Moğollar 1243 yılında Kösedağ savaşında Selçuklu ordusunu yenip Anadolu’ya egemen oldu.
Giderek kötüleşen Anadolu Selçuklu Devleti 1308 yılında yıkıldı. Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasının ardından Anadolu’nun kontrolü 1335 yılına kadar Moğol İlhanlıların eline geçti. 1335 yılı ilginizi çekti mi, Otmanlı Beyliği’nin yönetiminde Orhan Bey var o sırada.
Bu yazının konusu, Anadolu’ya savaşmaya gelen Moğolların ne kadarı burada kaldı sorusuna yanıt aramak olacak. Anadolu toprakları onlarca uygarlığa tanık olduğu için Moğolların bir kısmının da burada kalmış olmasına sanırım kimse şaşırmayacaktır. Burada kimler kalmadı ki! Bu konuya ilişkin yazım için linke tıklayabilirsiniz.
Önemli olan zaten Moğolların burada kalması değil, kaç tanesinin burada kalmış olabileceğidir. Birkaç yüz veya birkaç bin kişinin pek sözü edilmez elbette ama ya daha fazlaysa…
Nasıl geldiler?
Moğolların Selçuklu Devleti’ni vasal (bağımlı) bir devlet haline getirmeleri bizim resmi tarih anlatımımızda geçiştirilir nedense. Çünkü Selçuklu vasal bir devletse Otmanlı Beyliği’nin devlet haline gelmesi mümkün değildir hukuki olarak. Selçuklulara bağlı bir beyliğin Selçuklular Moğollara tabi bir devletken bağımsız olmasından söz edilebilir mi? Bu başka bir yazının konusu tabii bu yüzden yeniden konumuza dönüyorum.
Moğolların Anadolu ve çevredeki topraklara nasıl geldiğini şöyle anlatıyor tarihçiler:
Möngke Han, çok genişleyen Çin İmparatorluğu’nu daha etkin yönetebilmek için kardeşlerinden Kubilay’ı Çin’e, Hülâgü’yü de İran, Irak, Suriye, Mısır, Kafkasya ve Anadolu’yu kapsayan Batı Asya bölgesine İlhan olarak atadı. Hülâgü, beraberinde güçlü bir Moğol ordusuyla Horasan’a girerek Batı Asya’da Moğol yönetimini başlattı. Abbasi halifeliğine son vererek, Hazar Denizi’nin güney sahilleri hariç, bugünkü İran’ın tamamında siyasi birliği tesis etti.1
Yakın Doğu’daki ilk Moğol unsuru Celaleddin Harzemşah’ı takip için görevlendirilmiş olan Curmağun Noyan’ın 30-40 bin kişilik kuvveti idi. Curmağun’un Kafkasya bölgesine gelen Moğol nüfusunun tahminen 150 ile 200 bin arasında olduğu düşünülüyor. Azerbaycan’da üslenen bu ordular bilhassa Anadolu ve Irak’ın kuzeyindeki harekâtlarda kullanıldı. Curmağun’dan sonra, Baycu ve Elçigiday, batı bölgesinde düzeni sağlamak için gönderildi.2
Ancak Anadolu’ya egemen olmak kolay değildi. Moğol kağanı Mengü Han, batı bölgesinde bu şekilde düzenin sağlanamayacağını anlayınca, hanedan üyesi Hülagû’yu mevcut Moğol ordusunun beşte biri oranındaki bir ordu ile batıya gönderdi. Bu aynı zamanda 1256 yılı itibarı ile Orta Doğu’daki Moğol ordusunun oradaki birimlerin de katılmasıyla inşaasının tamamlandığı anlamına gelmekteydi. Bütün gücünü Abbasi Halifeliği’nin işgali ile görevlendirdiği için bu seferdeki ordusunun mevcuduna bakılarak Hülagû’nun ordusunun makul bir tahmini yapılabilir. Bu ordunun 15 ile 17 tümenden meydana geldiği ve her tümenin 10 bin kişi olduğu düşünülürse bunun 150-170 bin kişi arasında bir ordu olduğu ortaya çıkar. Bu rakamlar kesin olmasa da belli bir fikir vermesi açısından önemlidir. Marco Polo Hülagû’nun ordusunun sayısını 100 bin atlı ve ayrıca yayalardan meydana geldiğini kaydetmektedir.2
Aileler de sayılırsa Moğol sayısı
Moğol ordusu sadece askerî birliklerden meydana gelmiyordu. Moğollar ordularını aileleri ve hayvanları ile birlikte gönderdikleri için bu harekâtların nüfus olarak Yakın Doğu ve Anadolu’ya toplam katkısının 1 milyonluk bir kitleye ulaştığı tahmin ediliyor. Bunların zaman zaman takviyesi, Kafkasya’daki mücadeleden dolayı Altınordu’dan gelen katılmalar hesaplandığında bu rakamların da üzerine çıkıldığı ileri sürülebilir.
İlhanlı hükümdarlarının doğudan yeni kuvvetler gelmesine karşı çok uygun bir politika izledikleri ve ayrıca Orta Asya’daki nüfus sıkışmasının da etkisi ile bilhassa Olcaytu Han döneminde yoğun nüfus dalgalarının geldiği anlaşılıyor.2
Tarihçi John Masson Smith, Yakın Doğu’daki Moğol askerî nüfusunu “kışlaklar ile tümenlerin” eşleştirilmesi ile açıklıyor ve Moğol yöneticiler tarafından kullanılan otlakların listesinin aynı zamanda onların Yakın Doğu’daki imparatorluğunun tümenlerinin gücünü de ortaya koyacağını söylüyor.3
Bazı tarihçiler ise kışlaklardan çıkarak Moğol nüfusunu hesaplamaya çalışır. Bu hesaba göre Moğol İlhanlı sınırları içerisindeki merkezin altı önemli kışlağı vardı: Arran, Mugan, Zerrin-Rud, Safid-Rud, Bağdad ve Diyarbekır. Sağ kanattaki üç önemli tümen; Akşehir, Baycu’nun kışlağı olan Aksaray-Niğde ve Emir-i Tümen Nabşi Noyan’ın kışlağı olan Kırşehir- Delice olarak sıralanırken, sol kanadın sekiz tümeni ise; Mazenderan, Abivard, Merv, Kuhistan, Herat, Kunduz, Anduz ve Gazne olarak sıralanıyordu ki toplam 17 kışlaktan ibaret idi . Buradaki dört tümen doğrudan Türkiye sınırları içerisinde bulunuyordu ve diğer beş tümen olan Arran, Mugan, Zerrin-Rud, Safid-Rud ve Bağdad da kuzeyden güneye doğru Türkiye’nin etrafında dizilmişti.2
Bu rakamlar bize yöredeki Moğol sayısına ilişkin de tahminde bulunabilmek olanağı veriyor. Anadolu’nun İlhanlılar için giderek daha zor yönetilme durumu hem bu harekâtların sıklaşmasına neden oluyor hem de Anadolu’da daha fazla birlik bırakmak zorunda kalıyorlardı. Bazen Anadolu’da isyan eden Moğol komutanlarına mensup topluluklar da Anadolu’da şuraya buraya dağılarak sonuçta kalıcı bir duruma geliyorlardı. Daha önce Diyarbekir eyaletinde önemli bir güce sahip olan Uyratların Adıyaman-Besni bölgesindeki ve Şırnak’taki Tatarların mevcudiyetleri bu açıdan bir örnek teşkil edebilir…
Tıhranî, Ak-Koyunlular döneminde Kara Tatarları 40 bin çadır halkı olarak zikretmesi, bunların ortalama 200 bin kişilik bir kitleye tekabül ettiklerini göstermekte. Bu kayıt Türkiye’deki Moğolların sadece bir şubesinin ne kadar büyük bir yekûn tuttuğunu göstermesi açısından önemli. 14. asır sonlarından itibaren Anadolu’da bu Moğol topluluklarının sayıları 40 ile 100 bin çadır halkı arasında verildiği gibi, bazen onların çokluğunu ifade etmek için on sekiz bin alem sözü ile ifade edilmesi dikkat çekicidir.
İlhanlılar ve onların şube devletlerinin dağılmasından sonra Anadolu’da önemli bir Moğol nüfusunun kaldığı 13. -14. yüzyıl kroniklerinden anlaşılmaktadır. Eretnalılar, Kadı Burhaneddin, Karamanlılar, Otmanlı ve Germiyanlılar arasındaki mücadelelerde önemli rol oynayan ve artık bu dönemde genel olarak Tatar, Kara Tatar olarak adlandırılan Moğol topluluklarının bir kısmının Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan İç ve Batı Anadolu’ya kayması ile etki alanları daha da genişledi.
Tatarların Otmanlı Devleti’nin kuruluş devrinde Anadolu’da önemli bir rol oynadıkları ve rollerinin de nüfuslarının büyüklüğü ile orantılı olduğu anlaşılmakta. Düsturname’de Tatarların Otmanlıların ilk ataları Gündüz Alp ile ilişkileri hakkında bilgiler verilirken, Ertuğrul Gazi ve Otman Gazi zamanında Ankara bölgesini yurt tutan Tatarlar ile Germiyanlılara tabi Çavdar Tatarı’nın Karacahisar ile Bilecik vilayetlerini zaman zaman rahatsız ettikleri bütün kaynaklarda anlatılır.
Neşri, 1. Murad’ın Karaman seferinde Karamanlıların vazgeçilmez müttefiğinin bu Tatar topluluklarının olduğunu söylerken Ulus Tatarı Beyi Teberrük, Samagar oğlu Hızır, Barambay, Çaygazan Suğa, Tüle, Kazan ve Tosbağa gibi önemli Moğol boylarının adlarını zikreder.2
Timur’un safına geçenler Moğollardı
Fetret devrindeki iç mücadelelerde de Tatar toplulukları önemli rol oynadı. Moğolların Anadolu’daki rolünü gösteren en önemli olay Ankara Savaşı’nda Bayezid’in saflarında bulunan 35 bin Tatar’ın Timur’un tarafına geçmesiyle Bayezid’in ordusunun dağılmasıdır. Bundan dolayı yenilgi Tatarların ihanetiyle izah edildiği gibi Bayezid’ esir alıp Timur’a teslim edenin bir Tatar olması onların rollerini sembolleştirmesi açısından da ayrıca önemlidir.2
Timur’un, Kara Tatarları beraberinde Maveraünnehr’e göçürdüğü şeklinde kaynaklarda genel bir görüş birliği vardır. Hoca Sadettin’e göre, “Timur geriye dönerken Hülagû ordusundan arta kalan ve sayıları elli iki tümen olup, çoğunlukla Kayseri, Sıvas, Amasya, Malatya ve Erzincan bölgelerine yerleşmiş olan bu Kara Tatar denilen topluluğu Maveraünnehr’e göçürmek için çağrıda bulunduğunda onların serdarlarından Ahi Teberrük ve Mürüvvet Bey geldi. Böylece onları alıştıkları yurtlarından götürdü”.4
Elli iki tümen rakamı abartılı da olsa önemli olan sayılarının kalabalık olmasıdır. Geniş bir coğrafyaya yayılan Tatarlardan Timur’un çağrısına sadece Ahi Teberrük ve Mürüvvet Bey’in katıldığı dikkate alınırsa, sanıldığının aksine, Anadolu’dan ancak bir kısmı götürülmüştür.
Çelebi Mehmed’in Samsun seferi dönüşünde İskilip bölgesinde birkaç bin çadırlık Samagar Tatarlarına tesadüf etmesi ve bunları Rumeli/Filibe’ye iskan etmesi de Anadolu’da hâlâ önemli bir Moğol nüfusunun varlığını bize gösterir. O halde Anadolu’da Moğollar Timur’dan sonra da vardır ve “Timur kırk bin Tatarı yanında götürdü” ifadesindeki kırk bin rakamı sadece çokluğu ifade etmek için olmalıdır.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde “Uyrat İli”, “Seldos Nahiyesi” gibi idarî üniteler ve yer adları ile Kerkük Hoyratlarının (Oyrat=Uyrat) Moğol Uyrat boyunun adından geldiği ve bugün Şırnak ilinde 20 bin kişilik büyük bir topluluğu teşkil eden Tatar Aşireti’nin varlığı da buradaki Moğol nüfusu hesaba katılmadan izah edilemez. Bütün bu rakamlar ortalama olarak Anadolu’da bu dönemde 500 bin gibi bir Moğol nüfusun varlığını göstermektedir.
Şimdi bazılarınız ataları arasında Moğol var mı diye merak etmeye başlamıştır eminim. Anadolu işte böyle rengarenk bir coğrafyadır, reddetseniz de gerçek böyle…
Herkese keyifli günler…
Manşet görseli: Kösedağ Savaşı-1243. Hayton of Corycus, Fleur des histoires d’orient. Resim Bibliothèque Nationale de France’ın 18. folyosundan alınmıştır.
1- https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3591861
2- https://johschool.com/Makaleler/946500633_19.%20Muammer%20G%C3%9CL.pdf
3- Qıslhaqs and Tümens, s. 42.
4- Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, I, s. 333-334.