“Altı ok”un simgelediği ilkelerden üçüncüsü lâikliktir ki bu; bir devletin bilim yolunda mı yoksa hurafeler yolunda mı yol alacağının göstergesidir.
Hristiyanlık Rönesans/Reform dönemlerinde gündelik hayatı ve bilimi sanatı, yaşama biçimini kilisenin etki alanından çıkararak varmıştır buhar enerjisine.
Tanrı’nın dediği olur kilise yalanını ve tahribatını, insanlar ve halklar üzerindeki olumsuz ve uyuşturucu etkisini minimize ettikçe Batı’nın önü açılmış, bilimde sanatta geliştikçe de giderek dünya kültürü ekonomisi hukuku üzerinde hegemonik bir güce ulaşarak gelinmiştir bugüne.
Mustafa Kemal Atatürk’ün CHP’ye ve Türkiye halkına miras bıraktığı 6 önemli ilkenin eşitler arasında birinci sırasında yer almalı diyebileceğimiz bu ilke, kendi ölümünden sonra bir kenara bırakılmış ve toprak ağalığının, gericiliğin mütegallibenin hükmü giderek artan bir hızla ortaya çıkmıştır.
Dindarlarla bir sorunu olmayan laiklik ilkesi, CHP yöneticilerinin dindarlıkla dincilik arasındaki farkı hem de bile isteye görmezden gelmesi ile Türkiye’de dinin siyaset üzerinde her geçen gün daha da etkili olmasını ne yazık ki sağlamıştır.
Laiklik prensibinden asla ödün vermeden, Diyanet İşleri Başkanlığı kurumunun gündelik hayata dair fetvalar vermesine ilkesel olarak karşı çıkmaktansa, şu ya da bu tarikattan özellikle kadınlara, türbanlı kadınlara ve hatta çarşaflı kadınlara CHP Genel Başkanı eliyle, CHP grup toplantılarında CHP rozeti takmaya kadar vardırılan bu biçare tutum, dinin siyaset üzerinde zaten var olan etkisine Atatürk’ün partisinin de onay verdiği hatta bizatihi yaptığı görüntüsünü gözler önüne sermiştir.
Türkiye’de bütün siyasi parti lider ve sözcülerinin dillerine pelesenk ettiği “Türkiye laik demokratik sosyal bir hukuk devletidir” sözü özellikle CHP tarafından sözden öze geçirilmediği sürece aydınlık günler giderek daha da belirsiz bir tarihe ertelenecek laiklik ve hukukun üstünlüğü sözde kalacaktır.
Lâiklik ilkesinden her geçen gün daha da uzaklaşan CHP yönetiminin bozkurt işareti yapmayı hem de bizzat parti genel başkanı eliyle yapmayı altı ilkeden biri olan milliyetçilik zannetmesini ve milletin hiçbir yarasına merhem olmaya dair inandırıcı söylemler ve eylemler yapmayı akıl edemeden ha bire bozkurt işareti yapmakla yetiniyor olmasına şaşırmamak gerekir.
Devletçilik ve inkılapçılık ilkelerine gelirsek bu iki ilke şimdiki CHP yönetiminin ödünü koparan ilkeler olarak değerlendirilmelidir.
Bireysel olarak kendi başkanlığından ve partisel olarak da kendi küçük konfor alanından başka bir derdi olmayan bir görüntü çizen CHP’nin laiklik ilkesinin gereklerini yerine getirmeye başlaması, kendi sağına değil, kendinden daha solda olanlara doğru açılmasını ve bununla beraber işçi sınıfı ile sıkı bağlar kurup geliştirmesini ve hukukçular, tabipler, mimar mühendisler gibi meslek grupları ve örgütleri ile sıkı örgütsel ilişkiler kurarak geliştirmesini talep etmek ve işte ancak o zaman iktidara ve değişime aday olmasını beklemek her demokratın hakkıdır.
İlk bölümü okumak için: https://medyagunlugu.com/alti-okun-altisina-da-yabanci/
Fotoğraf: teoriveeylem.net