Cuma, 27 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

AKP’nin kurucu kadrolarına çağrı

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 30 Ocak 2025 16:45
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

Malatya’da otobüsten oyuncak dağıtan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’a “Evim yok ‘çadırda kalıyorum’ diyerek derdini anlatmaya çalışan kadın korumalar tarafından uzaklaştırılmış.

Ardından kameralar karşısına çıkarılan kadının kocası özür dilemiş, “Konteyner diyeceğine çadır demiş. Devlet büyüklerimizden özür dileriz. Devletten beklentim yok. Zaten devletin başı kendinden aşkın” demiş.

CHP Grup Başkanı Ali Mahir Başarır yaşananlara tepki göstererek, “Depremzedenin eşi kamera karşısına geçirilip özür dilemek zorunda bırakılıyorsa, konteyneri çadırdan üstün tutan, hakkını aramayı suç sayan bu korku düzeninize lanet olsun” demiş.

Başarır’ın tepkisi haklı bir tepki. Ancak yaşanan olayda benim için en dikkat sözü devlet büyüklerinden özür dileyen depremzede kadının kocası sarfetmiş: “Devletin işi başından aşkın.” Devletin onca işi arasında depremzede ile uğraşacak zamanının olmadığını söylemiş.

Dikkat çekici olan bir başka husus da, çekilen sıkıntıların, yaşanan sorunların sözcülüğünü kadınların üstlenmiş olmaları. Devletin en üst yetkilisine çekinmeden sorunlarını dile getiren bir kadın. Onun adına özür dilemeye zorlanan da bir koca. Benzer bir tablo hafta sonunda Halk TV’de Serhan Asker’in “Görkemli Hatıralar” programında yaşandı. Asker, Adıyaman (Gölbaşı) ve Hatay’da büyük depremden iki yıl sonra yaşanan içler acısı sorunları yansıttı. Yüz binlerce yaslı vatandaş hâlâ konteynerlerde yaşıyor. Yasını bile yaşayamıyor… Deprem bölgesinde toz duman insanları esir almış. Sorunları “Görkemli Hatıralar”da  dile getirenler de ağırlıklı olarak kadınlar. Kimselerden korkmadan, çekinmeden sorunlarını tek tek sıralıyorlar.

Malatya’da karısı adına özür dilemeye zorlanan kocayı görünce yandaş kanallar, Adıyamanlı, Hataylı kocaları kameralar karşısına dikip eşleri adına devlet büyüklerinden özür diletip “Konteynerlerde rahatımız çok şükür yerinde. Devletimizin işi başından aşkın, bir de bizimle mi uğraşacaklar” diye konuşmaya zorlarlar mı diye düşünmedim değil.

Şu bir gerçek: Malatyalı kocanın sözlerinin gerisinde AKP’nin 23 yıldır iktidarda kalmasının sırrı yatmakta. Ülkemizde az eğitimli, dar gelirli, dış dünyaya kapalı vatandaşlarımızın önemli bir bölümü yaşadığı sorunların sorumlusu olarak gönülden bağlandığı Erdoğan’ı görmemekte. Hayat pahalılığının, işsizliğin, yoksulluğun vb. sorumlusunun  AKP iktidarının yanlış politikaları olduğunu kabul etmemekte ve “Devletin işi başından aşkın, bu işlerle mi uğraşacak” anlayışına sahip olmakta. Deprem bölgelerinde yaşanan onca soruna rağmen, siyasal iktidarın bu yörelerde vatandaşın gönlüne taht kurması da bu anlayışın göstergesi.

Öte yandan, bu vatandaşların destek ve güvenine sahip siyasal iktidar, toplumsal ve kültürel iktidarı ele geçirememenin sıkıntısını yaşıyor. Toplumsal ve kültürel iktidar, ülke milli gelirinin yaratılmasında önemli katkısı olan toplumumuzun aydın, bilinçli, dış dünyaya açık, ekonomik açıdan nisbeten kendine yeterli kesimlerinden oluşuyor. Cumhuriyeti, devrimleri özümsemiş, çağdaş yaşam felsefesini benimsemiş bir kesim. Bu kesim siyasi iktidarın demokrasiden uzak, otoriter yönetiminden rahatsız. Bu rahatsızlığın toplum içinde giderek yaygınlaşması ise siyasi iktidari huzursuz etmekte ve antidemokratik uygulamalarını yoğunlaştırmasına yol açmakta. Siyasal iktidarın güç kaynakları olan dar gelirli, az eğitimli, dünyaya kapalı toplum kesimleri ile mevcut iktidardan  nemalanan kesimleri ise toplumsal, kültürel iktidarın tepkilerine bir anlam veremiyor.

Siyasal iktidarın en büyük travmalarından biri, toplumsal ve kültürel iktidarın, Anayasa’da belirtilen hak ve özgürlükleri kullanarak kitlesel demokratik eylemlere girişmeleri ihtimali. Bu kaygılarla bu kesimlere gözdağı vermek amacıyla akıl almaz adımlar atıyorlar. Gezi eylemlerinden sorumlu gördüklerini yıllardır demir parmaklıkların ardında tutan siyasi iktidar, siyasi parti liderleri ve belediye başkanlarının yanı sıra sanatçıları da baskı altına almaya, sindirmeye çalışıyor. Yıllar önceki Gezi Olayları ile irtibatlı olarak bazı sanatçıların ifadeleri alınıyor.

Toplumsal ve kültürel iktidar yıllardır siyasi iktidarın baskı politikalarını endişeyle, kaygıyla izliyor. Adalete, ekonomiye, sağlık sistemine, eğitim sistemine, ahlaka vs. duyulan umutsuzluk diz boyu. Deprem bölgesinden bir yurttaş şöyle yazmış:

“İnanın artık hiç umudum kalmadı. Baksanıza insanlar otelde yanarak öldüler ama ülkenin yöneticileri ve halkımızın bu yöneticileri seçen kesim sürekli suçlayacak birilerini buluyor. İnanın iki yıl önce büyük depremi yaşadığımız dönemde de benzer senaryolar vardı. İşte bu yüzden benim bu ülkedeki mevcut hükümetin ve onları destekleyenlerin yaptıkları bu davranışlar yüzünden bu ülkedeki adalete yönetime, ekonomiye, ahlaka, sağlık sistemine vb. hiç ama hiç umudum kalmadı.”

Bu yurttaşımız gibi düşünen o kadar çok insanımız var ki. Yurttaşımızın söz ettiği, 6 Şubat 2023’teki büyük deprem sırasında yaşanan kurtarma çalışmalarında yaşanan yetki ve sorumluluk kargaşasını hatırlayalım. O zaman da gecikmelerin ve kargaşanın baş sorumlusu tüm yetkileri bir adamda toplayan siyasal iktidar görülmüştü. Kartalkaya’daki yangın felaketinde yaşanan gecikmeler, yetki ve sorumluluk karmaşasının temel nedeni de tüm yetkileri Ankara’da toplayan siyasal iktidar olarak görülüyor.

“Siyasal iktidar, bürokrasinin fabrika ayarlarının bozdu. Tarikat ve cemaat mensuplarıyla liyakatsız kişiler devletin kılcal damarlarını sızdı. Kamuda bir göreve atanmak için aranan temel kriter siyasal iktidara sadakat oldu. Liyakatlı olmak geri plana itildi” deniliyor.

Cumhurbaşkanı ve AKP Başkanı Erdoğan, tüm yetkileri tek adamda toplayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin muhafaza edilmesinden yana. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı görevini 2028’den sonra da sürdürmek arzusunda. Son dönemde atılan kimi adımlar ve girişimler de esas itibarıyla bu çerçevede değerlendiriliyor. Erdoğan, “Benim iktidarımı sürekli kılın, girişimlerde, atılacak adımlarda bu konuya odaklanın” minvalinden bir yaklaşım içinde.

“AKP kadroları içinde farklı yaklaşım içinde olan, farklı düşünen, değerlendiren insanlar yok mu?” diye zaman zaman düşünmüyor değilim. AKP’nin kurucularından Bülent Arınç, eski milletvekili Şamil Tayyar gibi politikacıların zaman zaman çıkışlarından umutlanıyorum. Ancak yeterli görmüyorum. Toplumsal ve kültürel iktidarın bu aşamada kitlesel demokratik eylemlere girişebileceğine de ihtimal vermiyorum. Siyasal iktidar boşuna telaşa kapılmasın. Bu kesimlerin dile getirdiği  yakınmalardan ders alsın.

Diğer yandan, AKP’nin kurucu kadrolarına, önde gelen eski siyasetçilerine, önde gelen ekonomi çevrelerine vb. bir çağrım olacak. Topluca bir açıklama yapın. Kaygılarınızı, endişelerinizi bireysel olarak değil, topluca dile getirin kamuoyu önünde. İnsanlarımızdaki umutsuzluğu, kötümserliği siyasal iktidarının dikkatine getirin. İzlenen baskı politikalarının sakıncaları konusunda iktidarı  uyarın. Bu gidişin gidiş olmadığını, sürmesi halinde önümüzdeki yıllarda başlarının çok daha ağrıyacağını  hatırlatın. Dalkavuklara, hacıyatmazlara, yalakalara itibar edilmemesi gerektiğini söyleyin.

Benzer çağrım gidişattan memnun olmayan başta MHP, Cumhur İttifakı’nı oluşturan partilerin mensuplarına… İnsanlarımızdaki umutsuzluğu ve iktidarın izlediği baskı politikalarının yol açabileceği riskleri liderlerinizin dikkatlerine getirin. Bu iktidara körü körüne destek olmamaları gerektiğini söyleyin. Mevcut gidişattan  seçmenlerinizin de memnun olmadığını hatırlatın liderlerinize. Liderlerinizden, siyasi iktidarı uyarmasını talep edin.

Fotoğraf: akparti.org.tr

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale Halk TV’ye soruşturma
Sonraki Makale Paşinyan’dan ‘1915’ soruları…

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Teriniz kuruduğunda umudunuz bittiğinde…

Dr. Nil Gönce
27 Haziran 2025
ManşetSerbest Kürsü

Siyasette kirli işler, ilişkiler…

Gürsel Demirok
26 Haziran 2025
Serbest Kürsü

Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme potansiyeli

Yıldırım Aktuğan
23 Haziran 2025
Serbest Kürsü

“Kirli işler” ve “kirli ilişkiler…”

Gürsel Demirok
23 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?