Perşembe, 15 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

AB-Orta Asya stratejik ortaklığı

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 14 Nisan 2025 06:05
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

Özbekistan’ın Semerkant kentinde 3-4 Nisan tarihlerinde Avrupa Birliği (AB)-Orta Asya Zirvesi düzenlendi.

Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costo, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan liderlerinin katıldığı Zirve, diplomatik ilişkilerin kurulmasının 30. yılına denk getirilmişti. 

 Zirve, AB ile Orta Asya ülkeleriyle iş birliğinin “stratejik ortaklık” seviyesine yükseltilmesine ve çok taraflı iş birliğinin öneminin vurgulanmasına vesile teşkil etti. Zirvede taraflar arasında kurumsal, ekonomik ve ticari ilişkilerin temelleri atıldı. Zirve, AB’nin Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerini derinleştirme ve zenginleştirme politikasının önemli bir aşaması olarak görülüyor.

Birinci Avrupa Birliği-Orta Asya Zirvesinde, değişen küresel ve bölgesel jeopolitik ortamda daha derin bir iş birliğine olan bağlılık teyit edildi.

Avrupa Birliği, Orta-Asya’da bölgesel iş birliğini güçlendirmeyi, refahı, sürdürülebilir kalkınmayı sağlamayı, enerji geçişini ve karbonsuzlaştırmayı hızlandırmayı, istikrarı, güvenliği ve iyi komşuluk ilişkilerini güçlendirmeyi ve daha fazla bölgesel entegrasyonu destekleyeceğini taahhüt etti.

Orta Asya ile AB arasındaki ticaret ve yatırım bağlarının güçlendirilmesinin önemi vurgulanan Zirvede, stratejik diyalogu ve sürdürülebilir ekonomik ortaklıkları teşvik edecek düzenli ekonomik etkinlikler yapılacağı belirtildi. Kritik ham maddeler konusunda iş birliğinin artırılacağı vurgulandı.

Ulaşım bağlantılarının güçlendirilmesinin önemine işaret edilerek, Trans-Hazar Ulaşım Koridoru ile Orta Koridor boyunca kritik altyapı projelerine yönelik çalışmaların desteklenmesi kabul edildi. Trans-Hazar Ulaşım Koridoru için daha fazla yatırım yapılması için bu yıl içinde Yatırımcılar Forumu düzenlenmesi konusunda mutabakata varıldı.

AB ile artan ilişkilerin, Orta Asya ülkelerinin stratejik konumlarının küresel ticaret yollarını ve yatırım akışlarını açabileceği söyleniyor. Yeni yatırımların bu ülkelerin “egemenliklerinin artırmasına”, ekonomilerinin güçlenmesine katkıda bulunacağı öngörülüyor. Ortaklığın enerji, turizm, ticaret ve ulaşım gibi sektörlerde yeni fırsatlara yol açması bekleniyor.

AB bu çerçevede 12 milyar euroluk bir yatırım paketi açıkladı. Paket, AB ve üye devletlerden gelen yatırımları bir araya getirecek. “Avrupa Takımı” yaklaşımı Orta Asya’ya yeni bir proje hattı başlatacak. Yeni paket, ulaştırma (3 milyar euro), kritik ham maddeler (2,5 milyar euro) ve iklim (6,4 milyar euro) ile dijital alanlarındaki projeleri finanse edecek.

Orta Asya, dünyadaki manganez cevherinin %38,6’sı, kromun %30,07’si, kurşunun % 20’si çinkonun %12,6’sı ve titanyumun %8,7’sini teşkil eden büyük yataklara sahip.

 Orta Asya liderlerine hitap eden Von der Leyen’in, “Bu ham maddeler geleceğin küresel ekonomisinin can damarı. Ancak aynı zamanda küresel oyuncular için bir çeşit bal küpü. Bazıları sadece sömürmek ve çıkarmakla ilgileniyor. Avrupa’nın teklifi farklı. Biz aynı zamanda yerel sanayilerinizi geliştirmede de ortağınız olmak istiyoruz. Katma değer yerel olmalı” sözleri dikkat çekici..

Zirvede, ortak güvenlik sorunlarının da ele alındığı anlaşılıyor. Terörizm, şiddet içeren aşırıcılık, uyuşturucu kaçakçılığı gibi sorunlar AB ile bu ülkeler arasında ortak güvenlik sorunları olarak görülüyor.

Orta Asya ülkelerinin, “iş birliği yapmaya istekli” oldukları, ancak AB’nin “daha fazlasını görmek istediği” söyleniyor. İlişkileri geliştirmek için daha fazla çaba harcanmasına ihtiyaç duyulduğu ifade ediliyor. Özellikle ABD ile Rusya arasında devam eden ve Avrupa’nın büyük ölçüde dışlandığı görüşmelerin, bloğun çıkarlarının korunmayacağı endişesini taşıdıkları hatırlatılıyor.

Zirve, AB ile Orta Asya ülkeleri arasında son yıllarda yoğunlaşan ilişkilerin ulaştığı aşamayı gösteriyor. AB , 2019′ da Orta Asya’ya yönelik bir strateji kabul etmişti. Yıllardır devam eden bölgesel iş birliğinin olumlu sonuçları göz önüne alınarak, bölgenin AB çıkarları açısından stratejik önemi vurgulanmıştı. Orta Asya ülkeleriyle daha güçlü, modern ve dışlayıcı olmayan bir ortaklığın teşvik edilmesi amaçlanmış, bölgenin sürdürülebilir, daha dirençli, müreffeh ve birbirine daha sıkı bağlı bir ekonomik ve siyasi alan olarak gelişmesi hedeflenmişti. 2023’te Lüksemburg’da bakanlar düzeyinde yapılan toplantılarda da, AB ile Orta Asya arasındaki bağları derinleştirmek için bir yol haritası oluşturulmuştu. Zirvenin bu yol haritası çerçevesinde gerçekleştiği anlaşılıyor.

Öte yandan, AB ile Orta Asya arasında giderek artan ilişkilerin Türkiye’ye olumlu yansımaları olabileceğine işaret ediliyor. Coğrafi konumu ve kültürü ile Asya-Avrupa arasında doğal bir köprü olan Türkiye’nin kuzey ve güney koridorlarına göre oldukça istikrarlı ve kısa olan Orta Koridor ile Orta Asya ve Avrupa arasında bir ticaret köprüsü olabileceği belirtiliyor.

Ortak bildiride Kıbrıs ayrıntısı

Zirve bu açıdan değil, Türkiye’nin önem verdiği Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile zirve öncesinde diplomatik ilişki tesis edip, büyükelçi atamaları ile ülkemizde gündeme geldi. Kamuoyunda tepkiyle karşılanan, olumsuz ve düşündürücü bulunan bu gelişme Ankara tarafından sessizlikle karşılandı. Dışişleri Bakanlığı tarafından bir açıklama yapılmadı.

AB’nin Orta Asya ülkeleriyle platformu oluşturma sürecinin önemli unsurlarından birinin de GKRY ile ilişkiler olduğu 4 Nisan’da açıklanan AB-Orta Asya Ortak Bildirisi’nde ortaya çıktı.

Bildirinin 4. maddesinde, tarafların uluslararası ve bölgesel forumdaki tüm devletlerin egemenliği ve toprak bütünlüğüne saygı duyulacağı ve bu ilkeyi çiğneyecek adımlar atılmayacağı kararlılığı vurgulandı. 

Bu kapsamda, BM Güvenlik Konseyi’nin 1983’te aldığı 541 ve 1984’te aldığı 550 sayılı kararlara güçlü bağlılıklarını teyit eden AB ve Orta Asya ülkeleri, aralarındaki ilişkinin gelişmesinin de bu ilkeye uyulmasına bağlı olduğunu kayda geçirdiler.

BM Güvenlik Konseyi 15 Kasım 1983’te KKTC’nin ilan edilmesinin ardından 541 ve 550 sayılı kararlarla bu girişimi kınamış ve bu kararın geri alınmasını istemişti. Aynı kararlarda Güvenlik Konseyi diğer BM üyelerine, ayrılma kararını tanımama çağrısında bulunmuştu.

Semerkant Zirvesi’ni imzalayan üç Orta Asya devleti de bundan sonraki süreçte BM kararlarına uyacaklarına ilişkin önemli bir kararlılığı ilan etmiş oldu.

GKRY’nin önemli kaygılarından biri Türkiye’nin etkisinin arttığı bölgelerdeki ülkelerin KKTC’yi tanıması olasılığıydı. Bunların başında da Orta Asya ülkeleri geliyordu. Semerkant Zirvesi’nde alınan kararlar GKRY açısından bu kaygıların giderilmesi açısından önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

 Bu ülkeler, KKTC’nin tanınması yolunda Türkiye’nin yaptığı çağrılara mesafeli davranırlardı. Ancak Ankara’nın etkisiyle GKRY ile diplomatik ilişki tesis etmekten de çekinirler, bu yönetimle sınırlı temaslar kurmaktan uzak dururlardı. Bu kez bu tutumlarını değiştirmelerinin nedeninin, AB ile  ilişkilerini daha geliştirme arzusundan  kaynaklandığı görülüyor. Bu ülkelerde, Türkiye’nin geçmişteki etkisinin azalması da bir neden olarak belirtilebilir. 

Ankara’nın bu gelişme karşısındaki sessizliğinin nedeni, Türk cumhuriyetleriyle yakın ilişkilere atfedilen önemle AB ile bir sürtüşmeye girmeme arzusu olabilir.

Fotoğraf: newscentralasia.net

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiJeopolitik
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale İsrail’in Golan politikası
Sonraki Makale Gözaltındaki Soykan’a ödül

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Serbest Kürsü

“Bir Cumhuriyet Şarkısı” filminin düşündürdükleri

Gürsel Demirok
13 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

2 üniversite karşılaştırması

Alper Eliçin
13 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

Azala azala yok mu olacağız?

Metin Gülbay
13 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

Geleceğin inşasında kalıcı adımlar

Yıldırım Aktuğan
12 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?