Cuma, 4 Tem 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Felaket ve acının anlamı

Erdal Çolak
Son güncelleme: 22 Şubat 2023 00:50
Erdal Çolak
Paylaş
Paylaş

Goethe’nin dünya klasiklerinden olan ve mutlaka okunması gereken “Genç Werther’in Acıları” romanı aklıma geldi.

Roman çıktığı yıllarda Almanya’da büyük ses getirmiş, özellikle gençleri üzerinde büyük etki bırakmış. Bu roman o günün Alman toplumundaki melankolik, duygusal kişilerin sarı pantolon ve mavi ceket giyerek sokaklarda dolaşmasına sebep olacak bir moda akımına sebep olmuş.

Son günlerde yaşanan deprem yardıma koşan herkesin üzerinde sarı ve yeşil, resmi kurum görevlilerinin ise kırmızı bölgedeki acının, felaketin renklerini ortaya koyuyor.

Romanda Werther şehir hayatından kaçarken sakin, rahat edebileceği, ruhunu dinlendireceği bir yer olan bir yere yerleşir. Acıları imkansız bir aşk üzerine vücut bulan Werther ızdırabın merkezindeki depremzedelerin acılarını yaşasaydı herhalde çıldırırdı.

Bir ailenin yok oluşu, anne baba için çocuğunun ölümü ya da bir çocuk için anne babasının kaybı hayatta kalana büyük acı yaşatır. Acının yayıldığı, kapladığı alana baktığımızda toplumun tamamında duygusal travmalara neden olduğunu görüyoruz.

İnsanların yorgun, çaresiz ve ıslak gözleri hüzün öpüyor. Yüreklerindeki hüzün yağmuru dinmediğinden herkesin yüreğini su basmış. Herkes biçare kendi girdabında kendi içinde boğuluyor. İnsanların yaşantısı artık tek düze değil aksine birden karmaşık, paradoksal bir hale dönüşüverdi. İnsanların yaşadığı bu tarifsiz acının, ızdırabın hayal kırıklığı ve içsel sıkıntılar gibi varoluşsal sorunlara da yol açacağı aşikar. Acı yaratıcılığı, özgeciliği (*), kendini aşmayı, güveni desteklediği gibi insandaki mutsuzluğu, kötümserliği, güvensizliği, içine kapanmayı da tetikleyebilir.

Son günlerde daha fazla hasretliğe dayanamadığımdan olsa gerek her gece yüreğimin ahşap konağına çekiliyorum. Çürümüş, eskimiş, yer yer harap olmuşum. Hasret yağmuru yüreğimi çepeçevre sarmış. Yüreğimin en uzak yerlerinden acılar, gürültüler geliyor. Alacakaranlıktaki düşüncelerim sanki yere inmiş. Kirpiklerim, ağır hasret yüklü kara bulutları omuzlamış gibi açık durmakta zorlanıyor.

Sanki her şey camdan ince bir fanusun içine kapatılıp koruma altına alınmış. Size yüreğimin en derin yerinden, sahipsiz zamanlardan sevgimi getirsem… Bir nefes kadar sevgiye ya da sevdiklerinize özleminize ihtiyacınız var. Sevmek ve özlemek… Biz bilemeyiz acınızı… Loş karanlık bir odada, içi hüzün dolu olan şarkılarla sevdiklerini düşünerek, ağlayarak… Hafiften mırıldanan şarkıların sözleri, duyguları, gizli kahramanları yok oldu. Şimdi ise sadece hep yüreğimde.

Dedim ya bilemezsin sevdiklerini kaybetmenin ne demek olduğunu. Sen öyle bir yerdesin ki her şeyiyle tek bir amaca yönelmiş, tek bir düşüncede, tek bir tutkuda yoğunlaşmış yüreğin. Gecenin hüznü, sana dair ne kadar güzel şey varsa her şeyin yokluğunu hatırlatıyor. İnsan, düşünceleriyle, duygularıyla olduğu kadar yaşadığı hüzünlerle, yüreğinin en dip yerlerinde hissettiği acılarla, ızdıraplarla ya da tarifini yapamadığı duygularla hüznün sularına gömüldüğü yeri de biliyor .

İnsan, bazen üzüntülerle, gamlarla akıp gitmek, yürüyüp kaybolmak ister. Fakat felaketler insanı gerçekten yıkıma götürüyor. Her ne kadar unutma mutluluklar mutlulukları, umutlar umutları doğurur deseler de boş…

Yeryüzünde en üretken varlık insandı ama ne yazık ki onun ürettiği de mutluluk ve umut değildi. Bu tür felaketler insanı öyle bir noktaya getiriyor ki herkese hayatını sorgulaması gerektiğini öğretiyor. İnsana, ailesi ve çevresi tarafından kendisi ve hayatla ilgili verilmiş, giydirilmiş, bu tür kalıplaşmış olan tüm bilgileri, öğrenmişlikleri, kodlamaları bir kenara ayırıp farkındalıkla tekrar ele alınması gerektiğini doğa insana söylüyor.

İçimde alevlenen hayatın anlamını bu kıvılcımı, büyüyüp yüreğime, oradan da evrene taştığından beri gönül gözüyle bakmaya başladım. Sevmek, empati yapmak, insanların acılarını paylaşmak, insanları daha çok daha çok sevmek… Sevdikçe en azından mutlu hissediyor insan kendini… Sevgi olmasa nasıl yürütür hayat denilen bu yolculuğu? Hayatı, seni sevmek bir sanat olsa duygularım, düşüncelerim birer fırça darbesi olurdu sevgimizin tablosuna.

İçimizde acı var. Izdırap ve hüsran var. Keşke bazı acılar hiç olmasa.

Kısacası, bu aralar ruh dünyamda kavimler göçü var. Umurumda olmayan bir tek kendim varım…

(*) Kişisel yarar gözetmeksizin başkasına yararlı olmaya çalışan kimse, diğerkâm.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanErdal Çolak
Takip et:
Gazeteci-yazar-akade​misyen. Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşça kasabasında 1975’te doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı, 1996 yılında başladığı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki üniversite, daha sonra Danimarka Kraliyet Okulu’nda (İVA) Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphanecilik bölümünde tamamladı. Kütüphanenin Kültüre Etkisi ve Bilginin Bilimselliği üzerine doktora yaptı. Danimarka The Union Press Associat​ion IPC yönetim kurulu üyesi, uluslararası basın yayın kartı sahibi. Kişisel gelişim alanında eğitimler aldı. Psikoterapi Eğitimi sertifikası, Yaşam Koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda diploma sahibi. ”Sonsuzluk İle Hiçlik Arasındaki İnsan” adlı deneme kitabı Dancaya, ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri” kitabı”. ”Loneliness Is Love” adıyla İngilizceye çevrildi. ”Yüreğim Sensizliğim”, ”Yalnızlık Aşktır”, ”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” adlarında şiir kitapları var. Danimarka’da yaşamaktadır.
Önceki Makale Rusya Türkiye’den ders aldı
Sonraki Makale Ekşi Sözlük’e erişim engeli

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Köşe YazılarıManşet

Teslimat robotu Dastavşik

M. Hakkı Yazıcı
4 Temmuz 2025
EditörKöşe Yazıları

Avrupa’nın hırsları ve Türkiye

Okay Deprem
4 Temmuz 2025
EditörKöşe Yazıları

Bufalo, bizon ve “bizim manda”

Dr. Nevin Sütlaş
29 Haziran 2025
Köşe Yazıları

İran’da kadınlar, savaş ve rejim

İsmail Boy
25 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?