Güney Asya ülkelerinden yoksul Nepal de 25 Nisan 2015 tarihinde 7.8 şiddetinde bir depremle sallanmıştı. Bilanço korkunçtu: dokuz bine yakın ölü, 21 binden fazla yaralı…
Sekiz kilometre derinlikteki depremin gündüz saatlerinde meydana gelmesi can kaybı sayısının artmasını engellemişti. Tam deprem anında orada bulunan yabancılar arasında Türkler de vardı. Onlardan biri olan Arzu Dıramalı yaşadıklarını Medya Günlüğü’ne şöyle yazmıştı:
Orada yaşayan arkadaşımız Elif bu naif insanları üzmememiz için aklına gelen tüm ayrıntılı bilgileri verdi. Sevgili Lama’mız (Budist öğretmen) ile tanıştık, bize koruyucu iplerimizi taktı…
Başa dönmek gerekirse, Moskova’dan 17 Nisan günü Dubai üzerinden Katmandu’ya uçtum. 19 kişilik kalabalık bir gruptuk.11 yıl orada yaşayan, çoğumuzun da ortak arkadaşı olan “Katmandu’da Ev Hali” kitabının yazarı Elif Köksal yolculuk için bize önayak olmuştu. Grubun bir kısmı İstanbul’dan, diğer kısmı da İzmir’den geldi. Dönüş tarihimiz 27 Nisan Pazartesi günüydü…
Bu kadar yoksulluk, yoksunluk (su, elektrik, yiyecek..) içinde insanları hayata bağlayan, bana öyle gelmiş olabilir, tanrıları, tapınakları, aralıksız yaptıkları ritüelleri… canı yürekten inandıkları, her sabah en şık tepsileri içinde tüm kutsal tanrıları ile gururla paylaştıkları bir lokma yemekleri, her sabah sundukları çiçekleri onları korumaya yetmedi. Ama yaşadıklarını büyük bir olgunlukla kabullenmelerine yardımcı oldu. Çığlık sesleri bile o kadar şiddetli bir depreme göre yok denecek kadar azdı. İnsanların gözlerinde gördüğüm bir kabullenmişlik duygusu idi. Normalde en ufak sarsıntıda çığlık atan ben bile sessizce! sallanırken bizlere bir şey olmayacağını ama burada kalanların bir 50 yıl daha geriye gitmekte olduğunu düşünürken buldum kendimi…
Son çıktığımız tapınak yerle bir olmuş, biraz sonra fotoğraf çekmek üzere gireceğimiz tapınağın en üst 2 katı çökmüştü. Alışveriş, kahve-çay gibi bitmeyen dünyevi zevklerimiz bizi kurtardı.
Freak Street’i (hippilerin 1970’lerde yerleştiği ilk sokak) görme merakımız ve orada verdiğimiz kahve molası hayatımızı kurtardı. İlk defa tüm grup bir arada, son birkaç kişi hesap öderken sarsıntılar başladı. O anda sokakta 2 Nepalli rehberimiz, Elif ve biz toplam 22 kişi bir aradaydık.
İnternetin girmesi, Lamaların, Budist rahiplerin, Hint fakirlerinin ellerindeki cep telefonu, duaları iPad’den takip eden Lama bile kendimi ilk gittiğimde başka bir çağda hissetmeme engel olamadı.
Şimdi bu felaket adalet mi?
Yıkılan tapınaklar en kısa sürede Almanya, Kanada ya da UNİCEF tarafından yenilenir, koruma altındaki Katmandu Vadisi’ne sahip çıkılır, şüphem yok ama orada yaşayan insanlara nasıl sahip çıkılacak? Kanalizasyon, su, elektrik gibi insanca ihtiyaçların karşılanması için neler yapılacak, onları düşünmek gerek.