Türkiye’yi sarsan şiddetli depremlerin birinci haftası geride kalırken arama-kurtarmanın yerini enkaz kaldırma çalışmalarının alması bekleniyor.
Deprem bölgesindeki avukatlara göre bu durum, “depremde ortaya çıkan delillerin karartılacağı, faillerin bulunamayacağı ya da cezalandırılamayacağı korkusunu” beraberinde getiriyor.
Bu alanda çalışan uzmanlara göre, depremzedelerin sorumlulardan maddi ve manevi tazminat istemesi mümkün.
Her bir binanın ayrı ayrı ele alınması gerektiğini belirten uzmanlar, afet yasalarının “risk azaltımı ve hak” odaklı olması gerektiğini savunuyorlar.
Kahramanmaraş depremlerinin kesin bilançosu henüz tam olarak bilinmiyor ancak felaketin yüz binlerce kişiyi evsiz bıraktığı tahmin ediliyor.
Adalet Bakanlığı tarafından paylaşılan son güncellemeye göre deprem bölgesinde 304 ilave savcı, bin 275 personel görevlendirildi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 9 Şubat’ta yaptığı açıklamada, “Depreme maruz kalan tüm illerimizde bu binalar ve bu binaları yapanlarla ilgili, sorumluluğu olanlarla ilgili adli tahkikatlar başlatılmıştır” demişti.
Bu süreçle ilgili olarak BBC Türkçe’ye konuşan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Üyesi Ali Bayram, deprem bölgesinde yıkılan ya da ağır hasar gören her bir binanın “tek tek incelenmesi gerektiğini” söylüyor:
“Kullanılamaz hale gelen binalarda ciddi mühendislik hataları olduğunu görebiliyorsunuz. Müteahhidin, mühendisin, gerekli denetimi yapmayan firmanın ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile birlikte gerekli kontrolleri yapmayan her bir birimin hiyerarşik olarak burada sorumluluğu var.
“Bu sorumlular hakkında soruşturma yapılması için her bir binanın kayıt altına alınması lazım. Yapım sırasında demirin eksik kullanılması, fay kırığının üstüne inşa edilmesi ya da muhtemelen Hatay’da gördüğümüz gibi zemin etüdü yapılmadan konutların inşa edilmesi gibi çok sayıda farklı sorun olabilir. Her bir binanın kendi özel durumu incelenmeli.”
TBB deprem bölgesinde gönüllü binlerce avukatın oluşturulacak heyetlerle, “delillerin toplanması, korunması, yasal başvuruların yapılmasında yurttaşlara yardımcı olunması” için çalışacağını açıkladı.
TBB bu süreçte gerekli teknik desteği almak için Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ile birlikte çalışacak.
Gönüllü avukatlar savcılarla birlikte hareket edecek, “potansiyel eksiklikleri tutanak ve kayıt altına alacak.”
Bayram, “Soruşturmada tutanaklarla uyumsuzluk olması durumunda itirazlarımızı yenileyeceğiz” diyor.
Depremzedelerin suç duyurularının on hatta yüz binlerce davayla sonuçlanabileceğini belirten Bayram, bölge genelinde tespit çalışmalarının en erken iki ay içinde bitirilebileceğini öngördüklerini aktarıyor.
Yasalara göre, hasar tespit çalışmalarında ağır hasarlı olduğu belirlenen binaların üç gün içinde yıkılması gerekiyor.
Bayram, arama-kurtarma çalışmalarının devam etmesi ve gecikmeler nedeniyle bu sürenin uzayabileceği görüşünde.
Savcılık talimatı olmadan enkaz kaldırılabilir mi?
TTB’ye göre “depremde ortaya çıkan zararlara ilişkin delillerin karartılacağı, faillerin bulunamayacağı veya cezalandırılamayacağı” yönünde kamuoyunda yoğun kaygı var.
TTB Başkanı Erinç Sağkan bu kaygıları gidermenin mümkün olduğunu belirtiyor ve ekliyor:
“Deprem bölgesi şu anda topyekûn bir suç mahallidir. Dolayısıyla Cumhuriyet savcılığının gözetim ve denetimi altındadır.
“Yürütülecek soruşturmalara esas oluşturacak deliller toplanmadan başta Çevre, Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanlığı ve Belediye binaları olmak üzere hasarlı binaların yıkılmaması, yıkılmış binaların da enkazlarının kaldırılmaması gerektiği açıktır.
“Savcılıkların emir ve talimatı olmadan enkazların kaldırılması ayrıca suç teşkil edecektir.”
Sağkan, depremden etkilenen illerde başsavcılıkların delilleri koruma önlemlerinin alınması gerektiğini belirtiyor:
“Bu hususla ilgili olarak başsavcılıklar tarafından derhal talimat verilmeli, gerek başsavcılıklar gerekse Adalet Bakanlığı tarafından kamuoyunu rahatlatacak önlemlerin alındığı yönünde açıklamalar yapılmalıdır.”
Depremzedeler ve hukukçular için bir rehber yayımlayan Özgürlük için Hukukçular Derneği de depremler sırasında yürürlükte olan yasaları göz önünde bulundurarak sorumlular hakkında şu sonuçlara varıyor:
“Mevzuat hükümleri ve hangi kurumların sorumlu olabileceği konusunda değerlendirme yapıldığında; ilk olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, AFAD ve yapının bulunduğu Belediye Başkanlığının kusur sorumluluğu bulunduğu mevzuat ve içtihatlarla sabittir.
“Ayrıca yapıları yapan müteahhitler, denetleme yapan yapı denetim firmaları/kişileri, yapıların yapımında görev alan şantiye şefi, inşaat mühendisi ve mimarların ise Borçlar Kanunu kapsamında haksız fiil sebebiyle hukuki sorumlulukları bulunmaktadır.”
Dernek, depremde vefat eden, yaralanan veya evi hasar alan depremzedelerin kusuru bulunan kişi ve kurumlardan maddi ve manevi tazminat talep hakları bulunduğunu söylüyor:
“Yıkılan ve hasar alan yapıların yapı ve denetiminde yer alan tüm kişilerin kusurlarının olması halinde TCK’nın ilgili maddelerince ceza sorumluluğu bulunmaktadır.”
1999 depreminin akıbeti tekrarlanabilir mi?
Türkiye tarihindeki en ölümcül depremlerden biri olan 17 Ağustos 1999 depreminde 18 binden fazla kişi ölmüş ve 100 binden fazla binanın yıkık ya da ağır hasarlı olduğu tespit edilmişti.
Depremin ardından 170 kamu görevlisi hakkında görevi ihmal suçlamasıyla dava açılmıştı. Bu kişilerin bazıları görevden uzaklaştırılırken, bazı davalar da zaman aşımı nedeniyle düşmüştü.
Ayrıca yıkılan ya da zarar gören binaların müteahhitleriyle ilgili 2 bin 100 dava açılmıştı. Ancak bu davalarda verilen hükümler ertelenmiş veya zaman aşımı nedeniyle düşmüştü.
Uzmanlara göre bu davaların sonuçsuz kalmasında “delil eksikliği” önemli bir etkendi.
Hatay İskenderun’da yardım çalışmalarına katılan Avukat Doğan Erkan, BBC Türkçe’ye verdiği demeçte, “99 depremindeki yargılamalar, yeterince delillendirilemediği tezleriyle zaman aşımına uğradı. Bu sefer öyle olmaması için oradaki delillerin korunması gerekiyor” diyor.
Ancak uzmanlar 1999 depreminden daha yıkıcı etkileri olan Kahramanmaraş depreminden sonra tablonun farklı olup olmayacağından emin olmadıklarını söylüyorlar.
TTB Yönetim Kurulu Üyesi Bayram, “Binlerce insan hakkında objektif soruşturma olacak mı, hak ettikleri cezalar bulunacak mı emin değiliz.” diyor.
BBC Türkçe’ye konuşan Altıparmak Hukuk Bürosu’ndan Avukat Özlem Altıparmak, depremzedelerin “barınma, temiz suya erişim, güvenlik” gibi temel insan haklarından mahrum kaldığını belirtiyor:
“Kadınların ped gibi temel ihtiyaçlarının açıkça dile getirilmesindeki sorunlar toplumsal cinsiyet bağlamında da haklara erişimde sorunlar olduğunu gösteriyor.
Altıparmak, afetlere zarar ya da müdahale perspektifinden yaklaşmak yerine “hak ve risk azaltımının” ön planda olması gerektiğini savunuyor:
“Hiçbir ülke bu yaklaşımla afetlerin yıkımını yönetemez. Riski azaltmamız, kurumları güçlendirmemiz lazım.
“99 depreminden sonra birçok farklı kanun çıkarıldı, mevzuat parça bölük durumda; afetlerle ilgili bütüncül bir yaklaşım görmüyoruz. Bu da adalete, hukuki bilgiye erişimi riske atıyor.”
Birleşmiş Milletler’e üye ülkeler afet yönetimi konusunda Sendai Afet Riski Azaltma Çerçevesi’ni esas alıyor.
Avukat Özlem Altıparmak, Türkiye’nin de kabul ettiği bu çerçeveye uyumlu olarak afet risk azaltım plan ve stratejilerini son dönemde yaptığını ancak Kahramanmaraş depremlerinin “uygulamaya geçirilemediğini gösterdiğini” belirtiyor:
“Sadece deprem değil iklim değişikliğiyle bağlantılı sel ve yangın gibi risklere karşı da çok açığız.
“Afet riskini azaltırken kadınlar, göçmenler gibi kırılgan grupları güçlendirebilmeliyiz.”
Depremzedelerin diğer hakları neler?
Özgürlük için Hukukçular Derneği, hak kayıplarının yaşanmaması için depremde yaşamını yitirenlerin kimliklerinin yakınları, savcılar ya da köylerde mülki amirlerin görevlendirdiği memurlar tarafından kayıt altına alınması gerektiğini belirtiyor.
Bununla birlikte Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) sigortası olan yapıların zarar görmesi veya tamamen yıkılması halinde DASK’a Alo DASK 125, e-devlet ya da dask.gov.tr üzerinden başvuru yapılması gerekiyor.
DASK, Kahramanmaraş depreminden sonraki başvurular için süre kısıtlamasını kaldırdığını açıklamıştı.
Gönüllü yapılan Konut Sigortası ile ilgili ise poliçenin düzenlendiği sigorta şirketine mümkün olan en hızlı şekilde yazılı veya telefonla bildirimde bulunulması gerekiyor.
Dernek, DASK Sigortası olmayanların gördükleri zararın tümü için kusur sorumluluğu kapsamında dava yoluna gidebileceğini belirtiyor ve ekliyor:
“DASK ve Konut Sigortası sadece maddi zararları tazmin eder. Manevi zararlar için kusurlu olan kurum ve kişilerin sorumluluğuna gidilir.”
OHAL ilan edilen 10 İlde dava ve takipler için süreler 6 Nisan tarihinden itibaren başlayacak.
(BBC Türkçe)