Salı günü (dün) gündemde öne çıkan konulardan biri, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, kendisine soru yönelten bir gazeteciyi “paylamasıydı.”
Medyada yer alan haberlere göre, Amerika’nın Sesi /VOA) muhabiri Gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu’nun “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üçüncü adaylığına” ilişkin sorduğu soruya, “Siz benim anlattıklarımı dinlememişsiniz” yanıtı veren Bahçeli daha sonra Yazıcıoğlu’nun Sinan Ateş cinayetine ilişkin soracağı soruyu yarıda kesti. Bahçeli mikrofonları itti ve Yazıcoğlu’na “Hadi işine bak, hadi işine bak” diyerek tepki gösterdi.
Gazeteci “azarlamak” Bahçeli’ye, hatta Türkiye’ye özgü bir durum değil elbette, zaman zaman benzer tepkilere dünyanın pek çok ülkesindeki gazeteciler de hedef oluyor.
***
Türkiye’de erozyona uğramış, liyakatin kalmadığı sektörlerin arasında hatta belki de ilk sıralarda medya bulunuyor.
“Timsah gözyaşları dökmenin” anlamı yok, elbette Türkiye’de medya hiçbir zaman ideal değildi ama en azından mesleğe yeni başlayanların Abdi İpekçi’den Uğur Mumcu’ya ekol oluşturmuş, örnek alabilecekleri gazeteciler bulunuyordu. Liyakat zinciri kırılmadığı için eskiler yeni gelenleri-kimi zaman hoyratça da olsa- eğitir, usta-çırak ilişkisi mesleği ayakta tutardı.
Artık ortada liyakat zinciri kalmadığı, gazeteciliğin özü olan muhabirlik de küçümsenen bir iş haline dönüştüğü için yeni başlayanlara doğrusunu gösterecek, gerektiğinde uyaracak hemen hemen kimse kalmadı. Doğal olarak bu koşullarda meydan, bir bölümü iyi niyetli de olsa soru bile sormasını bilmeyenlere kaldı.
Bu tabii şu andaki Türk medyasının durumuna ilişkin genel bir tespit.
Son olayda ise olması gerekeni görüyoruz.
Yani Bahçeli’nin “Hadi işine bak, hadi işine bak” diye terslediği meslektaşımız tam da işini yapıyor, gündeme ilişkin sorulması gereken soruyu lafı eğip bükmeden, hakaret etmeden ya da herhangi bir imada bulunmadan soruyor. Üstelik bu soruyu kişisel merakını gidermek için değil, kamu adına soruyor.
Yani her şey olması gerektiği gibi.
Simitçi simit satar, manav sebze-meyve satar, şarkıcı şarkı söyler, gazeteci de soru sorar!
Gündemdeki soruyu bir Türk medya kuruluşunun değil de yabancı bir medya kuruluşuna (Amerika’nın Sesi) sorma “cesareti” gösterebilmesi ise zaten başlı başına ayrı bir mesele!
İlgili yazı: https://medyagunlugu.com/gazeteci-nasil-soru-sormamali/