Aslında her şey çok hızlı gelişti, ülkede ne denli derin bir kriz yaşandığına dair fazla işaret yoktu. Önce Kazakistan’ın batısındaki Mangistav eyaletinin Jana Özen kentinde geçen Pazar günü yüzlerce kişi LPG (sıvılaştırılmış petrol gazı) fiyatlarındaki artışı protesto etmek için sokaklara döküldü, eylemler ardından ülkenin en büyük kenti Almatı’ya sıçradı ve huzursuzluk ülke geneline yayılmaya başladı. Kamu binaları basıldı, polis araçları ateşe verildi, sokaklardan silah ve patlama sesleri duyuldu.
Kazakistan Devlet Başkanı Cömert Tokayev ise yaptığı ilk açıklamada protestoların nedenini anladığını belirterek iyileştirmeler yapılacağı sözü verdi. Ardından hükümetin istifa ettiği haberi geldi. Eylemlerin yayılmasını engellemek için de ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edildi.
Protestoların devam etmesi üzerine televizyondan ikinci bir konuşma yapan Tokayev, söylemlerini sertleştirerek eylemcileri sert müdahale uygulamakla tehdit etti. Rusya’nın liderliğindeki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne de çağrıda bulunan Tokayev, protestoların Kazakistan’a yönelik “terörist” bir saldırı eylemi olduğunu belirterek Kazakistan’a destek olmalarını istedi. Örgütte, Rusya ve Kazakistan’ın yanı sıra Ermenistan, Kırgızistan ve Belarus bulunuyor. Tokayev, ülkeye yurt dışında eğitilmiş terörist çetelerin gönderildiğini iddia etti.
Ülkedeki durum belirsiz. Ancak kesin olan: Bu, nispeten istikrarlı otokrasisiyle ünlü Orta Asya cumhuriyetinde yaşanan en büyük siyasi krizlerden biri. Bu krizin sonuçlarının Kazakistan’ın ötesinde de hissedilmesi muhtemel. Çünkü Kazakistan, Sovyet sonrası Rusyası’nın en yakın müttefiklerinden.
Protestolar, yaklaşık 10 yıl önce ülkenin en büyük isyanına da sahne olan petrol zengini Jana Özen kentinde başladı. Aralık 2011’de meydana gelen olaylarda çok sayıda kişi hayatını kaybetmiş ve Kazakistan’ın ılımlı ve barışçıl imajı çatırdamaya başlamıştı. O dönemdeki huzursuzluğa düşük maaşlar yol açmıştı. Şimdiyse eylemleri tetikleyen, ülkede en çok kullanılan akaryakıt LPG’nin fiyatlarının ikiye katlanması oldu. İstifa eden hükümet, zamların sebebini talebin artmasına karşılık yeterli üretim yapılamaması olarak açıkladı.
Ancak Kazakistan’da enerji sektörü aslında uzunca bir zamandır krizin içinde. Örneğin geçen yıl yeterince elektrik üretimi yapılamadığı için ülke çapında kesintilere gidilmişti. Rusya’dan takviye elektrik satın alan Kazakistan, artan enerji ihtiyacını karşılamak için bir yandan da nükleer santral kurmayı planlıyor. Enerjide yaşanan sıkıntılara paralel olarak ülkede gıda fiyatları da geçen yıl o kadar arttı ki hükümet geçen sonbaharda büyük ve küçük baş hayvan, ayrıca patates ve havuç ihracatını yasaklama kararı aldı.
Geçiş dönemi yaşanıyor
Kazakistan’daki kriz ülkedeki siyasi iktidar değişiminin yaşandığı bir dönemde meydana geliyor. Yüzölçümü açısından en büyük ikinci eski Sovyet cumhuriyeti olan ülke, neredeyse 30 yıl boyunca Kazakistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev tarafından yönetildi. Ülkede güçlü bir nüfuzu olan komünist lider, iktidarında petrol ve gaz sektöründeki Batılı yatırımcıların da yardımıyla görece refah sağladı. Nazarbayev, başkenti de Almatı’dan daha kuzeyde, yeni kurulan ve adı onuruna Nur-Sultan olarak değiştirilen Astana kentine taşıdı.
Şu anda 81 yaşında olan Nazarbayev, Mart 2019’da sağlık sorunları nedeniyle istifa etti. Koltuğuna Cömert Tokayev oturdu, ancak Nazarbayev yakın zamana kadar varlığını iktidarda hissettirdi. “Elbaşı” (Ulusun Lideri) unvanını alan Nazarbayev, ülkenin güçlü kurumlarından Güvenlik Konseyi ve iktidar partisi Nur Otan’ın başkanı olarak kaldı. Nazarbayev, Kasım 2021’de parti liderliğini 68 yaşındaki Tokayev’e devredeceğini açıklamıştı.
Tokayev protestoların gölgesinde Güvenlik Konseyi’nin başkanlığını devraldı.
Nazarbayev’in iktidarı kademeli olarak devretme planının şu anda baskı altında olduğu görülüyor. Gelişmeler kuşkusuz Rusya ve diğer eski Sovyet cumhuriyetlerinin yakın takibinde. Kazakistan, Moskova’nın Avrasya bölgesinde Belarus’tan sonra en yakın ikinci müttefiki. Dolayısıyla şimdi Belarus’ta muhalefetin 2020 yılında düzenlediği protesto gösterilerinin ardından Moskova’nın ekonomik ve politik olarak yakın çalıştığı bir başka kilit ülke sallanıyor.
Belarus ve Kazakistan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2010 tarihli iddialı bir ekonomik uyum projesi olan Gümrük Birliği’nin de kurucu üyeleriydi. Bu proje daha sonra, 2015 yılında, Ermenistan ve Kırgızistan’ın da katılımıyla Avrasya Ekonomik Birliği ile sonuçlandı. Putin’in son olarak Aralık ayının sonunda Bağımsız Ülkeler Topluluğu’nun St. Petersburg’daki zirvesinde bir araya geldiği Nazarbayev’le özel ve gizli bir ilişkisi olduğu da biliniyor.
Moskova, Kazakistan’daki krize şimdiye dek temkinli bir tepki vererek itidal ve diyalog çağrısında bulundu. Rusya, Belarus’taki protestolara da benzer şekilde tepki göstermiş, ancak daha sonra protestoları bastırmak için güvenlik güçlerine destek olmuştu. Moskova’dan böyle bir “yardımın” Kazakistan’a da gidip gitmeyeceği ise şimdilik belirsiz.
Mesele sadece yakıt fiyatları değil
Protestoların hızla şiddetli bir hale dönmesi Kazakistan’da ve bölgedeki insanları şaşkınlığa uğrattı ve meselenin sadece yakıt fiyatlarından ibaret olmayabileceğine işaret etti.
Genellikle otoriter bir devlet olarak bilinen Kazakistan, istikrarlı bir Orta Asya ülkesiydi.
2019’a kadar Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in iktidarda olduğu ülkede bir kişi kültü oluşmuş, ülke genelinde heykelleri dikilmiş, başkent Astana’nın adı da Nur-Sultan olarak değiştirilmişti.
Fakat hükümet karşıtı protestoların düzenlendiği bir dönemde bunları dindirmek için görevi bırakmış ve yerine de kendisine yakın bir ismi yerleştirmişti.
Etkili bir muhalefetin olmadığı Kazakistan’daki çoğu seçim iktidar partisi tarafından yüzde 100’e yakın oyla kazanılıyor.
Konuştuğumuz analistler, Kazak hükümetinin toplumda birikmiş öfkeyi hafife aldığını, sandıktan çıkan bir demokrasinin olmadığı ülkede insanların seslerini duyurabilmek için sokağa çıkmak zorunda hissettiğini söylüyor.
Ve insanların yakıt fiyatları dışında da sorunları olduğu neredeyse kesin.
(DW Türkçe, BBC Rusça)