Salı, 25 Kas 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
GünlükManşet

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 25 Kasım 2025 08:11
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

DEM’in kaçırdığı, CHP’nin yapması gereken-Orhan Bursalı (Cumhuriyet)

“CHP’nin “çözüm” komisyonuna katılırken verdiği sözü tutması iktidar kanadını ve bu kanada eklemlenenleri rahatsız etti. Hem de çok. CHP’yi İmralı’ya giden partiler gibi Öcalan’la kucaklaşmayı reddetmesi, sanki olağan koşullarda yaşıyormuşuz gibi davranışları mide bulandırıyor, şu konularda komisyon kurulduktan bu yana ne gibi bir adım atıldığını söylerler mi…

*CHP’ye saldırılar arttı, Mansur Yavaş’ı da niye bedava çorba dağıttın diye yargılayacaklar,

*Yalan dolanla dolu iddianameyi yazanların üstelik siyasetin isteği doğrultusunda partiyi kapatma tehdidini gündeme sokması,

*Hukuk güvenliğine doğru tek adım ileri atılmaması;

*İfade özgürsüzlüğünün berdevam sürmesi, üstelik Fatih Altaylı’nın yanı sıra Merdan Yanardağ’ın da uyduruk ve sahte gerekçelerle içeriye atılması, Flash Haber’den sonra Tele1’in karartılması,

*Sözcü TV ve Halk TV’nin üzerinde kapatılma kılıcının sarkıyor olması,

*Uluslararası ve ulusal yargının kararlarının çiğnenip çöpe atılması,

*AYM’nin devre dışı bırakılması,

*Gezi’den yalan gerekçelerle mahkûm edilenlerin hayatlarının karartılmasına devam edilmesi,

*CHP belediye başkanlarının tutuksuz yargılanmaları isteklerine bıyık altında gülünmesi,

*DEM’li belediyelere sanki halk tarafından seçilmiş gibi oturtulan kayyımların sefa sürmesine izin verilmesi,

*Selahattin Demirtaş’ın bile hâlâ içeride tutulması…

…karşısında zerre sesleri çıkmıyor, varsa yoksa İmralı’ya CHP’nin gitmesi sağlanmaya çalışılıyor. Ağırlaşan ekonomik koşulları hiç saymıyorum. İktidar gelince burnundan tek kıl aldırmıyor.

Aslında DEM yukarıda saydığımız koşullarda bir çözümün olamayacağını savunmalıydı.

AKP/MHP’nin kendi yakın gelecekleri için seçim sürecinde çözümü gündeme getirmesi, en zayıf noktalarıydı ve DEM bu zayıflığı kullanabilir, demokrasi ve özgürlükler konusunda iktidarı sıkıştırabilir ve somut sonuçlar elde edebilirdi… BUNU YAPMADI, YAPAMADI.

Acaba parti içinde bu durum konuşuldu mu, hiç sanmam.”

Kılıçdaroğlu’nun psikolojisi-Soner Yalçın (Nefes)

“Hafta sonu arkadaş meclislerinin gündemi Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye yönelik sözleriydi. Herkes kızgındı; muhalefete muhalefet eden tavrına…

Ben bambaşka açıdan bakıyorum, şöyle ki:

Selvi Hanım, cuma günü ağır kanser ameliyatı yaşadı. Hemen bir gün sonra Kemal Bey kamera karşısına geçip CHP yönetimine karşı sert açıklamalarda bulundu!

Ben artık kimi politikacıların psikolojilerine odaklanma taraftarıyım, bu önemli mesele göz ardı ediliyor çünkü.

Kemal Bey’in ruh hali üzerinde düşündüm:

Bazı insanlar ağır bir olaydan sonra kendini toparlamak için hızlıca günlük rutinlerine dönme ihtiyacı hisseder. Bu, bir tür duygusal dengeleme çabasıdır:

-Zor duygulara dalmak yerine zihni başka bir alana çekmek…

-Kaygıyı somut bir konuya yönlendirerek rahatlamak…

-Güçlü durma ihtiyacı…

–Aşırı duygulanımı bastırıp daha tanıdık bir alana yönelmek ister…

Belirsizlik ve stres ile baş etmek için kontrol duygusunu yeniden kazanma arayışı psikoloji literatüründe; “problem odaklı başa çıkma” veya “davranışsal kaçış” olarak geçer.

Bu ruh hali, özellikle kamu önünde yaşayan, sürekli göz önünde olan kişilerin sıkça tercih ettiği yöntemdir.

Kılıçdaroğlu’nun ruh halini anlıyorum. Selvi Hanıma geçmiş olsun diyorum…

Devlet Bahçeli’nin siyasi cesaretle ortaya koyduğu milli çözüm sürecine CHP karşı mı? Hayır.

O halde CHP, İmralı’ya gidip Öcalan ile görüşecek heyete niçin milletvekili vermedi? Esasta sorun yok, usulde var! Konunun özüne, içeriğine karşı değil CHP, sürecin nasıl yapılacağı, hangi adımların izleneceği konusunda farklı düşünüyor…

Mesela: CHP, tüm çözüm sürecinin tek bir yerleşime/İmralı’ya indirgenmesine rıza göstermiyor. Seçilmiş milletvekillerin, Öcalan’ın “ayağına” gitmesine gönüllü değiller!

Bu açıdan bakıldığında, “esas” olan şey süreçte adalet, eşitlik, demokratik haklar gibi içerikler iken, sadece “heyete temsilci verdin veya vermedin” şeklindeki “usul” CHP’yi siyaseten tatmin etmiyor.”

Araçlar amaç, amaçlar araç olursa-Umur Talu (T24)

“Belki de olan şu: “Barış” araçları amaçlaştırılırken, barış amacı da araçlaştırılıyor!

İktidarın, Meclis komisyonuna verdiği adla, gerçekten “Milli dayanışma, kardeşlik ve demokrasi” diye samimi bir hedefi varsa, yani “milli” de olsa dayanışma, kardeşlik ve demokrasi içten bir dert ve hedefse, bunu zaten kimse engelleyemez.

Fakat şu da var: Tam ne yaptığı, nereye vardığı bilinmeyen bir Meclis komisyonu, AİHM kararlarına rağmen içeride “Kürt partisi”nin liderleri, cezaevlerinde Gezi, ana muhalefet partisi belediyeleri, gazeteci, öğrenci, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” tutuklu ve mahkûmları varsa, seçilmişlerin yerinde kayyumlar oturuyorsa, kadınları, çocukları, LGBTi artı insanları kuşatan dayatmacılıklar azıyorsa… Bunları gören kimileri de “dayanışma, kardeşlik ve demokrasi” lafına tepeden tırnağa inanamaz.

Barış, dayanışma, kardeşlik, demokrasi gibi kavramların; iktidar ve elindeki devlet, yargı, kolluk, güvenlik tarafından darmadağın ve tarumar edilip “sözde”liğe indirildiği bir ülkede yaşıyorsanız, yazının girişindeki amaçlar ve araçlar konusunda da pekala şüpheye düşebilirsiniz.

Bunlarda gerçekten samimiyet varsa, Bahçeli’nin ilk çıkışından beri en azından; İmralı kadar, Silivri, Edirne ve diğer her yerdeki “barış, dayanışma, kardeşlik, demokrasi” adımlarını da izliyor olurduk.

İşte o zaman CHP de tam ofsayda düşerdi. Oysa şimdi en fazla “VAR”a gidersiniz! Orada da, Kürt sorunu, barış meselesi kadar dünya çapında antidemokratik şöhret yapmış bir iktidar ile yok etmek istediği muhalefeti de hayat tarzları, insanlar ve rakiplerini de görürsünüz.

Bunları da yıllarca “Kürt sorunu” ve “devlet sorunu”nda onca yazısı arşivlerde duran biri olarak yazıyorum. Şu “barış, dayanışma, kardeşlik, demokrasi” kavramlarını; “hukuk devleti, insan hakları” meselesini durmadan yazmışımdır. 

CHP’nin “İmralı’ya gitmeme kararı”nın, Meclis’te ve her yerde, gerçekten bir süreç varsa, buna katılarak, katkı sunarak, seçmenini ikna ederek “yıkıcı” olmayabileceğini de düşünürüm. Ama kimse de bu kadar “kıymetli” adları olan ama adımları bir ileri bir geri olan bir süreci, tek başına “İmralı’ya geldin-gelmedin”e bağlamamalı.

“Kürt sorunu”nun yıllarca bir nefret, kin, kan sorunu olarak idrak edilmesinde “siyasi, milli, devletçi, nefretçi” taraf olan Devlet Bey’in, “Ya biz neyi yanlış düşünmüş, yanlış yapmıştık” diye tek bir özeleştiri yapmadan şimdi “barış öncüsü” olması da değersiz değildir elbette. Tarih sadece nefret ve şiddetle değil, bundan dönebilmekle de yazılır. Hele Meclis’teki, partideki parmak çocuklarınızı kolayca ikna etseniz bile, yıllarca “doldurduğunuz” seçmeninizi ikna edememe riski büyükse de.

Aynı şey tam tersi taraftan Öcalan için de geçerli olabilir. Onun da “parmak çocukları” var elbette. Ne derse, ne yaparsa doğru bulan; tartışmayan, tartışamayan. Ama oradaki “samimiyet”in gücü, “silahlı ve kimi biraz silah yakan kadrolar” bir yana, DEM’lilerin ve “HÜDAPAR yörüngesinde olmayan” Kürt seçmenin gerçekten barış ve demokrasiye, insan haklarına hasret olması.

Ben de biliyorum; daha farklı kuşak ve görüşlerdekiler hariç, ne CHP’nin “Kemalist damarı” yani en azından önemli kısmı, böyle bir sürece yakın veya yatkın; ne CHP’nin “Tek parti tarihi” bu açılardan parlak. Ama “Halkların kardeşliği”ne yakın duran 12 Mart sonrası “sol kokulu” iki kısa Ecevit iktidarı dışında, CHP de 75 yıldır bu devlette iktidar olmadı.

Yani, siz bir DEM’li olarak sadece CHP için “inkârcı” der ve neredeyse çeyrek asırdır iktidar olan ve her hücresiyle devlet haline gelmiş, devleti kendi haline getirip kendine benzetmiş birilerini tam teşekküllü “dayanışma, kardeşlik, demokrasi” şahikası sayar gibi olursanız, tarihten de bugünden de pek bir şey anlamamışsınız demektir.

75 yıl önceyi elbette unutmamalı… Ama 25 yılı da, lütfen! Sadece 2025 bile yeter de… Elbette bugün ve yarın da önemli. “Barış, dayanışma, kardeşlik, demokrasi” en azından gençlere, çocuklara çok kıymetli bir miras olabilir. Gerçekten samimiyetle, bunları birisinin iktidarı sürsün diye güdük laflardan ve manevralardan ibaret kılmadan.”

Tedavi İmralı ziyaretinde değil demokraside-Uğur Ergan (halktv.com.tr)

“Sadece toplumdan yükselen ses değil, iktidar medyasının terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’la görüşmeye heyet gönderilmesi kararını görmezden gelmesi bile, CHP’nin doğru karar aldığını gösteriyor.

CHP’nin bu kararından sonra konuşulanlara kulak kabartıldığında, AKP ve MHP’nin, 19 Mart darbesinden sonra erimeye başlayan tabanlarında daha da zor durumda kaldıkları işitiliyor.

Dikkat ederseniz projenin üçüncü ortağı DEM de, CHP’ye yönelik eleştirilerini yapıyor ama Türkiye’nin birinci partisini İmralı heyetinin içine çekmek için çağrı yapmaktan geri kalmadı.

Çünkü DEM de biliyor ki, CHP’nin içinde yer almadığı bir oluşumun toplumun tamamı tarafından kabullenilecek bir sonuç elde edebilmesi oldukça zor.

“Ben yaptım oldu” yaklaşımı da kimseye fayda getirmez.

Geçen yıl TBMM’nin açılışında Bahçeli’nin DEM’e el uzatmasıyla başlatılan kurgunun asıl amacının “Terörsüz Türkiye Projesi”nden öte, Erdoğan’a yeniden Cumhurbaşkanlığı yolunu açmak olduğu son derece aşikar.

Zaten Bahçeli de, 5 Kasım 2024’de partisinin meclis grup toplantısında Öcalan’a çağırılarını yinelerken, ağzındaki baklayı şu sözlerle çıkarmıştı:

“Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir? Bu kapsamda lazım gelen anayasal düzenlemeyi yapmak önümüzdeki görevler arasında olmayacak mıdır? Devlette devamlılık, siyasette istikrar, Türkiye Yüzyılının inşası için Sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, milletin sevdalısıdır, tecrübesiyle ve birikimiyle bize göre tek seçenektir.”

Bahçeli’nin ki kadar net olmasa da Anayasa değişikliğine “Yeşil ışık” olarak yorumlanan bir başka açıklama hafta sonunda DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’dan geldi.”

Sıra Mansur Yavaş’ta mı?-Taha Akyol (Karar)

“Uzun süre kamuoyunun zihnindeki bir soruydu, sıra ne zaman Mansur Yavaş’a gelecek?

Bunun sebebi, CHP’li Belediyelere karşı yürütülen soruşturmaların adli tarafı hafif, siyasi tarafı ağır “silkeleme” işlemi olmasıdır. Düşünün ki aynı iş insanının, İmamoğlu döneminde aldığı ihaleler soruşturma konusu ama Ak Parti döneminde aldığı ihaleler hakkında bırakın soruşturmayı, soru bile yok.

Uluslararası hukuk belgeleri partili Cumhurbaşkanı’nın “yargı üzerinde güçlü bir siyasi etkisinin” olduğunu yazdığı gibi bunu önemli davalarda bilfiil de görüyoruz. Örneklerden sonuncusu; Cumhurbaşkanı’nın kamuoyu önünde tavır koyduğu Gezi davasında, Yargıtay’ın onadığı Tayfun Kahraman hakkındaki mahkûmiyet kararı, AYM’den “delil yok, nasıl mahkûm ettiniz? Yeniden yargılayın” hükmüyle döndü.

Bu yüzden kamuoyunda “sıra Yavaş’ta mı?” sorusu vardı. Zira bütün kamuoyu araştırmaları, Erdoğan’ın çok güçlü iki rakibinin olduğunu gösteriyor; İmamoğlu ve Mansur Yavaş.

Kamuoyundaki “sıra Mansur Yavaş’ta mı?” sorusu geçen hafta cevabını aldı: İçişleri Bakanlığı “Konser” soruşturmasında Mansur Yavaş hakkında soruşturma açılmasına karar verdi.

İddianamede Yavaş’ın adı geçmiyor, Yavaş’ın herhangi bir fiili iddianamede yer almıyor ama Bakanlık “yargılayın” dedi.

Bakanlık, yani siyasi makam.

Ankara ve İstanbul Belediyeleri hakkında Ak Parti dönemine ait hazırlanan yolsuzluk dosyaları hakkında Bakanlık ne yaptı? İBB’nin AK Parti dönemindeki yolsuzluk iddiaları için hazırladığı dosyaları Süleyman Soylu bakanlığa aldırmıştı… Mansur Yavaş, kendisinden önceki döneme ait “100’e yakın şikâyet”te bulunduklarını, ifade bile alınmadığını, bazıları hakkında bilirkişi raporuyla takipsizlik kararı verildiğini açıkladı.

Yine “bilirkişi sorunu” karşımıza çıkıyor, Yavaş’ın deyişiyle:

“Ankara’da tam 4 bin tane bilirkişi var. Fakat her nasılsa bizim yaptığımız tüm şikayetler aynı bilirkişilere gitti. En son kamu zararı çıkaran bilirkişi de bunlardan bir tanesi. Onları aklayanla bizi suçlayan aynı şahıs.”

Bu iktidar 2014 Haziran’ında TCK’da yaptığı değişiklikle, soruşturma aşamasında savcıya, sulh hakimine, bilirkişiye emir ve talimat vermeyi suç olmaktan çakırdı. (Madde 277)

Neden on yıldır hala yürürlükte?”

Not: Başlıklara tıklayarak yazıların tamamına ulaşabilirsiniz.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiMedya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale Türkiye neden F-35 almamalı?
Sonraki Makale Putin’in hoşlanmadığı maddeler

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

GünlükManşet

Gazeteci Arapkirli hâkim karşısında

Medya Günlüğü
25 Kasım 2025
GünlükManşet

Putin’in hoşlanmadığı maddeler

Medya Günlüğü
25 Kasım 2025
GünlükManşet

Mustafa Kemal’den Atatürk’e

Medya Günlüğü
25 Kasım 2025
EditörGünlük

“Son liman” altın

Medya Günlüğü
25 Kasım 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?