Pazar, 23 Kas 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
*Köşe Yazıları

Öcalan Moskova’ya nasıl geldi?..

Cenk Başlamış
Son güncelleme: 23 Kasım 2025 00:02
Cenk Başlamış
Paylaş
Paylaş

Sabah gazetesinin 21 Ekim 1998 tarihinde çıkan sayısının manşetinde iri puntolarla, herhalde o ana kadar Türkiye’de bir avuç insanın dışında kimsenin duymadığı tek bir kelime vardı: Odintsovo.

Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, 9 Ekim’de Türkiye’nin baskısıyla Suriye’den ayrılmak zorunda kalarak Yunanistan’a giden ancak üç saat içinde ülkeyi terk etmesi istenen PKK lideri Abdullah Öcalan’ın nerede olduğu konusunda Sabah Ankara Bürosu’nda gazetecilerle konuşuyordu. Birden masadaki Moskova haritasında bir noktaya parmağını koydu ve “İşte burada” dedi. Gösterdiği noktada Moskova’nın dış semtlerinden Odintsovo vardı.

21 Ekim 1998 tarihli sabah. Kaynak: kitantik.com

Sabah’ın flaş haberinin Türkiye’yi ayağa kaldırmasıyla doğal olarak Moskova’da görevli Türk gazeteciler de alarma geçti. Sabahın manşetini internetten görür görmez gazetem Milliyet’i aradım ve hemen koşarak, koşarak ne kelime, adeta uçarak Odintsovo’ya gittim. Tabii, Moskova’daki diğer Türk gazeteciler de oraya gelmişti. O zamanlar basında inanılmaz bir rekabet olduğu ve sürekli “haber atlatma” hayalleri kurduğumuz için birbirimizi görmekten haliyle hiç hoşlanmadık! Sakin kafayla ne yapmamız gerektiğine karar vermek için sabahın köründe McDonald’s’a oturduk. Hepimizin aklında tek soru vardı:

Öcalan’ı nasıl bulacağız?

Aklımıza ilk gelen, Rus’a benzemeyen, Kürt olabilecek kişilerin çevrede dolaşıp dolaşmadığını gözlemlemekti. Planımız basit, basit olduğu kadar da naifti: O tipte biri McDonald’s’ın önünden geçerse takip edecek, şansımız yardım ederse Öcalan’ın kaldığı “daça”nın (yazlık ev, villa) hatta belki de kendisinin fotoğraflarını çekecek, gazetelerimize manşet olacaktık!

Öcalan’ı bulma planları yaptığımız yer…

Saatlerce oturup boş boş etrafı seyrettikten sonra birimizin arabasıyla semtin sokaklarında dolaşmaya başladık. Odintsovo’da yüksek duvarlarla çevrili sayısız “daça” vardı, büyük ihtimalle Rus gizli servisine ait iyi korunan bir yer olmalıydı. Uzun süre dolaştıktan sonra öyle bir ev göremeyince ayrıldık.

Sabah’taki haberin Türkiye’yi ayağa kaldırmasından sonra Ankara’daki Rus Büyükelçisi Aleksandr Lebedev ve Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vladimir Rahmanin ayrı ayrı açıklama yaparak Öcalan’ın Moskova’da bulunduğunu “Böyle bir şeyin olması mümkün değil” mealinde sözlerle kesin bir dille yalanladı.

Fakat Yılmaz’ın açıklamasından ve Moskova’nın yalanlamasından sadece birkaç gün sonra Rusya Parlamentosu Öcalan’ın yaptığı siyasi sığınma talebini 4 Kasım’da kabul edince durum resmi olarak da kesinleşmiş oldu.

Uykusuz geceler geçiren biz Moskova’daki Türk gazeteciler bütün uğraşlarımıza rağmen Öcalan’la ilgili en küçük bir bilgiye bile ulaşamıyorduk.

Ama Türk gazetelerinde büyük olasılıkla MİT tarafından sızdırılmış Rusya ile ilgili çok sayıda iddia çıkıyordu, ne yapacağımızı şaşırmıştık.

Ortaya atılan son iddiaya göre Öcalan Moskova’dan Nijniy Novgorod’a gitmişti. Haber hepimize aynı anda ulaştığı için birlikte gitmeye karar verdik ve gece yarısı Moskova’dan hareket ettik. Yaklaşık 400-450 kilometre uzaktaki Nijniy Novgorod’a sabahın erken saatlerinde vardık. O saatte açık tek yer olduğu için yine bir McDonald’s’a oturup ne yapacağımızı konuştuk.

Elbette trajikomik ve çaresiz bir durumdaydık, nüfusu iki milyona yaklaşan bir yerde oradaysa bile gizlenen Öcalan’ı nasıl bulacaktık?

Biraz araştırma sonucu kent Valisi İvan Sklyarov’un o sabah yapılacak Nijniy Novgorod Belediye Meclisi toplantısına katılacağını öğrendik. Saat 09.00 sıralarında içeri girdik ve gelir gelmez Sklyarov’u soru yağmuruna tutmaya başladık. Sabah mahmurluğunu atamamış Vali için herhalde gerçeküstü bir andı, rüyasında görse inanmayacağı bir durumda bulmuştu kendini. Sabahın köründe bir grup Türk gazeteci etrafını sarmış, “Abdullah Öcalan buradaymış, doğru mu” diye sıkıştırıyordu!

Nijniy Novgorod Valisi İvan Sklyarov

Türk gazetecilerin “sabah baskınına” uğrayan Vali’nin haklı olarak biraz da sinirli şekilde yaptığı yalanlamadan sonra mecburen kös kös Moskova’ya döndük!

O sırada bilmiyorduk ama Öcalan gerçekten de Nijniy Novgorod’da değildi. MİT’in şaşırtma amacıyla Öcalan’ın nerede bulunduğu konusunda özellikle yanlış bilgi yaydığını çok sonraları anlayabildik.

İçine düştüğümüz çaresiz durum sinirlerimizi bozmaya başlamıştı. Rusya gibi 17 milyon kilometreye yayılan bir ülkede daha nerelere gitmemiz gerekecekti acaba? Zaman zaman “Öcalan’ı Moskova metrosunda görmüşler” gibi gerçek olması olanaksız dedikodular da duyuyorduk ama içinde bulunduğumuz ruh haliyle “Acaba doğru mu” diye düşünmeden edemiyorduk.

Bir sonraki durağımız Kafkasya’da şu anda adını hatırlayamadığım bir Kürt köyüydü ama tabii yine eli boş döndük.

Uzun lafın kısası, Öcalan’ın Kenya’da yakalanmasıyla aylar süren Rusya kazan biz kepçe dolaşma maceramız gazetecilik adına bir toplu iğnesi kadar başarı elde edemeden son buldu.

Bu noktada olayların kronolojik gelişimini hatırlatmak gerekirse:

16 Eylül 1998’de Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş, Suriye’ye Öcalan’ın sınır dışı edilmesi için ültimatom verdi. 9 Ekim’de Öcalan Suriye’den Yunanistan’a gitti ancak kabul edilmeyince aynı gün Moskova’ya geldi. 21 Ekim’de Yılmaz Öcalan’ın Moskova’da bulunduğunu açıkladı. 4 Kasım’da Rusya Parlamentosu kendisine sığınma hakkı verdi ama diğer yandan ülkeyi terk etmesini istedi. 12 Kasım’da Öcalan İtalya’ya gitti ve sahte pasaportla girdiği için tutuklandı ama bir süre sonra serbest bırakıldı. Türkiye’nin İtalya üzerinde kurduğu baskı sonucu oradan da ayrılmak zorunda kaldı. Belarus’a gitmek istedi ama uçağına iniş izni verilmeyince tekrar Rusya’ya geldi. 31 Ocak 1999’da yeniden Yunanistan’a gitti. 2 Şubat’ta Nairobi’ye geçerek Yunanistan’ın Kenya Büyükelçiliğine yerleşti. 14 Şubat’ta Nairobi Havaalanı’da Engin Alan’ın komutasındaki özel kuvvetler tarafından yakalanarak Türkiye’ye getirildi. 16 Şubat’ta Başbakan Bülent Ecevit gazetecilere şu açıklamayı yaptı:

“Değerli gazeteciler, Sizlere ve aziz yurttaşlarımıza bir haberim var. Bu sabaha karşı saat 03.00’ten itibaren bölücü terör örgütü PKK’nın başı Abdullah Öcalan Türkiye’dedir. Dünyanın neresinde olsa devletimizin onu ele geçireceğini söylemiştik. Bu devlet sözü yerine getirildi.”

Sonradan, bazı kişiler Milliyet’in Moskova Bürosu’na gelerek Öcalan’ın karşılanma görüntülerinin yer aldığı video kaseti 20 bin dolara satmayı önerdi ama gazete kabul etmedi.

Peki, Öcalan Moskova’ya nasıl gelmişti, kim getirmişti, gerçekten Odintsovo’da mıydı? Türkiye Rusya’da olduğunu nasıl öğrenmişti? Rus gizli servisi Moskova’ya geleceğini biliyor muydu?

Öcalan’ın Liberal Demokratik Parti’nin yardımıyla Moskova’ya geldiği konusunda daha o günlerde dedikodular çıkmıştı. 2022’de hayatını kaybeden partinin lideri Vladimir Jirinovski (manşet fotoğrafında solda) dedikoduları yıllar sonra doğrulamıştı. Yine o günlerde adı çok konuşulan bir kişi daha vardı: Aleksey Mitrofanov. (manşet fotoğrafında sağda) Partinin “iki numaralı” ismi olan Mitrofanov aynı zamanda Parlamento Jeopolitik Komitesi’nin başkanıydı ve tıpkı Jirinovski gibi o da sık sık Türkiye karşıtı açıklamalar yapıyordu.

Yıllar sonra Youtube’a yüklenen bir videoda Mitrofanov, Öcalan’ın Moskova’da geçirdiği dönemle ilgili çok önemli bilgiler veriyor. Video 30 Aralık 2022’de yüklenmiş görünüyor ancak Mitrofanov’un sözlerinden çekimin Öcalan’ın Moskova’dan İtalya’ya gittiği günlerde yapıldığı anlaşılıyor. Çok dikkatli konuşmasına ve bazı detaylara hiç girmemesine rağmen açıklamalarında kamuoyunda daha önce bilinmeyen önemli unsurlar var.

Yaklaşık 24 dakika süren videoda Mitrofanov, Öcalan’ı Suriye’den Rusya’ya getirerek Orta Doğu’da savaş çıkmasını engellediklerini savunuyor ve özetle şunları söylüyor:

“Uzun süredir temasta olduğumuz yakın bir dostumuz Öcalan’ı almamız için bizden yardım istedi. 9 ekim (1998) sabahı bize ‘Bugün gelecek’ diye haber geldi. Aslında başka bir plan hazırlamıştık, hükümetle detayları konuşmamız gerekiyordu. Biz Suriye’ye gidecek, onu alıp Moskova’ya getirecektik. Fakat Türkiye ile Suriye ilişkileri o kadar gerginleşmişti ki artık sorunu saatler içinde çözmemiz gerekiyordu. Jirinovski’ye bilgi verildi. O sırada Rusya’da siyasi bir kriz vardı, ayrıntıları tam konuşamadık. Akşam 9’da havaalanında olmaz gerekiyordu. Uçağı karşılamak için Şeremetyovo-2 Havaalanı’na gittik. Fakat orada herhangi bir bilgi yoktu. Şeremetyovo-1’e küçük bir uçağın geleceğini öğrenince oraya geçtik. Uçak indi, içinden yanında birkaç kişiyle Öcalan çıktı. Anladığım kadarıyla, gelenlerden biri Orta Doğu ülkelerinden birinin istihbarat servisindendi. Öcalan’ı güvenilir ellere teslim ettiğini gözleriyle görmek istiyordu. Yolcuları pistte karşıladık, o sırada Jirinovski’nin korteji geldi. Bazıları çakarlı 10-12 araçlık bir konvoy oluştu. Öcalan’ı bu şekilde karşılamamız tabii çok dikkat çekti. Bu bizim hatamızdı. Bütün bunları sessiz sedasız yapmamız gerekiyordu. Haliyle o karşılama istihbarat servislerinin de dikkati çekmişti. Nitekim birkaç gün sonra Türkler Öcalan’ın Rusya’da olduğunu açıkladı.

Öcalan’ın pasaport işlemlerinin halledilmesinden ben sorumluydum. Bu işin uzmanı olmadığım için sahte miydi değil miydi bilmiyorum ama Türk pasaportu vardı, adı Abdullah, soyadı Sarıkurt’tu. Havaalanından bir ‘daça’ya gittik. Yakınlarda Stalin’in ‘daça’sının bulunduğu söyleyince gülümsedi. Bundan, Stalin’e saygı duyduğu sonucunu çıkardım. Sonra başka bir ‘daça’ya geçtik. Durumu değerlendirmeye başladık. Hükümete, siyasi sığınma hakkı verilmesi için başvurmayı kararlaştırdık. Biz derken, partimiz üyesi bir grup parlamenteri kastediyorum. Parlamentodaki Jeopolitik Komite olarak Kürt sorunlarıyla ilgileniyorduk. Söyleyebileceğim, o dönemde hiçbir ülke Kürtlerle ilişkisini bozmak istemiyordu. Hiç abartmadan söylüyorum, Öcalan’ı Moskova’ya getirerek Orta Doğu’yu savaştan kurtardık. Öcalan çıkmasaydı Türkiye kesinlikle sözünü tutup Suriye’ye saldıracaktı. Bakın şimdi Türklerin İtalya’ya nasıl davrandığını görüyoruz...

Aramızdaki istişarelerden sonra siyasi sığınma gerekçesini hazırlayıp Devlet Başkanı’na (Boris Yeltsin) başvurmaya karar verdik. Öcalan da bu planı onayladı, o da bizim gibi sorunun sessiz sedasız çözülmesi, elimizdeki kartları sonradan açmamız gerektiğini düşünüyordu.

Bu sıralarda Mesut Yılmaz Öcalan’ın Moskova’da, Odintsovo’da olduğunu açıkladı. 27 Ekim’de de Türkiye bizden iadesini istedi. Yerini nasıl öğrendiler? Öcalan Med TV’ye telefonla bağlanmış. Türkler, belki de İsrail yerini böyle belirledi. Evet, gerçekten Odinstsovo’daydı. Korunuyordu tabii. Bu sırada Rus gizli servisi de konuyla ilgilenmeye başladı. Ama elbette böyle kararların ülke yönetiminin onayı olmadan alınamayacağını onlar da biliyordu.”

Özetle Mitrofonov, kim olduğunu açıklamadığı bir aracının talebiyle Öcalan’ı Moskova’ya getirmeyi kararlaştırdıklarını, aslında ilk plana göre onu Suriye’ye gidip alacaklarını, ancak Ankara-Şam ilişkilerinin tehlikeli şekilde gerginleşmesi üzerine planı son anda değiştirdiklerini, bütün bunları Jirinovski’nin Liberal Demokratik Partisi olarak organize ettiklerini anlatıyor Bir yandan, o sıralarda Yevgeniy Primakov’un başkanlığındaki hükümetin Öcalan’ı Moskova’ya getirme planından haberdar olmadığını söylüyor ama diğer yandan “Böyle kararlar ülke yönetiminin onayı olmadan alınamaz” diyerek çelişkiye düşüyor ya da önemli görevlerde bulunan kişilerin önceden onayının alındığını ima ediyor.

Mitrofonov’a ne oldu?

Olayların merkezindeki Mitrofanov, 2007 yılında Jirinovski’nin partisinden ayrılarak Adil Rusya Partisi’ne geçti. Jirinovski, bir zamanlar en yakınında olan kişinin bu kararına “İhanet” diyerek sert tepki gösterdi. Bir yolsuzluk skandalıyla ilgili olarak parlamentonun dokunulmazlığını kaldırması üzerine 2014 yılında Rusya’dan kaçtı. Şu anda Hırvatistan’da yaşadığı sanılıyor.

İlgili yazı:

Tanıdığım Vladimir Jirinovski

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiDiplomasiJeopolitikRusya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanCenk Başlamış
Takip et:
42 yıllık meslek yaşamının 21 yılını Milliyet gazetesi, CNN Türk ve 32. Gün'ün muhabiri olarak Moskova'da geçirmiş bir gazeteciden medya eleştirileri ve Rusya ağırlıklı dış politika, kimi zaman da gezi ve amatör müzik yazıları. "Sovyetleri Yıkan Darbe: Kuğu Gölü Operasyonu", "Rusya'da Bir Çılgın: Son Çar Jirinovski" ve "Gorbaçov'dan Putin'e...Rusya'nın Sırları" ve "Vladimir Vladimiroviç Putin: Rusya'yı Ayağa Kaldıran Lider" (Okay Deprem'le) kitaplarının yazarı. Sürekli basın kartı sahibi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi. https://www.instagram.com/djenkbaslamis/
Önceki Makale DDT ile İstanbul’da ‘sonbahar’
Sonraki Makale NBA’deki “Türk roketi”

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Köşe YazılarıManşet

Ukrayna cephesinde yeni bir şey yok… mu?

Aydın Sezer
23 Kasım 2025
Köşe YazılarıManşet

Sanki annemmiş gibi… 

Dr. Nevin Sütlaş
23 Kasım 2025
Köşe Yazıları

Ukrayna’yı anlama rehberi

Aydın Sezer
21 Kasım 2025
Köşe Yazıları

 Emoji çağında sahte yaşam 

İnan Özbek
21 Kasım 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?