Yabancı dil öğrenmenin en kolay yolu, o dilin konuşan toplumun içinde yaşamaktır. Sonraki en kolay yolu ise o dilde film izleyerek öğrenmektir.
Hiçbirimiz ana dilimizi, dil bilgisi kurallarının enjekte edildiği bir ders programında öğrenmedik, değil mi? Sosyal ortam konuşmalarını dinleyerek, ailemizden ve çevremizden duyduğumuz sesleri tekrar ederek ve zaman içinde anlamlarını kavrayarak edindik.
Doğal dil edinimi yaştan, cinsiyetten ve kökenden bağımsız olarak her insanda evrensel işleyen bir süreçtir. Bu anlamda, yetişkinlerde sağlam bir yabancı dil temeli oluşturmanın en etkili yolu, günlük yaşamın akışı ve bağlamı içinde gerçekleşen iletişime bilinçli tanıklık etmektir. Aslında ana dilimizi de böyle edindik.
Ne var ki, çoğu yabancı dil dersleri, kursları ya da özel dersler hâlâ kural öğretimine odaklanma yanlışını sürdürüyor. İşte okullardaki yabancı dil müfredatının öğrencilere akıcılık ve öz güven kazandıramamasının nedeni budur.
Oysa gerçek ve doğal öğrenme, yanlış yapmaktan korkmadan konuşmayı deneyimlediğiniz anlarda başlar. Şimdi bu doğal edinimi sağlayan ve akıcılığın kapılarını açan modern yönteme şöyle yakından bakalım.
Film izleyerek dil edinme
Orijinal dilde film izlemek, dili bağlamında öğrenmenin hem eğlenceli hem de verimli yollarından biri. Tabii unutmamalı ki, burada asıl amaç film keyfi yapmak değil, dil öğrenmek. Bu yaklaşımla her izleme mekanik kurallar ezberleten bir ders olmaktan çıkıp yaşayarak öğrenme fırsatına dönüşür.
Yabancı dilin, soyut kurallar yerine filmdeki gerçekçi yaşam içerikleriyle sunulması, öğrenme mekanizmasını daha etkin hale getirir. Filmlerdeki gerçekçi diyaloglar doğal öğrenme sürecini hızlandırır, çünkü beyin izlenen sahneleri duygusal atmosfer, ses tonu, mimikler, beden dili ve anlamlarıyla birlikte bütünsel olarak işler.
En keyifli yoldan yabancı dil öğrenmek istiyorsanız, yapmanız gereken çok basit: Çok beğendiğiniz ve defalarca keyifle izleyebileceğiniz bir filmi seçerek ilk adımı atabilirsiniz. Bu film elbette öğrenmek istediğiniz dilde olursa avantajlıdır; ancak seslendirmeli (dublajlı) bir film de iş görür.
Disiplin olmazsa yabancı dil olmaz
Yabancı dil öğreniminde ilk kural disiplindir. Film ya da diziler aracılığıyla İngilizce öğrenmek, beyin biliminin de desteklediği etkili bir yöntemdir; ancak bu, sihirli bir formül değildir, yalnızca düzenli ve bilinçli biçimde uygulandığında sonuç verir.
Tekrarlı izleme, dil edinimini pekiştirmek için hem eğlenceli hem de sistematik bir çerçeve sunar. Rastgele izlemekten farklı olarak planlı bir çalışma alışkanlığı gerektirir. Aynı sahneleri, diyalogları ve kalıpları defalarca duymak, sözcük dağarcığını ve tümce örüntülerini güçlendirir.
Zaman içinde beyin, yinelenen dil yapılarını uzun erimli belleğe taşır, bu da konuşma ve anlama becerilerinin kalıcılaşmasını sağlar.
Bu aşamada, belirli sözcükleri hatırlamakta zorluk çekmek olağandışı bir durum değildir. Yetişkinlerde dil edinimi süreci, beynin yeni bağlantılar kurma kapasitesinin artması nedeniyle çocuklara göre daha fazla zaman gerektirir. Sonuç olarak, sabır bu yöntemin ayrılmaz bir bileşenidir.
Yöntemin işleyişi
Aynı filmi kaç kez izlemek gerektiği sorusuna net bir yanıt vermek zordur. 10, 15 veya 20 kez tekrar gibi sayılara takılmak yerine, diyalogların en az yarısını anlayabilecek düzeye ulaşana kadar izlemeyi sürdürmek daha işlevsel bir kriterdir.
Bu eşik, bilişsel psikolojide “akıcı anlama” olarak bilinen evreye yaklaştığınızı gösterir. Bu evreye ulaşma hızının kişiden kişiye değişmesi ise doğaldır. Sonuçta süreci kararlılıkla sürdürdüğünüzde, İngilizcede geldiğiniz aşamaya kendiniz de şaşıracaksınız.
Notlar almak için bir defter ya da tablet ile bir online sözlük bulundurmak önerilir. Her yeni izleme, o ana kadar gözden kaçan ayrıntıları yakalama fırsatı sunar.
Kimi zaman izleme sırasında sözlüklerde yer almayan kalıplar da duyabilirsiniz. Örneğin “Wazzaap” ya da “Yo, bro!” gibi ifadelerin sokak dilinde aslında samimi bir selamlama biçimi olduğunu konunun akışı içinde ayırt edersiniz.
Aşağıda, İngilizce örneğinden ilerleyerek yöntemin temel ilkelerini hayata geçirmenize yardımcı olacak pratik bir eylem planı sunuluyor. Bu planı haftalık bir rutine dönüştürerek hemen uygulamaya başlayabilirsiniz.
1-Başlangıç hazırlığı
Başlarken kendinizi baskı altında hissetmemeniz ve anlamadığınız yerler olduğunda pes etmemeniz çok önemli. Oturum boyunca odaklanarak çalışmanızı sağlamak için öncesinde küçük bir hazırlık yapmanız yararlı olur.
- Gürültü ve dikkat dağıtıcı unsurları elden geldiğince azaltın
- Telefon bildirimlerini sessize alın
- Tuvaleti ziyaret edin
- Yanınıza bir bardak su ve hafif bir atıştırmalık alın
- Kendinize birkaç dakika ayırıp derin nefes alın
2-İçerik seçimi
İngilizce düzeyinize uygun, diyalogları sade, net ve günlük dilin yoğun olduğu bir film seçin. Elbette bir dizinin tek bir bölümünü de kullanabilirsiniz; ancak tam bir filmi baştan sona çalışmak genellikle daha bütünlüklü ve etkili olur. Aksiyon filmlerinde diyalog azdır ve genellikle çok hızlı konuşulur; çocuk programları ise bir süre sonra sıkıcı gelebilir. Bu nedenle her ikisi de başlangıç için çok uygun değildir.
İzleyip, beğendiğim ve önerdiğim 8 film şöyle:
- Yes Man (2008) Komedi, Amazon Prime
- The Terminal (2004) Komedi/Dram, HBO Max, Apple TV
- The Intern (2015) Komedi/Dram, Google Play, Apple TV
- Julie & Julia (2009) Romantik komedi, Netflix, TV+
- Home Alone (1990) Komedi, Disney+, Apple TV
- Groundhog Day (1993) Romantik komedi, TV+
- Up in the Air (2009) Romantik komedi, Google Play, Apple TV
- The Holiday (2006) Romantik komedi, Disney+
3-Alt yazı konusu
Senaryonun bütünlüğünü kavrayabilmek için filmi ilk izleyişinizde ara vermeden, baştan sona ve alt yazısız olarak izleyin. Anlamadığınız kısımları atlayıp filmi durdurmayın; akışı bozmayın. Bu ilk izlemede önceliğiniz, olay örgüsünü ve karakterlerin tepkilerini anlamak olsun. Konuları çözmekte zorlansanız bile filmi 8-10 kez alt yazısız izlemeniz yararlı olacaktır. Sonrasında filmi 4-5 kez İngilizce alt yazılı, en sonunda ise 1-2 kez Türkçe alt yazılı izleyebilirsiniz.
4-Tekrarlı izleme
Farklı izleyişlerde odağınızı bilinçli olarak değiştirin. Örneğin birinde sözcüklere, birinde vurgulara, bir diğerinde beden diline, mimiklere ya da cümle yapılarına odaklanabilirsiniz. Anlamadığınız bir konuşmayı geri sarıp oynatma hızını yavaşlatarak tekrar dinleyin. Bazı sözcükleri yüksek sesle tekrar ederek telaffuz ve akıcılığı geliştirin.
Gün aşırı ve mümkünse hep aynı saatte olacak şekilde bir izleme takvimi oluşturun. Filmi mutlaka tek seferde bitirmek zorunda değilsiniz. Bölerek izlemek, odak gücünü artırır, yeni bilgilerin sindirimini kolaylaştırır.
5-Öğrenmeyi genişletme
İlk filmin yarısından fazlasını anlayabilir düzeye geldikten sonra ikinci filme geçebilir, yeni filmi de aynı yöntemle izleyebilirsiniz. Ancak, öğrendiklerinizi unutmamak için ilk filmi ayda 1-2 kez izlemek yararlı olur.
Ayrıca üçüncü filmden sonra öğrenme sürecinizi YouTube’da İngilizce öğrenme olanağı sunan kanallarla genişletebilirsiniz. Medya Günlüğü’nde yayımlanan “İngilizcemi YouTube’da nasıl geliştirebilirim” başlıklı yazıda destekleyici bilgiler bulabilirsiniz.
6-Gelişmeleri izleyin
Uzun vadeli hedef, 3-4 ay içinde konuşma akıcılığında belirgin bir iyileşme sağlamaktır. Bu amaçla her ayın sonunda, geldiğiniz noktayı başlangıç düzeyinizle karşılaştırarak ne kadar ilerlediğinizi gözlemleyin. Bu, motivasyonunuzu yüksek tutacaktır.
Eğer izlediğiniz film sizi sıkmaya başlarsa ya da ilginizi kaybederseniz, kendinizi zorlamayın. Hemen sevdiğiniz ve size keyif veren başka oyuncuların ya da konuların yer aldığı bir filme geçiş yapabilirsiniz. Önemli olan, öğrenme sürecini zevkli tutmaktır.
7-Uygulamaya geçme zamanı
İngilizceyi öğrendiğiniz kadarıyla artık iletişim aracı olarak kullanmaya başlayabilirsiniz. Bu amaçla yurt dışına bir ziyaret planlayın ve orada “acaba yanlış yapar mıyım?” diye çekinmeden konuşun. Varın yanlış yapın, biraz da sizi anlamayanlar utansın.
Bu planı oluştururken, Cambridge Üniversitesi’nin beyin ve dil (MRC Cognition & Brain Sciences Unit – CBU) araştırmalarından esinlendim. Bu çalışmalar, tekrarlı izlemenin sözcüklerin anımsanma oranını ve kalıcılığını yüzde 50 kadar artırabileceğini gösteriyor. Ayrıca, filmlerdeki doğal dil kullanımına tanıklık etmenin, beynin dil öğrenme merkezlerini çok daha verimli çalıştırdığını ortaya koyuyor.
Gelin, film izlemeyi İngilizce öğrenmenin en eğlenceli yolu haline getirelim! Başarılar!
İlgili yazı:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
