İsrail’in Gazze’de üç yıla yakın süredir devam eden ve 65 binden fazla kişinin yaşamına mal olan saldırıları “katliam” ve özellikle “soykırım” kavramlarını gündelik dile de yerleştirdi.
Her ikisi de büyük insanlık trajedilerini tanımlayan bu kavramların kapsamı ve hukuki boyutu arasında fark var.
Katliam, belirli bir bölgede ya da olay sırasında çok sayıda insanın topluca öldürülmesi anlamına geliyor. Çoğunlukla savaşlarda, iç çatışmalarda ya da siyasi şiddet süreçlerinde yaşanıyor. Katliam, faillerin niyetinden çok, eylemin sonucuna odaklanıyor.
Örneğin, 1995’te Bosna Savaşı sırasında Srebrenitsa’da 8 binden fazla Boşnak erkeğin öldürülmesi, uluslararası toplum tarafından “katliam” olarak tanımlandı.
Benzer şekilde, 1937’de Japon ordusunun Çin’in Nanking kentinde on binlerce sivili öldürmesi tarihe “Nanking Katliamı” olarak geçti.
Soykırım ise uluslararası hukukun en ağır suçlarından biri kabul ediliyor. 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi’ne göre, bir ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel grubu tamamen veya kısmen yok etmeyi amaçlayan planlı eylemler soykırım kapsamına giriyor. Burada sadece öldürme değil, bir grubun kimliğini yok etmeye yönelik her türlü sistematik politika önem taşıyor.
En bilinen örnek, II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası’nın milyonlarca Yahudi’yi sistematik biçimde yok etmesi. Bu olay, “Holokost” adıyla anılıyor ve modern tarihin en net soykırım örneği olarak kabul ediliyor.
1994’te Ruanda’da Hutuların yaklaşık 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutuyu kısa sürede öldürmesi de “soykırım” olarak tanımlandı.
Uzmanlar temel farkı, “Katliam çoğunlukla tek seferlik veya bölgesel bir şiddet olayıdır. Soykırım ise uzun vadeli, örgütlü ve sistematik bir planın parçasıdır” diye açıklıyor.
Tarihçiler ve hukukçular bu ayrımın önemine dikkat çekiyor. Çünkü olayların “katliam” mı yoksa “soykırım” mı olarak tanımlandığı, uluslararası siyasette de ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Bir devletin veya toplumun işlediği suçun “soykırım” olarak kabul edilmesi, hem ağır hukuki yaptırımlar hem de diplomatik krizler anlamına geliyor.
Kısaca, katliam ölçeğe, soykırım ise niyet ve amaca işaret ediyor.
Bu bilgilerden yola çıkıldığında, İsrail’in Gazze’deki saldırıları katliamdan çok soykırım tanımına uyuyor.
İsrail neyle suçlanıyor?
Savaş suçu işlemekten soykırıma İsrail’e yöneltilen pek çok suçlama var.
Uluslararası hukukta bu suçlamalar şöyle tanımlanıyor:
Savaş suçu
1899 ve 1907 tarihlerinde imzalanan Lahey Sözleşmeleri ve 1949 ve 1949 Cenevre Sözleşmeleri ve 1977’deki Ek Protokoller savaşın tarafların uyması gereken kuralları belirliyor. Savaş suçunu tek bir başlık altında toplayan uluslararası bir belge bulunmuyor. 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri’ni Birleşmiş Milletler’e üye olan bütün devletlerin imzalamasına karşın Ek Protokoller’i onaylamayan ülkeler bulunsa da orada yer alan maddeler bağlayıcı kabul ediliyor.
Roma Statüsü’nün 8. Maddesi “savaş suçu” kapsamına giren 50 civarında eylemi sıralıyor. Bunlardan bazıları şöyle:
-Kasıtlı öldürme
-Çatışmalara taraf olmayan sivillere yönelik kasıtlı saldırı
-Askeri hedefler arasında yer almayan sivil hedeflere saldırı
-Askeri hedef sayılmayan ve korunmayan şehirlere, kasabalara, köylere, yerleşim birimlerine ya da binalara düzenlenen saldırı ve bombalama eylemleri
-Askeri hedef sayılmayan din, eğitim, sanat ve bilim kuruluşlarıyla, anıtlara, hastane ve hastalarla yaralıların toplandığı yerlere kasıtlı saldırı
-İşgalci güç tarafından işgal edilen bölgedeki sivillerin tamamının ya da bir bölümün işgal altındaki bölge içinde ya da dışında zorunlu göçe tabi tutulması
-Cenevre Sözleşmeleri kapsamında bulunan yardım malzemelerinin kasıtlı olarak engellenmesi de dahil olmak üzere, sivillerin hayatta kalmaları için vazgeçilmez nesnelerden mahrum bırakmak, sivilleri kasıtlı olarak aç bırakmayı bir savaş yöntemi olarak kullanmak
-İnsani yardım ya da barış gücü görevlerinde kullanılan personel, tesis, madde ya da araçlara kasıtlı saldırı
-Can kaybına ya da yaralanmaya ya da zarara yol açacağının bilinmesine rağmen sivillere ve sivil hedeflere kasıtlı saldırı
-Askeri zorunluluk bulunmamasına rağmen malın yok edilmesi ya da yağmalanması.
Soykırım suçu
1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde ise soykırım şöyle tarif ediliyor:
“Bir ulusu, etnik, ırki ya da dini grubu tamamen ya da kısmen yok etmek için yapılan eylem.”
Etnik temizlik
Etnik temizliği ayrı bir suç olarak kabul eden ya da tanımını yapan uluslararası bir yasa bulunmuyor.
Ancak Birleşmiş Milletler uzmanlarının eski Yugoslavya ile ilgili hazırladığı bir raporda etnik temizlik şöyle tanımlanıyor:
“Bir etnik veya dini grup tarafından, başka bir etnik veya dini grubun sivil nüfusunu belirli coğrafi bölgelerden şiddet yoluyla ve terörü teşvik eden yöntemlerle uzaklaştırmak için tasarlanan kasıtlı politika.”
Söz konusu yöntemler arasında cinayet, işkence, tecavüz, yargısız infaz, tehcir, sivillerin insan kalkanı olarak kullanılması, hastane, Kızıl Haç, Kızılay amblemi taşıyan yerlere kasıtlı askeri saldırı düzenlenmesi sayılıyor.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: