Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan NATO Zirvesi vesilesiyle düzenlediği basın toplantısında, DEM Parti’yle yakın zamanda yeniden görüşeceklerini açıkladı. Kürt vatandaşlarla hiçbir sıkıntı yaşamadıklarını belirten Erdoğan, DEM Parti’nin parlamentoda güçlü potansiyele sahip olduğunu söyledi.
Erdoğan’ın Brüksel’de sözünü ettiği görüşmenin gelecek hafta yapılacağı açıklandı. İlk görüşme 10 Nisan’da düzenlenmişti. O görüşme 13 yıl sonra ilk kez yüz yüze temas olma özelliğini taşıyordu. Görüşmede, PKK Kongresi vesilesiyle Öcalan’ın tecridinin kaldırılması, iletişim özgürlüğünün güvence altına alınması, PKK’nın silahsızlanma süreci için yasa talebinin ele alındığı, ayrıca sürecin nasıl ilerleyeceğinin ve nasıl gelişeceğinin değerlendirildiği DEM Partisi sözcüsü tarafından ifade olunmuştu. DEM Parti heyetinin kapsamlı sunumunu dinleyen Erdoğan’ın ise “Her şey hallolur, konuşmayacağımız bir şey yok” minvalinde konuştuğu keza DEM Parti kaynaklarınca belirtilmişti…
Erdoğan ile DEM Parti arasında önümüzde hafta yapılacak görüşmede de, sürecin nasıl ilerleyeceği ve nasıl gelişeceği konusunun tekrar gündemde olması ve 10 Nisan’dan bu yana kaydedilen gelişmelerin değerlendirilerek, önümüzdeki süreçte atılabilecek adımların ele alınması muhtemel..
Partisi’nin 1 Temmuz’daki grup toplantısında, bu görüşmeyi önemsediklerini açıklayan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Görüşmeyle herkesi kapsayan bir demokrasi, hukuk ve iç barışı sağlayacak yol haritasının ortaya çıkmasını umut ediyoruz” dedi.
Sürecin bir madalyonun iki yüzü gibi olduğuna işaret eden Bakırhan “Birinci yüzde demokratikleşme adımlarının atılması, ikinci yüzde silahsızlanma sürecinin yönetilmesi vardır. Silahsızlanma kapsamında PKK’ya ilişkin bir yasanın çıkarılması sürecin yasal temelini oluşturacaktır. Meclis komisyonu sonuç alıcı şekilde çalışırsa Türkiye’nin önü açılır. Çünkü demokratik çözümün ve barışın ikameti Ankara’dır, mekanı Meclis’tir” diye konuştu.
Sürecin ciddiyetine layık şekilde davrandıklarını ifade eden Bakırhan “Amerika’dan Almanya’ya, oradan İngiltere’ye dünya çapında barış diplomasisini örüyoruz” dedi.
DEM Parti’nin dış temasları
Gerçekten de, Öcalan’ın istekleri doğrultusunda DEM Parti’nin son aylarda bir diplomasi atağı içinde olduğu görülüyor. Bu çerçevede geçen yıl Strasbourg’a giden bir heyet 30 Eylül- 3 Ekim tarihlerinde Avrupa Konseyi’nde (AK) çeşitli diplomatik temaslarda bulunmuş, AKPM Sol Grup toplantısına katılmış, Eş Başkan Tülay Hatimoğulları bir konuşma yapmıştı. Heyet ayrıca, Avrupa Konseyi Siyasi ve Dış İlişkiler Genel Direktörü, İzleme Komitesi Başkanı, Sosyal Demokrat ve Yeşiller Grubu Başkanı, AKPM Başkanı, Genel Sekreteri ve İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Genel Direktörü ile görüşmelerde bulunmuştu.
Görüşmelerde, AİHM kararlarının uygulanmaması, Türkiye’de insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü başlıkları altında yaşanan sorunlar, İmralı’da ağırlaşan tecrite ilişkin raporlar ve Kürt sorununun demokratik çözümü gibi konularda DEM Parti’nin görüş ve önerilerinin paylaşıldığı açıklanmıştı. Ayrıca, Türkiye ile AK üyesi ülkeler arasındaki ilişkilerin şeffaf ve demokratik zeminde yürütülmesi için partinin çabalarının devam edeceğinin altı çizildiği belirtilmişti.
Aralık ayında da DEM Parti temsilcileri Ankara’da, Avrupa Birliği Delegasyonu ile Almanya, Fransa, İspanya, Belçika, Yunanistan, ABD, İngiltere, Brezilya’nın da aralarında bulunduğu 31 ülkenin diplomatik temsilcileriyle bir yemekte bir araya gelmişti. Bu buluşmada Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları “Şimdi hepimize düşen görev barışçıl bir geçiş sürecini, her kesimin içinde yer alacağı bir yönetimin şekillenmesini sağlamaktır” demişti. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ile Can Atalay gibi isimlerin halen cezaevlerinde bulunduğunu belirten Hatimoğulları, bu hukuksuzlukların ortadan kalkması için bir an önce tecridin sona ermesi gerektiğini söylemişti.
Nisan ayı başlarında Rusya’ya giden bir DEM Parti heyeti de, bir dizi diplomatik temaslarda bulunmuştu. Heyet, Rusya Parlamentosunun alt kanadı olan Duma’da, Dış İlişkiler Komitesi ve Bölgesel Politikalar ve Yerel Yönetimler Komitesi ile ayrı ayrı görüşmeler yapmıştı. Görüşmelerde Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrısı ile bu çağrının uluslararası etkilerinin değerlendirildiği anlaşılıyor. Ayrıca, Rusya’daki yerel yönetimler modelinin gündeme alındığı belirtiliyor. Heyetin, bölgesel barış ve demokratik çözüm perspektifinin güçlendirilmesi gereğini vurguladığı ve uluslararası ilişkilerde halk temelli diplomasiye verilen önemin altını çizdiği de kaydediliyor.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da Haziran sonlarında Almanya’da temaslarda bulundu. Berlin’de Federal Meclis’de düzenlenen kahvaltı etkinliğinde, tüm siyasi partilerin milletvekilleriyle bir araya geldi. Yeşiller Partisi’ni ziyaret etti. Görüşmede, Kürt sorunu başta olmak üzere güncel siyasi konuların ele alındığı bildirildi.
DEM Parti’nin Haziran sonlarında ABD’ye de bir heyet göndererek, Washington başta olmak üzere çeşitli eyaletlerde temaslarda bulunduğu, çözüm süreci ile ilgili önerilerini paylaştığı parti tarafından duyuruldu.
Verilen bilgiye göre heyet, bu çerçevede, “Middle East İnstitute” ev sahipliğinde düzenlenen yuvarlak masa toplantısında, düşünce kuruluşları ve diplomatik çevrelerle bir araya geldi. Ayrıca ABD Senatosu’ndan bazı üyelerle, Dışişleri Bakanlığının ilgili birimleriyle görüşmeler yaptı. Kürdistan Bölgesel Yönetiminin Washington Temsilciliği ziyaret edildi. Bu ziyarette “ulusal birlik” konusu ve sürece ilişkin istişarelerde bulundu. Philadelphia’daki “Foreign Policy Research Institute” Yönetim Kurulu ve üyeleriyle de fikir alışverişinde bulunan heyet, Washington’da basın kuruluşlarının temsilcileri ve gazetecilerle bir araya geldi.
Öte yandan, Almanya’daki Avrupa Özgürlük ve Barış Platformu’nun (EFFP) Öcalan ile İmralı’da görüşmeler yapılması için “l want to visit Öcalan/ Öcalan’ı ziyaret etmek istiyorum” kampanyası başlattığı gözleniyor. Bu kampanya kapsamında, Öcalan’la görüşmek üzere Temmuz başında 39 kişilik bir heyet İstanbul’a geldi. Heyet, ilk gün DEM Parti İstanbul İl Örgütünü ziyaret etti ve Bakırhan ile görüştü. Çok sayıda ülkeden parlamenter, hukukçu, yazar, akademisyen, sendikacı, gazeteci ve aktivistin yer aldığı heyete Bakırhan tarafından sürece ilişkin bilgilendirme yapıldı.
Heyet, 2 Temmuz’da düzenlediği “yuvarlak masa” toplantısının ardından da bir deklarasyon yayınladı. Deklarasyonda, “Öcalan’ın demokratik konfederalizm vizyonunun” tüm bölge için model olarak tanındığı belirtildi, Öcalan ve insan hakları ihlal edilen diğer “siyasi tutsakların” serbest bırakılması istendi..
Bütün bu temaslar, ziyaretler, “Süreç uluslararası alana mı taşınmak isteniyor ?” sorusunu akla getiriyor. Ankara’nın bu gelişmeleri tüm boyutları ile değerlendirdiği kuşkusuz.
Kürt siyasilerin yaklaşımı
Diğer yandan, dikkat çekici başka gelişmeler de yaşanıyor. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan Diyarbakır’daki bazı Kürt partileri görüşme öncesi ziyaret etti. 16 Mayıs tarihli “Lozan’a neden atıf yapıldı?” başlıklı yazımızda söz ettiğimiz Demokratik Birlik İnisiyatifi’nin temsilcilerinin de Bakırhan’a eşlik ettiği bu ziyaretlerde görüşülen partiler şunlar: İnsan ve Özgürlük Partisi, Devrimci Demokrat Kültür Derneği, Kürdistan Komünist Partisi, Azadi (Özgürlük) Partisi, Kürdistan Sosyalist Partisi, Kürdistan Demokrat Partisi Türkiye.
Öcalan’ın bu ziyaretlere önem verdiğini açıklayan Bakırhan, bu partilerin süreç ile ilgili eleştirilerini, önerilerini fikirlerini almak istediklerini söyledi. Bu ziyaretlerde, Kürt siyasilerin, Öcalan’ın yorum ve değerlendirmelerinde “Kürtlerin ulusal duygularını incitecek ifadelerden kaçınması” gerektiğini ve sürecin bundan sonraki aşamaları hakkında bilgi sahibi olmak isteklerini vurguladıkları BBC Türkçe’nin haberinde belirtiliyor.
Erdoğan-DEM Parti görüşmesi öncesi AKP’ye yakın Kürt kökenli bazı siyasilerin de dikkat çekici açıklamalarda bulundukları gözleniyor. Görüşmenin ardından yeni adımların atılabileceğinden söz eden siyasiler, silahların bırakılacağı yerlerle ilgili olarak da “Silahlar Kerkük, Süleymaniye ve Erbil’de teslim edilecek. Silah bırakma sürecine Kürdistan Bölgesi yetkilileri, Türkiye devleti ve PKK temsilcileri birlikte katılacak” yönünde beyanlarda bulunuyorlar. 2 Temmuz tarihli Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre de, PKK’lı 50 kişilik bir grubun Kuzey Irak’taki Duhok’da silahlarını teslim edecek. Gözlemciler eşliğinde 10 gün içinde teslim edilecek silahlar, kayıt altına alınacak. Sürecin olumlu ilerlemesi halinde Eylül ayına kadar PKK’nın tüm silahlarını teslim etmesi planlanıyor.
Sürecin ilerlemesi halinde “İmralı’nın şartlarının iyileştirebileceğini ve ziyaretlerin artırabileceğini” söyleyen Kürt siyasiler, Öcalan’ın Türkiye’de bazı aydınlar ve gazetecilerle görüşme talebinde bulunduğunu ifade ediyorlar…
Kürt siyasetçiler ayrıca, PKK’ nın kendini feshetme kararının Türkiye’deki Kürtlerin önemli bir bölümü tarafından olumlu karşılandığını, hükümetin yeni anayasa, infaz ve terörizmle ilgili yasalarında reform hazırlığında olduğunu hatırlatıyorlar. “Kürtler ana dilde eğitim ve kimliğin anayasal tanınmasını istiyor” beyanlarında bulunuyorlar. Hükümetin sürece dair hukuki, demokratik ve siyasi reformları içeren, hazırlıklarına atıfla, yeni bir anayasaya kavuşulmasını en kritik adım olarak nitelendiriyorlar.
Ana dilde eğitim hakkı, Kürt kimliğinin anayasal olarak tanınması, ve yerel yönetimlere kayyum atamalarına son verilmesi ve anayasanın mevcut 66 ve 42. maddelerinin değişmesi gerektiğini bu bağlamda ifade ediyorlar.” Bu hukuki ve siyasi yeni bir başlangıç için gerekli. Ancak Kürtlerin farklı ve somut talepleri var. Sivil ve demokratik anayasa bu taleplerin karşılanmasında belirleyici olacaktır” diyorlar.
Süreçteki sıkıntılar
Bu tür beyanların sürecin önündeki zorlukları dikkate getiriyor. Anayasa’nın 66. maddesi “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” diyor. 42. madde ise “eğitim ve öğrenim hakkını” düzenliyor. “Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir” diyor
Kürtlerin beklentilerin karşılayacak bu tür düzenlemelerin yapılması Ankara’yı sıkıntıya sokacak nitelikte. Beklentilere AKP ve MHP içinden de dışa pek vurulmayan tepkiler mevcut.
Diğer yandan, yeni anayasada AKP’nin beklentileri doğrultusunda yapılabilecek değişikliklere DEM Parti’nin desteği bekleniyor.
Bu amaçla, AKP’nin, DEM Parti’nin beklentilerini de karşılayabilecek nitelikte hazırlıklar sürdürdüğü anlaşılıyor. Bu çalışmalarda, AKP ve MHP içinde DEM Parti’nin taleplerine mesafeli duranları yumuşatacak bir formülün bulunması da hedefleniyor olmalı.
Yeni anayasa fikrine CHP’nin mesafeli durduğuna işaret edenler, CHP olmasa da, Cumhur İttifakı’nın, DEM Parti’nin desteği ile yeni anayasa sürecini başlatabileceğini ifade ediyorlar. AKP- MHP- DEM Parti’nin Meclis’teki sandalye sayısı 375’e ulaşıyor ve referandum koşullu anayasa değişikliği için yeterli oluyor.
DEM Parti içinden yeni anayasaya “evet”, Erdoğan’ın görev süresini uzatmaya “hayır” şeklinde yükselen sesler ise bir başka sıkıntı olarak ortaya çıkıyor. Erdoğan’ın “siyasi ömrünü uzatmaya dönük” bir düzenlemeye izin vermeyeceklerini belirten bazı DEM Parti kurmayları, “Bizi bir al-ver pazarlığı içinde göstermek isteyenler, bu siyasi anlayışı tanımıyorlar” diyorlar. Yeni anayasanın en geniş uzlaşmayla Meclis’ten geçirilmesi gerektiğini ve bu nedenle CHP’nin de içinde yer alacağı bir anayasa masası kurulması gerektiğini savunuyorlar.
2027 yılının son çeyreğinde Meclis’ten en az 360 milletvekilinin oyuyla seçimlerin yenilenmesi kararı alınması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da tercih etmesi halinde son kez aday olabileceği ise Külliye’ye yakın çevrelerce ifade ediliyor…
Bu arada ” Terörsüz Türkiye” hedefine yönelik TBMM’de komisyon kurulmasına ilişkin çalışmalar sürüyor. DEM Parti’nin oluşturulacak bu komisyonun çalışmalarını önemsediği Bakırhan’ın parti grubunda yaptığı konuşmadan da görülüyor. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, geçen hafta partilerin grup başkanvekilleri ile görüşmüştü. Siyasi partiler komisyona ilişkin görüş ve önerilerini Kurtuluş’a sunmaları bekleniyor.
Yanıt bekleyen sorular
Süreç belirsizlikler dolu, uzun sürecek, sabır gerektiren bir süreç. Süreç içinde şu soruların yanıtları da zamanla netliğe kavuşacak:
– CHP yeni anayasa çalışmalarına katılmama konusunda ne kadar direnecek? AKP, CHP’yi masaya çekmek için ne tür manevralar yapacak?
– CHP masaya oturmaz ise DEM Parti’nin tutumu ne olacak?
– AKP, anayasal ve yasal düzenlemelerde DEM Parti’nin beklentilerine olumlu yanıt verirse, DEM Parti Erdoğan’ın görev süresini uzatma konusunda nasıl bir tutum takınacak?
– AKP’nin arzuladığı anayasa değişikliklerine “evet” demek için DEM Parti hangi taleplerde bulunacak? Pazarlık gücünü ne kadar yukarı çekecek?
– MHP, AKP’nin DEM Parti’nin beklentilerini karşılama konusundaki açılımını nasıl karşılayacak?
– AKP böyle bir açılıma yanaşmazsa, DEM Parti desteği olmadan Erdoğan’ın görev süresini uzatma konusunda ne tür adımlar atacak?
-Süreci sabote etmek isteyenlere karşı ne tür önlemler alınacak, politikalar izlenecek?
-Başta ABD ve AB ülkeleri bölge dışı aktörler sürece ilişkin Ankara’ya ne gibi telkin ve tavsiyelerde bulunabilirler? Ankara bu telkin ve tavsiyelere ne tür cevaplar verebilir?
– DEM Parti dışındaki Kürt partilerinin süreçle ilgili tutumları ne olacak?
– Başta İYİ Parti sürece karşı olan partilerin tutumu ne yönde gelişebilir?
-Süreç önümüzdeki dönemde gerçekleşecek seçimleri ve toplumu ne yönde etkileyebilir?
– Yıllardır devam eden terör sonucu maddi, manevi kayıplara uğrayan insanlarımız yaraları nasıl sarılacak, şehit ve gazi aileleri nasıl teskin edilecek?
Bu soru listesini uzatmak mümkün. Zaman içinde, süreç içinde soruların yanıtları netleşecek. Engellerle dolu uzun ince yolda azimle yürümeye devam etmek gerek. Nereye varacağımızı sabırla bekleyip, varılacak yeri görmek gerek.
Şu aşamada umudu kaybetmemek gerek… İhtiyatlı iyimserliği korumak gerek…
İlgili yazı:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: