Moskova’da Rusça yayınlanan New Times gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Yevgeniya Albats’ın Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili olarak taşrada edindiği izlenimleri aktardığı yazısının özeti:
Haham, “Bandera pisliği seni!” diye bağırdı.
Önce kime söylediğini anlamadım. Tver’deki sinagoga hayatımda ilk defa ayak basıyordum ve Haham Rosenzweig’la daha önce hiç karşılaşmamıştım. “Merhaba” diyerek içeri girmiş ve kendimi tanıtmıştım.
“Merhabamı geri alıyorum. Ukrayna’da insanları yakıyorsunuz” dedi.
Benimle birlikte sinagoga ilk kez adım atan Tverli meslektaşlarım savaşa ve Putin’e böyle bir destekle karşılaşınca şaşırmıştı. Haham, “Git buradan, yoksa güvenliği çağırırım” dedi. Tabii ortada güvenlik falan yoktu ama sinagogu terk ettik.
Arabama atlayarak Moskova’nın 350 kilometre yarıçapındaki Tver, Serpuhov ve Klin gibi şehirlere gittim. Tek amacım insanlarla konuşmak ve savaşı neden desteklediklerini ya da desteklemediklerini anlamaktı. İki ülkede toplam 190 milyon kişi için felakete dönüşen bir savaşı neden destekliyorlardı? Bir ülkede, Ukrayna’da füzeler ve bombalar şehirleri yerle bir ediyor ve insanlar ölüyordu. Diğer ülkede, Rusya’da da felaket yaşanmıştı ama taşradakiler henüz fark etmemişti. Tver’deki haham gibi aslında iliklerine kadar hissediyorlardı ama televizyon kanallarındaki sanal dünya gerçeği yalanlarla kör ve sağır ediyordu.
Kamuoyu yoklamalarının iktidarı destekleyenlerle yapıldığı inancım bu geziyle doğrulanmış oldu.
Savaşa karşı olanlar, sizinle güvendikleri bir tanıdıkları aracılığıyla tanışıyorsa ya da adını yazmayacağınıza dair garanti veriliyorsa konuşmayı kabul ediyor. Aslında garantiler de yetmiyor, konuşma bittikten sonra yanımıza geliyor ve “Adımı, nerede çalıştığımı yazmayacaksınız değil mi? Burası o kadar çok küçük bir yer ki sizinle kimin konuştuğunu insanlar hemen anlar” diyorlar.
Eğer konuşma, pazar yeri gibi herkese açık bir mekanda kendiliğinden başlamışsa savaşa karşı olanlar ya da kuşkuyla yaklaşanlar, “Gerçeği hala bilmiyoruz”, “Kim savaşı başlattığını itiraf eder ki” gibi standart cümlelerin arkasına sığınıyor ya da bal satıcısı 61 yaşındaki Lilya gibi, “İncil’de öldürmek günahtır yazar” diyordu.
Kırım’ın ilhakı gibi savaş aileleri böldü, nesiller arasında görüş ayrılıkları yarattı. Konuştuğum 50 yaş üstündeki neredeyse herkes, Rus yetkililerin söylemiyle “Ukrayna’daki özel askeri operasyon”u kıyasıya destekliyor. Propaganda makinesi gibi çalışan kanallarda duydukları, “NATO füzelerini burnunuzun dibinde mi görmek istiyorsunuz” türü kalıpları virgülü virgülüne tekrarlıyorlar. “Yani bu savaşı önlemek için yapılan bir şey mi” diye sorduğumda, adını vermeyen 61 yaşındaki eski asker gibi “Donbass’ta insanlar öldürülürken 14 yıldır neredeydiniz” türü basmakalıp cevaplar duyuyorum. Elbette tek bir can kaybı bile önemlidir ama Rus resmi rakamlarına göre bile ölü sayısının üç binden az olduğunu söylediğinizde sizi kimse dinlemiyor.
Diğer yandan, 30-40 yaş aralığında olanların çoğu yaşananlardan dehşete kapılmış. 34 yaşındaki sanatçı Sonya, “Köprüden geçerken atlasam mı diye düşünüyorum. Yaşamanın anlamı mı kaldı” diye soruyor, 40 yaşındaki Andrey savaşın Rusya’yı mahvedeceğini söylüyor. Muhalif lider Navalnıy’ı destekleyen Aleksey, “Eğer bizi askere alır ve cepheye gönderirlerse hemen teslim olacağız. Bu… için kan dökmeyeceğiniz” diye argo bir cümle kuruyor.
Neredeyse herkes savaş konusunda ebeveynleriyle anlaşmazlığa düştüğünü söylüyor:
Aleksey: Babamın hayatını hep orduda geçmiş. Ona Telegram kanalları ayarladım ama hala devlet televizyonlarını seyrediyor ve “Rusya sonunda ayakları üzerinde doğrulmaya başladı” diyor.
Andrey: Annemle babam sabahtan akşama televizyondaki saçmalıkları dinliyor ve tümüyle Putin’i destekliyor.
Aleksey: Annemim hayatı orduda geçmiş. Bana, “Gördün mü bak, NATO gelip evimize mi saldırsın.” “Sen Nazileri destekliyorsun” türü TV’de duyduğu cümleleri söylüyor.
Yevgeniy: Hayatının en güzel yıllarını orduda geçirmiş babam için şimdi ordunun suç örgütüne dönüştüğünü kabul etmek çok zor.
Savaşa karşı çıkanlar, özellikle devlet kurumlarında çalışıyorlarsa kendilerini yalnız buluyor.
Bir başka sohbetin beni çok şaşırttığını itiraf etmeliyim. Konuştuğum kişi televizyon izlemeyen, zamanını internette ve Telegram kanallarında geçiren 20 yaşındaki bir gençti. O sırada bir AVM’nin yanındaydık, parası olmadığı için girmek istemediğini söyledi. “Özel operasyon” hakkında ne düşündüğünü sorunca, “Putin iyi bir adam. Ukraynalılara haddini çok önceden bildirmeliydi” dedi.
“Neden” diye ısrar edince aldığım cevap her zaman duyduğum, “Çünkü bize saldıracaklardı”dan farklıydı:
“Kendilerini ne sanıyorlar? Ruslarla alay ettiler.”
Yani ona göre bütün Slavlar eşitti ama Rus Slavlar Ukraynalı kardeşlerinden daha eşitti.
Moskova’ya beklediğimden erken döndüm. İnsanlar felaketin bütün boyutunu henüz hissetmiyor. Evet, fiyatlar artıyor. Köpek maması iki ay önce 1100 rubleydi (310 lira), şimdi 16 bin ruble (4500 lira) olmuş.
Tabii bir de Ukraynalı şarkıcıları radyoda artık duymuyoruz.
Hangi yönde olacağını söyleyemeyiz ama insanların savaşla ilgili düşünceleri değişebilir. Merkez Bankası Başkanı yaz ortalarında malların tükenebileceğini ekonominin yeniden yapılandırılmasının başlayacağını söylemişti.
Beni şaşırtan gezdiğim kasabalarda ya da yollarda savaşın sembolü haline gelen “Z” harfine neredeyse hiç rastlamamam oldu. Yani Kırım ilhak edildiğinde esen yurtsever hava pek yok. Belki de bundan sonra olacak…
Fotoğraf: Tver’deki 9 Mayıs kutlamaları.