Cuma, 4 Tem 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Hayatın sürprizi erken ölümler

Erdal Çolak
Son güncelleme: 24 Ekim 2024 20:02
Erdal Çolak
Paylaş
Paylaş

Hiç düşündünüz mü, neden doğduğumuzu, nasıl ve hangi sebeple dünyaya geldiğimizi bilmeden ama sonunda öleceğimizi bilen tek canlı türü olarak neden erken ölüyoruz?

Bu kadar karmaşık, çetin hayat şartlarında yaşamı sorgulamaya çalışmak akıl fikir işi değil gerçi… İnsanın keyfini kaçıran, adı geçince endişe, korku, kaygı veren, herkesin ilk ve son defa tecrübe edeceği bir olgudan, ölümden bahsediyorum. İçimizde “herkes ölecek bir ben ölmeyeceğim” düşüncesi var. Ölümü hep başkaları yaşayacak düşüncesi insanı ele geçirmiş. İnsan, kendi ölümüyle ilgili düşüncelerini bastırıyor, bilinçaltına itiyor. Ölümün rengi siyah, tadı acı, kendisi soğuk olunca insanlar ölene karşı hep sıcak duygular besliyor. 

Dostoyevski’nin “Yeraltından Notlar” romanını arzu, çelişki ve iç çatışmaları sonucunda yaşama dair inancını kaybetmiş hassas düşünceli bir adamın hayata bakışını anlatır. Romanın kahramanı, insanın erken ölmesi gerektiğini belirtir ve şöyle der:

“Kırk yaşındayım artık; şaka değil, kırk yıllık koca bir ömür, yaşlılığın ta kendisi! Kırkından fazla yaşamak ayıptır, aşağılıktır, ahlaksızlıktır. Kim yaşar kırkından fazla? Haydi, bana açıkça, elinizi vicdanınıza koyarak söyleyin! İsterseniz size açıklayayım: Aptallar, namussuzlar yaşarlar kırkından sonra.”

Her ne kadar roman kahramanı genç yaşta ölüme övgü yağdırsa da, kimse Epikür, Büyük İskender, Mozart, Sören Kirkegaard, Cahit Sıtkı, Elvis Presley, Orhan Veli gibi genç yaşta ölmeyi istemez. Genç yaşta ölenlerin hepsinin, hayalleri, beklentileri, gideceği, gezebileceği ülkeler, okuyacağı kitaplar, yaşaması gereken güzel günler olduğunu düşünürüm.

Peki, neden bu kadar erken ölümler oluyor? Benim düşünceme göre insanoğlunda işler özellikle son çeyrek asırdır ters gitmeye başladı. Depresyon, stres, üzüntü, uyku düzensizliği, kalp krizi, genetik hastalıklar, kolesterol yüksekliği, yüksek kalorili, ürik asit, protein, donmuş yağla dolu birçok besinin beslenme kültürlerini etkilemesi sonucunda erken ölümlere şahit oluyoruz. Bazı uzmanlar da, Covid aşısının uzun vadede aşı olan insanlar üzerinde özellikle kalp damar hastalıklarını tetiklediğini söylüyor. Elektrokimyasal reaksiyonlar, genetik mevzular, DNA, bulaşıcı hastalıklar, biyolojik virüsler, savaşlar, genetiği bozulmuş, dondurulmuş gıdalar, belli çevreler tarafından üretilen kanser hücreleri insanların genç yaşta hayatlarını kaybetmesinin sebepleri.

Bilinçaltımızın kabul etmediği, konuşulmayan, konuşulmaya cesaret edilmeyen yaşamla ölümün kesiştiği nokta ölüm. Belki de bu yüzden, doğmadan önce var olmadığımıza göre, öldükten sonra yok olmayacağız. Doğmayı kabul ediyoruz da, ölmeyi neden kabul edemiyoruz? Doğum ve ölüm, birbirini içinde barındıran birbirinden ayrılamayan iki temel fenomen. Belki de ilk önce sormamız gereken soru, neden doğuyoruz? Bu sorunun cevabını bulursak bir nevi “neden ölüyoruz? ” sorusunun cevabını vermiş oluruz.

Ölümün farkındalığı kaygıya, kaygı boşluk düşüncesine, boşluk düşüncesi de insanı hiçlik duygusuna alıp götürüyor. Ölüm kör, karanlık bir kuyudur dibini göremediğimiz. Dibinde ne olduğunu, neye benzediğini asla ölmeden  deneyimleyemediğimiz. Hayat gidiyor yaşamdan ölüme doğru varış noktasına. Kaybolan günler takvimin uçurumunda, mevsimler, yıllar boyunca çelişkiler arasında birçok iz bırakan ölümlere şahit oluyor insan. Düşünceler, kısır döngüler, hayatın içinde boğulan; çelişkilerle, sorularla dolu olan ölüm olgusu. Ölüm insan için bir hiçlik, bir karanlık, korku…

Ölüm kavramı doğum kavramıyla beraber alınabilen en yüksek, en etkileyici ve insan varlığını en fazla dehşete düşüren kavram. İnsan yaşarken ölüme doğru bir adım daha yaklaşan, daha doğduğu an ölümle yargılanmış bir canlı. Nihai sonunu görebilen bir varlık. Hepimiz öleceğimizi bilincindeyiz. Bunu zaman zaman düşünmüyor değiliz. Doğduğumuz an öleceğimiz de kesinleşmiş, insan her saniye, her an ölüme doğru giden bir varlık.

Peki bilimsel açıdan ölmek ne demek?

İnsan bedeninin hücresel haldeyken entropiye yenik düşerek, dağılıp kendi varlığını kaybetmesidir. Bu termodinamiğin ikinci yasasıdır. Her şey sürekli bozulmaya mecburdur. Bu hücresel bozulma yavaş yavaş insanı ölüme götürür. Sonuç, organizmanın, hücrelerin, atomların, moleküllerin dağılması, entropiye uğraması, canlının son bulması bilimsel olarak ölüm anlamına gelir.

Ölüm korkusunu minimum seviyeye indirmek için dinler, bir yandan vaat ettikleri öbür dünya inancı ile cennet, reenkarnasyon vasıtasıyla ölümsüzlük umudunu insanlara verir. Bazı dinlerin ölümden sonra vereceği ceza-ödül kavramının insanda yarattığı korku. Bilinmeyenler dünyası, metafizik dünyanın bilinmeyen sırları içerisinde cevapsız kalmış sorular ölüm korkusunu daha da tetikliyor. Bu mantıkla insanlar ne getireceğini bilmedikleri ölümden korkuyor. İnsan, belli bir yaşa geldiğinde ölüm olgusunu kendince anlamaya, kavramaya çalışıyor. Ölümün gerçekte ne ifade ettiğini, ölünce ruhun nereye gideceğini bilememek, bilinmezlik düşüncesinden dolayı oluşan belirsizlik insanın kafasını karıştırıyor. 

Hayat doğumla başlıyor. Şunu çok iyi biliyoruz ki ölümle sona erecekse, aradaki zaman ise sizin hikayenizse bu hikayeden iyi insan çıkarmak elinizde. Unutmayın, gerçek hem yaşam hem de ölümdür.

Eğer ölüm bu kadar çabuk, erkense ister istemez hiç doğmamayı istiyor insan…

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanErdal Çolak
Takip et:
Gazeteci-yazar-akade​misyen. Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşça kasabasında 1975’te doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı, 1996 yılında başladığı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki üniversite, daha sonra Danimarka Kraliyet Okulu’nda (İVA) Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphanecilik bölümünde tamamladı. Kütüphanenin Kültüre Etkisi ve Bilginin Bilimselliği üzerine doktora yaptı. Danimarka The Union Press Associat​ion IPC yönetim kurulu üyesi, uluslararası basın yayın kartı sahibi. Kişisel gelişim alanında eğitimler aldı. Psikoterapi Eğitimi sertifikası, Yaşam Koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda diploma sahibi. ”Sonsuzluk İle Hiçlik Arasındaki İnsan” adlı deneme kitabı Dancaya, ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri” kitabı”. ”Loneliness Is Love” adıyla İngilizceye çevrildi. ”Yüreğim Sensizliğim”, ”Yalnızlık Aşktır”, ”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” adlarında şiir kitapları var. Danimarka’da yaşamaktadır.
Önceki Makale Futbol ve ahlak
Sonraki Makale İç cepheyi sağlam tutmak…

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

*Köşe Yazıları

Avrupa’nın hırsları ve Türkiye

Okay Deprem
4 Temmuz 2025
EditörKöşe Yazıları

Bufalo, bizon ve “bizim manda”

Dr. Nevin Sütlaş
29 Haziran 2025
Köşe Yazıları

İran’da kadınlar, savaş ve rejim

İsmail Boy
25 Haziran 2025
Köşe Yazıları

İran’da sol nasıl kaybetti?

Ulaş Başar Gezgin
24 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?