Gençlere bakıyorum ve gördüklerim beni çok endişelendiriyor.
Kendi gençliğimi ve oğlumun gençliğini gördüm. Diğerlerini de öğrencilerimden dolayı oldukça iyi biliyorum. Onlarla sürekli haşır neşirim, o yüzden epey birikimim var. Bu satırları yazmak üzere klavye başına geçmeden önce düşünme süreçlerim sonunda vardığım yeri önceden en başta yazmakta bir sakınca görmüyorum: Bir zamanlar gençler “delikanlı” idi. Yani kolay öfkelenir, birden efelenir, diklenir, dayılanırdı. Neye mi? Her şeye. Haksızlığa, buyruğa, önlerine çıkan zorluklara vb. Bu ergen olmanın, genç olmanın, insan olmanın doğal bir süreciydi ve bu süreç insanı olgunlaştırırdı. Omurgayı güçlendirirdi.
Böyle bir gençlik yok artık. Öyle bencil, öyle umursuz ve kendi küçücük dünyalarının gönüllü kölesi haline getirilmişler ki dünya yansa yorganları yok içinde. İlkeler, prensipler, hak-hukuk, omurga, karakter, mücadele, itiraz falan onlar için oldukça gereksiz ve dahası hiçbir şey için “değmez”. Üstüne üstlük tehlikeli. Bunları bizzat onlardan duyuyorum.
Verdiğim sosyoloji, sosyal psikoloji, iletişim derslerinde insan üzerine, insanı insan yapan özellikler üzerine, bazen sosyolojik bazen psikolojik bazen de felsefi düzeyde tartışmalar açıyorum. Ama sonunda vardığım yer ezici çoğunluğun kişisellikten, özel hayattan, duruştan, tercihten, inisiyatif almaktan, serbest zamandan anladığı tek şey “uyuzlanmak”.
Toplumsallık duygusu sanki kaybolmuş. En fazla aile (çekirdek aile), sevgili, arkadaş grubu vs. var kapsama alanlarında. Millet olmak, halk olmak, bir devletin vatandaşı olmak ve diğerleriyle bu bağlamlarda kader birliği içinde olmak, geçmiş, gelecek ortaklığı falan, bunlardan haberleri bile yok. Bu duygular hiç oluşmamış. Oluştuğu kadarıyla ise tamamen olumsuz.
Bu tutumun sonucu toplumun karakteristiğinde korkunç bir boşluğun oluşmasına yol açıyor. Değerler değersiz, devlet adaletsiz, eğitim kötü ve erişim adil değil, ekonomi berbat, hukuk çalışmıyor, işsizlik ve umutsuzluk göçe zorluyor, yalanın bini bir para, din-inanç ucuz geçim yolu olmuş, yıl 2024 ve dünya bu çocukların gözlerinin önünde.
Diğer ülkelerin yaşama koşulları, tartıştıkları, bilimsel çalışmalar, hukuk düzeni… Biliyorlar. Oysa kendi dünyalarına dönünce mesela ekranlarda deve sidiğinin faydalarının tartışıldığına şahit oluyorlar. Veya peygamber eşiyle 6 yaşında mı evlendi, dokuz yaşında mı? Peki bu sünnet değil mi? İşte bütün bunlar herhangi bir mücadele girişimini, daha iyi bir gelecek beklentisini, insanı insan yapan değerleri geçersiz ve gereksiz kılıyor. Buradan doğan boşluğu ise serseri, zalim, bencil, köşe dönmeci, mafya takımı dolduruyor. İşte vardığım sonuç bu ve dilimden dökülen ise vay halimize.
Vay halimize ki yıkıldı insanlığımız…