Felsefe eğitiminin kazandırdığı felsefi bakışla çeşitli mecralara kitap değerlendirme yazıları yazan Beste Nâsır, tam burslu olarak felsefe (anadal) hem de psikoloji (çift anadal) lisans programlarını bitirmiş. Felsefenin tek tek her birimizin insan olma yolculuğuna çok yakından eşlik eden ve herkes için gerekli bir etkinlik olduğuna vurgu yapan Nâsır, “Felsefenin hemen hemen diğer bütün alanlarla doğrudan ilişkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü felsefe bir yanıyla insanlaşma yolculuğudur” diyor. Söyleşi dizimizin dördüncü konuğu Beste Nâsır…
Elif Şahin Hamidi
***
–Neden felsefe? Yolun nasıl felsefeye düştü?
-Felsefeye ilgim hep vardı aslında. Yani günlük hayatımda karşılaştığım her şeyle ilgili düşünmeye yatkınlığım hep vardı, hâlâ da var. Yaşarken karşılaştığım her olayla ya da durumla ilgili “Neden böyle oldu, oluyor? Başka türlü de olabilir miydi? Başka türlü olabilmesi için ne ya da neler yapabiliriz?” gibi sorular benim için hep düşünülüp cevap bulunması gereken sorular oldu, oluyor. Üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanmak için gittiğim dershanedeki felsefe öğretmeninin sayesinde de felsefeyle daha yakından ilgilenmek istedim ve böylelikle felsefe hayatıma girdi.
Maltepe Üniversitesinde, tam burslu olarak, 2016-2017 yılları arasında hem felsefe (ana dal) hem de psikoloji (çift ana dal) lisans programlarını tamamladım. Felsefe eğitiminin kazandırdığı felsefi bakışla, Gazete Kadıköy’de düzenli olarak yazdım, “Felsefe Gündem” adındaki internet gazetesinde de birkaç ay süren ücretsiz editörlük yaptım. Masallara, hikâyelere ve onların psikolojik yönlerine de ilgim var. Sık sık kitap değerlendirme yazıları hazırlıyorum ve hazırladığım yazılar çeşitli mecralarda yayınlandı, yayınlanmaya da devam ediyor. Kitapları, okuyup yazmayı, öyküleri, mitolojiyi, anlatıları, romanları, şiirleri, edebiyatı da ayrıca çok seviyorum.
–Peki, felsefe sana ne yaptı? Felsefeyle birlikte değişen bir şey oldu mu hayatında?
-Felsefe bana ilk soruda cevap bulmaya çalıştığım soruların cevaplarını bulabilmem ve daha sonra da bu soruların cevaplarıyla birlikte hayatımın bazı bölümlerini yönlendirebilmem için açık, gönül rahatlığıyla uygulayıp bazı çözümler bulabileceğim daha hatasız yol(lar) gösterdi, gösteriyor. Böyle bir “değişim, hayatımın, hayatımı yaşarken yaptıklarımın ya da yapmadıklarımın hepsini değilse de çoğunu etkiledi ve etkilemeye devam ediyor her an. Bir de, felsefe lisans programına başlamamla birlikte hayatıma çok sevdiğim hocalarım ve lisans eğitimimi tamamladıktan sonra da yine çok sevdiğim gazeteci-editör Elif N. Hamidi katıldı. Kendileriyle karşılaştığım için çok mutluyum.
Dahası, felsefe lisans eğitimim boyunca hocalarımın hem bana hem de başka kişilere ve eğitimim boyunca karşılaştığımız diğer sorunlara karşı görebildiğim kadarıyla yaptıkları ya da yapmadıkları da benim hayatımda karşılaştığım, karşılaşabileceğim hem kişilere hem olaylara hem de problemlere yaklaşma ya da bakma biçimimi çok daha olumlu hale getirdi ve böylelikle etkiledi, etkilemeye devam ediyor. Dolayısıyla, felsefe lisans eğitimimin hayatımın bazı bölümlerine böyle bir katkısı oldu.
–Kimileri felsefeden korkuyor. Felsefeden korkmaya gerek var mı sence ve bu korku nasıl aşılabilir?
-“Felsefeden korkmak” derken, aslında korkulan ne? Düşünmekten, soru(lar) sorabilmekten, sorgulamaktan, eleştirmekten, “başka türlü” de karar verip davranabilmekten, kendimize daha yakından bakabilmekten korkmak mı? Yoksa felsefe eğitimi tamamlandıktan sonra işsiz de kalınabileceği ihtimalinden korkmak mı? Söz edilen ikinci sorudan korkmaksa belki önceleri, yani felsefe eğitimi daha bitmeden korkulabilir bundan, ama zaman ilerledikçe sadece felsefe lisans eğitimiyle bile zor da olsa ücretli iş bulunabilir, bulunabiliyor. Eğer söz edilen ilk sorudan korkmaksa bence ilk soruda sıraladıklarımdan da korkmaya gerek yok aslında. Çünkü bu sıraladıklarım, hayatımızın başka aşamalarında ve/veya başka dönemlerinde, alanlarında, yani felsefeyle hiç ilgilenmediğimizi düşünsek de karşı karşıya geleceklerimizden, öğrenmemiz gerekenlerden ve aslında bence ihtiyaç da duyduklarımızdan. İlk soruda dile getirdiklerimden korkumuzu da bence bunları sık sık yaparak, bunları bir tür alışkanlık haline getirerek ve her şeyden önce kendi gözlerimizle bunlara ihtiyacımız olduğunu hem görerek hem de bunlara ihtiyacımız olup olmadığı hakkında kendi adımıza düşünerek aşabiliriz.
–Felsefe ve diğer disiplinler arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsun? Disiplinler arasılık neden önemli? Felsefe neden herkese lazım ya da lazım mı?
-Felsefenin hemen hemen diğer bütün alanlarla doğrudan ilişkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü felsefe bir yanıyla insanlaşma yolculuğudur ve hatta bence her şeyden önce felsefenin kişilerin insanlaşmasında payının çok önemli olduğu söylenebilir. Kişilerin insanlaşamadan hiçbir meslekte işlerini iyi ve insana yakışır halde yapamayacaklarını çok açık olarak dile getirebiliriz.
Disiplinler arasılığın önemi de bence, insanın olabildiğince geniş bir yelpazede kendini tanıyabilmesinde, kendiyle yüzleşebilmesinde ya da kendine çok daha yakından bakabilmesinde saklıdır. Tek tek insanlar olarak her birimiz, önce kendimizi anlayamadan, kendimizi düzeltilebilecek hatalarımızla kabul etmeden başkalarıyla da uzun soluklu, derin bağlar oluşturabileceğimiz iyi ilişkiler kuramayız. Sosyal bilimlerin hangisi olursa olsun hepsinin temelinde insan ve onu çeşitli yönleriyle tanıyıp anlayabilmek vardır diye düşünüyorum.
Felsefe, yukarıda da söz ettiğim gibi, tek tek her birimizin insan olma yolculuğumuza çok yakından eşlik eden bir etkinlik olduğu için herkes için gerekli tabii.
–Peki felsefe karın doyurur mu? Aileler, çocukları aç kalacak diye felsefe okumalarını pek istemiyor gibi de…
-İnsan olarak her birimizin sadece felsefeyle ilgilenip ilgilenmemekle değil, başka işleri veya meslekleri yaptığımızda da “aç kalabilme” ihtimalimiz var. Bu biraz, o iş her neyse onu yapacak kişinin isteğiyle, kararlılığıyla, kendini ifade edebilme becerileriyle ve o işin kişinin hayatındaki yeriyle ilgili diye düşünüyorum. Yani bütün işlerde ya da mesleklerde o işi, mesleği yapacak kişiye bağlı olarak –hatta belki burada kişinin kişilik özelliklerini de işin içine katabiliriz– aç kalınabilir de kalınmayabilir de.
–Felsefeci sadece felsefe mi yapar: Sadece kitaplara gömülüp okur, yazar, düşünür mü? Ya da hangi alanlarda iş yapar, yapabilir?
-Felsefeci bence bu sıralananlara ilave olarak, yeri geldiğinde bütün işleri de kendi gücü ve becerileri dahilinde yapabilir diye düşünüyorum; istekliyse, cesaretliyse, iş yapacağı ya da yapmak istediği alanla ilgili bilgisi ve becerisi varsa tabii. Çünkü felsefeci, odağında insan olan her işle ilgili de düşünüp alternatif çözüm yollarını arayıp bulabilecek kişidir.
–Gündelik hayatta insanların genellikle ezberler, ön yargılar, değer yargıları, inançlar, izmler, ahlaksal normlar üzerinden değerlendirmeler yapıp, değer harcadıklarını görüyoruz.Çoğu çatışma, kavga gürültü de buradan çıkıyor. Bu noktada felsefe bir çıkış kapısı aralayabilir mi insana?
-Felsefe, insana zaten özellikle tam da bu noktada çıkış kapısı aralar. Felsefenin etik dediğimiz alanı, tek tek insanlar olarak her birimizin her gün yaptığı her türlü değerlendirmelerle ve yine tek tek insanlar olarak her birimizin bütün alanlardaki eylemleriyle, yaptıklarıyla ilgilenir. İnsanın değeriyle ve insanın değerleriyle birlikte doğru değerlendirmenin nasıl yapılabileceği hakkında bilgilere de yine ancak etiğin tek tek insanlar olarak her birimize açtığı kapıdan girerek sahip olabiliriz.
–Felsefeyle ilgilenenlere, felsefe okumak isteyenlere ne tavsiye edersin?
-Felsefeseverlere sağlıklı, keyifli, mutlu, huzurlu, sevdikleriyle bir arada olabilecekleri, hayallerini gerçekleştirebilecekleri ve her anı insana yakışır bir hayat yaşamalarını tavsiye ederim. Bir de, ilgili oldukları alana dair bilgiyi, yani felsefe bilgisini yaşamlarına, yaşamlarında karşılaştıkları olaylara ve problem örneklerine katarak yaşayabilirler.
Gelecek hafta: Serhan Kansu ile söyleşi
1. Söyleşi Elif Karakaş: Felsefe adındaki kraliçe
2.Söyleşi Alper Hasanoğlu: Felsefeden korkan terapi görsün
3.Söyleşi Ertan Tunç: Her yol felsefeye çıkar
Yazar hakkında
Elif Şahin Hamidi 1979 yılında doğdu. 1998 yılında, Trakya Üniversitesi EMYO Serigrafi Bölümünden, 2004 yılında, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın-Yayın Bölümünden mezun oldu. 2018 yılında, Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Anabilim Dalı İnsan Hakları Yüksek Lisans Programını tamamladı. Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin danışmanlığında “Gazetecinin İşi, Hak Gazeteciliği ve İnsan Hakları” başlıklı bir tez yazdı. Şu an aynı üniversitede felsefe doktorası yapıyor.
Öğrencilik yıllarından bu yana çeşitli mecralarda muhabir, editör, genel yayın yönetmeni olarak görev yaptı ve yazmayı hep sürdürdü. Kitap değerlendirme yazıları, yazarlarla yaptığı söyleşiler, hazırladığı dosya konuları ve haberler farklı mecralarda yayınlanıyor.
2014 yılında Beta Yayınları tarafından yayımlanan Sıradışı Uyumsuz Muhalif: Bir Entelektüeli Yitirmek/Vakur Kayador’un Ardından başlıklı kitapta, “Hep Vakur ve Hep Yalnızdı” başlıklı yazısıyla yer aldı. Ayrıca Ercan Kesal ile Peri Gazozu adlı kitabı üzerine yaptığı söyleşi, 2017 yılında yayımlanan Aslında adlı kitaba dahil olurken, Murat Gülsoy’un Nisyan adlı romanıyla ilgili değerlendirme yazısı, 2018 yılında yayımlanan Murat Gülsoy: Edebiyatta 30. Yıl/Basında Yazılanlar adlı kitapta kendine yer buldu. Prof. Dr. Şehnaz Ceylan’ın editörlüğünü yaptığı ve Ekim 2020’de yayımlanan Çocuk Edebiyatı başlıklı kitaba, “Kitaplara ve Okumaya Dair” başlıklı yazısıyla katkıda bulundu. 2021’de yayımlanan Etik, Hukuk ve İnsan Hakları/İoanna Kuçuradi’ye 85. Doğum Günü İçin adlı armağan kitaba, yüksek lisans tezinden hareketle, “İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi” başlıklı bir yazı yazdı. “Toz, Ölüler ve Diriler” başlıklı öyküsü, Sözcükler Edebiyat Dergisinin Mayıs-Haziran 2022 sayısında yayımlandı. Kasım 2022’de yayımlanan Edebiyatta Denizcilik Denizcilikte Edebiyat adlı kitaba, Nazlı Eray’ın Pasifik Günleri romanı hakkında bir yazıyla katkı sunarken, Şubat 2023’te yayımlanan Edebiyatta Hukuk adlı kitaba, Aristophanes’in Kadınlar Savaşı/Lysistrata oyunu hakkındaki “Barış Düşünün Peşinde: Lysistrata” başlıklı değerlendirme yazısıyla katkıda bulundu. Son olarak, İoanna Kuçuradi için hazırladığı Ömrümüzü Yönlendiren Rastlantıların Kavşağında: İoanna Kuçuradi başlıklı armağan kitap, Mart 2024’te, Kuçuradi Felsefe ve İnsan Hakları Vakfı Yayınları’ndan çıktı. Ayrıca yüksek lisans tez çalışması, İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi başlığıyla, yine Mart 2024’te kitaplaştırıldı.
Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezinde Uzman olarak görev yapıyor ve Prof. Dr. İoanna Kuçuradi ile birlikte çalışıyor. İnsan Hakları Anabilim Dalı ve İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Danışma Kurulu Üyeleri arasında yer alıyor. Ayrıca, İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi ve UNESCO Felsefe ve İnsan Hakları Kürsüsü Bültenini hazırlıyor.