Atatürk’ün, tekke ve zaviyeler kapatıldığında Mısır yerine Arnavutluk’a yerleşmelerini önerdiği Bektaşilerin, Tiran’ın orta yerinde egemen bir Bektaşi devleti kurma hazırlığında olduğu haberi geldi.
Anadolu örf ve adetlerine bağlılığı ile bilinen Bektaşi geleneği, Osmanlı’nın ulaşabildiği tüm Balkan coğrafyalarında Türk dili ve kültürünün yaygınlaşmasında önemli etki yaratmıştır. Bu nedenle bazı tarihçiler Osmanlı’nın bir Bektaşi devleti olarak doğduğundan bahseder.
Devrin Balkan egemenlerinin, Hristiyan unsurlar dahil, tüm Balkan halklarıyla güçlü tasavvufi bağlar kurabilen Bektaşi erenlerine sempatiyle yaklaşıp, yurtluk ve dergah yerleşimleri için stratejik noktalarda araziler bağışladıkları bilinir.
Birkaç gün önce, Arnavutluk Bektaşilerini dahi şaşırtan, Arnavutluk hükümetinin desteğinde Vatikan benzeri egemen bir mikro Bektaşi devleti kurulacağı sürprizi, ister istemez Balkan Bektaşiliğinin geçmişi ile gelişiminde Atatürk’ün oynadığı öncü rolü de hatıra getirdi.
Cumhuriyet
Dönemin birçok mazlum ulusuna kurtuluş ümidi aşılayan antiemperyalist ulusal direniş sonucunda kurulabilen yeni cumhuriyetin, laik temellerine yönelik tarikat tehditleri karşısında, tekke ve zaviyeler 1925 yılında kapatılmıştı.
Bu yasak, laik Cumhuriyete karşı olmadığı bilinse de Anadolu Türk Müslümanlığı kültürünü yaratmış olan Bektaşiliği de etkiler.
Eski Osmanlı vilayetlerinden birçok ülke yasaklama karşısında Anadolu Bektaşilerine kapılarını açarak, faaliyetlerini serbestçe sürdürebilecekleri uygun koşulları sağlayacaklarını bildirmiştir.
En ısrarlı davetler Mısır ve Arnavutluk’tandır.
Yeni merkezleri için ülke tercihinde tereddütte düşen Bektaşiler, heyet halinde Mustafa Kemal’e de danıştıktan sonra, Bektaşilik geleneği esasen kültürlerinin de bir parçası olan Arnavutluk’ta karar kılar.
Dünya Bektaşileri Birliği’nin önde gelen dedelerinin aktardığına göre, Arnavutluk’a taşınma kararı Mustafa Kemal’in önerisiyle gerçekleşmiştir.
Mısır’daki koyu El -Ezher anlayışının Anadolu İslamiyeti’ne nefes aldırmayacağına dikkat çeken Atatürk, Arnavutluğun Balkanlar Bektaşiliği için de daha uygun olacağına işaret etmiştir.
Arnavutluk
Bektaşilik Balkanlar’daki İslam kültürünün geleneksel bir parçasıdır, yedi asır önce ilk Osmanlı akınlarıyla Balkan coğrafyasına yayılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun, Balkanlar’da serpilip gelişen bir Bektaşi devleti olarak yükseldiğini öne süren tarihçiler mevcuttur.
Beş asırdan fazla süren beraberliklerinde derin izler bırakan Osmanlı Türkleri geçen yüzyılın başlarında Balkanlar’a hazin şekilde veda etmişti.
Doğduğu topraklardan uzaklaşmak zorunda kalan Anadolu Bektaşiliği, aşina olduğu Balkanlar’da yeniden canlanarak, Türkiye’den de desteklerle dünya Bektaşiliğini ilgilendirecek çalışmalar yürütmeye başlamıştır.
İstibdat ve özgürlük
Bektaşilik Arnavutluk’ta da zor koşullara ve yasaklara maruz kalır.
Dünyada ilk ve tek anayasal ateist devlet düzenini kuran Enver Hoca, yarım asırlık istibdat rejiminin ilk yıllarında müsamaha gösterse de iktidarının son yıllarında tüm dinleri ve dini sembolleri yasaklayıp ibadethaneleri kapatır.
Ülke çapında 1.300’den fazla cami, tekke, türbe ve 700 kilise olmak üzere iki binden fazla ibadethane yakıp, yıkılır.
Bektaşilik de diğer din kültürleri gibi bu dönemde yeraltına inmiştir.
Enver Hoca’nın ölümü ve ardından 1990’larda demir perdenin yıkılışıyla başlayan demokratikleşme sürecinde Bektaşilik yeniden eski canlılığını kazanmaya başlar.
Balkanların diğer önemli Bektaşi merkezi olan Makedonya Harabati Baba Tekkesinin de uygun görmesiyle Tiran tekkesi ‘’Dünya Bektaşileri Birliği Merkezi’’ ilan edilmiştir.
Tiran’daki Tekke, Nevşehir’deki Hacı Bektaşi Veli Külliyesi’ni anımsatmaktadır.
Bektaşilik bugün Arnavutluk’ta resmen tanınan dört geleneksel inanç topluluğundan birisidir.
Devlet Dinler Komitesi resmi dinleri Müslüman, Bektaşi, Ortodoks ve Katolik olarak belirlemiştir.
İsrail’in talebi üzerine bunlara Yahudilik de eklenmişse de cemaatleri olmadığı için varlık gösterememişlerdir.
Arnavutluk Dinler komitesi ayrı din olarak nitelese de Müslüman ve Bektaşi toplulukları fiiliyatta kendilerini İslam şemsiyesi altında bir görmektedir.
Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan dahil Arnavutluk devlet ricalı ve diplomatik misyon şefleri, Ramazan ve Kurban bayramları ile Sultan Nevruz’da Müslüman ve Bektaşi liderleri ayrı ayrı ziyaret etmektedir.
Tiran’daki görevim sırasına Dünya Bektaşileri ilk Başdedesi Hacı Reşat Bardi Baba ve egemen devlet kurulması halinde ilk devlet başkanı olması beklenen şimdiki Başdede Baba Mondi ile samimi dostluklar kurma şansım olmuştu. (Aşağıdaki fotoğraf)
Reşat Bardi Baba 2011 yılında vefat ettiğinde Arnavutluk’ta ulusal yas ilan edildiğini hatırlıyorum.
Tanıdığım her iki başdede de Türkiye ve Türklere sempati duyan, Hacı Bektaşi Veli öğretisine gönülden bağlı Bektaşi önderleriydi.
Arnavutluk hükümetinin de onayı ile devletleşme sürecine gireceği anlaşılan Dünya Bektaşileri Birliği’nin, Türkiye ve Mustafa Kemal sevgisinin, devletleşmesi halinde de kurumsal olarak resmiyet kazanacağından şüphe duyulmamalıdır.
Minnet duygularını her zaman dile getiren Balkan Bektaşilerinin Mustafa Kemal sevgisi bilinenin çok ötesindedir.