Geçmişte erk sahipleri ve zenginler kilolu olmasa bile, hep kilolu kişiler olarak resmedilirdi.
Özellikle kadın neololitik çağ kültüründen beri iri göbekli olarak betimlenirdi. Şimdilerde ise tam tersine, incecik ve fit görünmek zenginlik göstergesi sayılır oldu.
Ayurveda’ya göre; fazla kilo, yaşam biçimi yanlışlarının metabolik dengeyi bozabileceğini fark etmeden yaşamanın bir sonucudur. Fazla kilolu olmak ne kaderdir ne de bir hastalık.
Kilo aldıran etkenler şunlardır:
‐ Acıkmadan yemek, fazla miktarda ve çabuk yemek
‐ Tazeliğini yitirmiş, hazmı ağır gıdalar yemek
‐ Öğün aralarında atıştırmak
‐ Hareketsiz kalmak, çok uyumak
‐ Soğuk yiyecek ve içecek tüketmek
‐ İşlenmiş (paketli) gıda tüketmek
‐ Kişinin bünye tipine uygun olmayan yiyecekler tüketmek.
Mide sıcaklığında ve sindirim enerjisinde dengesizliğe yol açan bu davranışlar neticesinde, besinler tam sindirilemez, organizma dokuları besleyecek enerjiyi sağlayamaz.
Klasik Ayurveda kitabı Charaka Samhita’da, metabolik süreçler ile toksik durumun vücuttaki gelişimi şöyle açıklanmaktadır: (Sutra 25:29)
“Vücut, alınan besinlerin bir ürünüdür. Doku beslenme aşamalarından birinde sorun olması durumunda, tüm dokular güçsüzleşir, hastalıklar belirir. Sevinç (sağlık) ve ağrı (hastalık) arasındaki ayrım, dengeli ve dengesiz beslenme arasındaki farkın bir sonucu olarak ortaya çıkar.”
Bu eserdeki bilgiler yağlanmanın iki yönlü olduğu biçiminde yorumlanır:
1- Dengesiz yaşam biçimi: Çeşitli nedenlerden dolayı boşaltılamayan metabolik atıklar fermantasyona uğrar, toksinleşir. Aşırı yapışkan nitelikteki toksinler, vücudun farklı yerlerinde birikebilir. Vücuda zarar vermemesi için, bazı bünyelerde yağ hücreleri içine hapsedilir. Bu durum sindirimin daha da yavaşlamasına, döngüsel olarak daha fazla metabolik atık ve yağ toplanmasına yol açar.
2- Dengesiz beslenme biçimi: Çeşitli nedenlerden dolayı dışarıdan alınan yağlardan, ince bağırsakta özüt elde etme süreci eksik gerçekleşir. Tümüyle sindirilemeyen yağlar, vücuttaki yağ dokularının aşırı beslenmesi, diğer dokuların ise yetersiz beslenmesi sonucunu doğurur. Yeterli besin alamayan diğer dokular, kişiyi fazla yemeye yönlendirir. Daha çok yemek, döngüsel olarak tekrardan yağ dokularının aşırı beslenmesine yol açar.
Yağlama nedeniyle doku mikrodolaşım kanallarında tıkanmalar meydana geldiğinde, hastalık gelişme riski artmaya başlar. Kalp-damar, diyabet, hipertansiyon, inme, depresyon ve bazı kanser türleri gibi ciddi sorunlara yol açabilir.
Aşırı kiloyla ilişkili bu hastalıklar, dengesiz yaşam ve beslenme biçiminin sonucu olarak gelişen metabolik problemlerdir. Arkalarındaki ortak kök neden, beslenme hakkındaki bilgi eksikliğidir, farkındasızlıktır.
Bilimsel olmayan sözde mucize (!) diyetlerin başarısızlığı yüzlerce kez kanıtlandı. Bir de, 4 bin yıldır test edilegelmiş Ayurveda yolu denenebilir. Yeter ki, acele etmeyelim, zamana yayalım.
Sağlıklı ve sürdürülebilir kilo yönetimi için 10 öneri:
1- Elden geldiğince aynı saat ve dakikada sofraya oturmak
2- Pakete girmiş yiyeceklerden uzak durmak, dışarıda değil evde öğünlük pişirilmiş, taze yemekler yemek
3- Asla soğuk sıvı içmemek, uyanınca 2 bardak ılık su içmek
4- Yiyecek ağızda sıvılaşana kadar çiğnemek
5- Yemeğe odaklanmak, başka bir işle meşgulken yememek
6- Öğün atlamaksızın 3 öğün yemek, öğün arasında atıştırmamak
7- Hareketsiz kalmamak
8- Çok uzun ya da kısa uyumamak, gündüzleri uyumamak
9- Yüzü, sinir sistemi olan canlıları yememek
10- Sindirim enerjisini dengede tutmak
Lütfen önerilerin size uygunluğu hakkında hekiminizle görüşünüz.
Ulusal Obezite Kongresi başkanı Prof. Dr. Ahmet Kaya, “Türkiye obezitede Avrupa şampiyonu oldu” diyor. Binlerce yıllık birikime dayanan otantik Anadolu mutfağına acilen “U dönüşü” yapamazsak, bu gidişle değil Avrupa, dünya şampiyonu bile oluruz.
halilocakli@yahoo.com