İnsan tarih sahnesinde varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı, evreni, doğayı tanımaya ve anlamaya çalışmış.
Bunu yaparken insanın anlayamadığı, en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuş. Her çağda birileri çıkıp o çağda yaşanacak sorunlar ile ilgili öngörülerde bulunur. Bunlardan birisi de son günlerin popüler yazarlarından Yuval Noah Harari.
21. yüzyıla baktığımızda çevresel, kültürel, ekonomik, politik ve teknolojik değişimleri çok iyi görüyoruz. Yapay zeka, nanoteknoloji, biyoteknoloji, internet, cep telefonu, kişisel bilgisayar, DNA testleri, hibrit otomobiller, hepsi bu çağın bilimsel buluşları.
21. yüzyılın en çok ses getiren düşünürlerinden Harari “21. Yüzyıl İçin 21 Ders” kitabında bu yüzyılda yaşanabilecek felaketlerin teknolojik ve ekonomik kırılmalarla insanlar, doğa ve canlılar üzerindeki etkilerini dile getiriyor. Kitap teknolojinin insanlık üzerindeki etkilerini, analizleri ve önerilerini felsefi bir anlayışla anlatıyor.
Kitapta, sözde demokratik devletlerin hukuk sistemini hiçe saydıkları, basın özgürlüğünü kısıtladıkları ve her tür muhalefeti hainlik olarak nitelendirdikleri dile getiriliyor. Ayrıca, savaşların devam ettiğinin ve edeceğinin de altı çizilmiş. Zaten Rusya-Ukrayna Savaşı, Orta Doğu’daki gerginlik, İsrail-Filistin çatışması, Orta Asya, Kafkasya ve Batı Afrika’daki olaylar halen devam ediyor. Bu yüzyılın şimdilik en önemli sorunları iklim, göçler ve ülkelerin güvenliği.
İnsan belirli bir düşünce mantığına sahiptir. Ele alınan dönemin daha iyi anlaşılması, yorumlanabilmesi için önce o dönemin koşullarına, siyasi, ekonomik ve edebi düşüncelere bakılır. İnsanların bilgi ve bilinç düzeylerindeki değişim ve dönüşümlere, jeolojik olayların, özellikle iklim ve coğrafi etkileri oldukça önemlidir.
Dünyadaki gelişmelere bakınca Haçlı seferlerinden sonra Doğu kültürüne ait olan Antik Yunan eserlerinin yanı sıra Latin, Arap ve İbranice birçok eser tercüme edilerek Orta Çağ’da yaşanan karanlık dönemin bitmesine sebep olmuş. Coğrafi keşiflerle ticari yolların değişmesi, Rönesans ve Reform hareketleri ve bunların sonucu olarak Aydınlanma Dönemi başlamış.
Aklı merkeze alan bir anlayış ortaya çıkmış. İnsanı merkeze alan düşünce sonucunda Avrupa’da sanat, edebiyat, din, politika ve ekonomide dönüşüm olumlu yönde olmuş. Avrupa insanının ekonomik yönden zenginleşmesi ile kapitalizm güçlü bir ekonomi için ihracatı en üst düzeye çıkarıp ithalatı en aza indirerek sömürü politikası geliştirmiş.
Avrupa’da Rönesans ve Reform hareketleri sonrası skolastik mantık denen düşünce inanç ve bilgiyi, bilimi, aklı, vahyin doğrularına uygulayarak inanç konularını olabildiğince anlaşılır kılmaya çalışmış. Bu gelişmeler sonucunda 17. yüzyıl Akıl Çağı, 18. yüzyıl ise Aydınlanma Çağı olarak adlandırılmış.
Aydınlanma Çağı sonucunda 19. yüzyılda Avrupa’da toplum yaşamında önemli işlevi olan kurumların yenilenmesi ve biçimlendirilmesi için kökten değişiklikler yapılmış. Avrupa’da burjuvazinin yükselişi, milliyetçiliğin kitleler üzerindeki etkileyici ve birleştirici etkisi olmuş. Sanatsal ve felsefi görüş olarak Romantizm öne çıkmış. Birçok teknolojik yenilik yaşanmış, örneğin demiryolları ve buharlı gemiler geliştirilmiş.
20. yüzyıla damgasını vuran enerji kaynaklarına egemen olma savaşlarının yanı sıra, siyasi ve ekonomik nedenler göçler yaşanmış. İki dünya savaşının yaşandığı, milyonlarca masum insanın öldüğü ve yeni devletlerin kurulduğu yüzyıl olmuş 20. yüzyıl. Günümüzdeki 100’e yakın devlet bu yüzyılda kurulmuş.
İnsanoğlu önce hayatta kalmayı, sonra hayatı anlamayı, yorumlamayı öğrendi. İnsan daha sonra öğrendiklerini aktarmayı, bir başkasına öğretmeyi başardı. Öğrendiği her şeyi kayıt altına almasını öğrendi.
Kısacası insan sürekli değişim ve dönüşüm içerisinde ve hep öyle olacak. Alvin Toffler’ın dediği gibi, 21. yüzyılın cahilleri, okuma yazma bilmeyenler değil, öğrendikleri yanlışları unutamayan, yeniden öğrenmeye, değişime ve dönüşüme açık olmayanlardır.