Perşembe, 26 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Beyaz Önlük

Hastamız uçağa binebilir mi?

Osman Akdemir
Son güncelleme: 6 Nisan 2024 01:00
Osman Akdemir
Paylaş
Paylaş

Günümüzde tüm dünyada her yıl üç milyara yakın yolcu uçak seyahati yapıyor.

Yaş ortalaması arttıkça ve kalp hastalarına verilen sağlık hizmetleri geliştikçe bu yolcular arasında kalp pili taşıyan, yakın zamanda kalp ameliyatı ya da kalbe balon-stent girişimi yapılmış veya toplardamarlarda pıhtı oluşumu riskini arttıran başka tür ameliyat geçirmiş hastalara daha sık rastlıyoruz.

Uçuş esnasında atmosfer basıncının düşmesi, nemin azalması, gazlarda genleşme, uzun süre hareketsiz oturma, fiziksel ve duygusal stresin artması gibi faktörler kalp ve damar sağlığını etkileyebiliyor. Ticari uçuşların çoğu deniz seviyesinden ortalama 10.000 metre yüksekte gerçekleşirken buna atmosfer hava basıncında %65-85, solunan oksijenin kısmi basıncında %60-90 kadar bir düşüş eşlik etmekte. Bu nedenle uçaklarda kabin basıcı sıkıştırılmış atmosfer havasıyla ayarlanarak solunan oksijenin kısmi basıncının deniz seviyesinden sadece %30 düşük olması sağlanıyor ki sağlıklı bireyler kalp hızlarını ve solunum hacimlerini bir miktar arttırmak suretiyle bunu telafi edebiliyorlar.

Ne var ki olumsuz hava koşulları ya da türbülanslarda uçuş yüksekliğinin artması gerekebiliyor. Bu durum kabin basıncının daha da düşmesine, solunan oksijenin bir miktar daha azalmasına neden oluyor. Koroner kalp hastalığı, kalp yetersizliği, akciğer hastalığı olan yolcular düşük oksijen düzeylerinden olumsuz etkilenebiliyorlar.

Öte yandan, uçuş yüksekliğinde kabin basıncının ayarlanmasında kullanılan atmosfer havasının nem oranı çok düşük. Bu durum vücuttan buharlaşmayla sıvı kaybında küçük bir miktar artışa neden olurken yolcuların sıvı tüketme isteğini arttırıyor. Bu nedenle uzun süreli uçuşlarda alkolli içkiler, kahve gibi sıvı kaybını arttırabilecek içeceklerin fazla miktarda alınmaması öneriliyor.

Uçuşlarda yolcuların uzun süre hareketsiz oturur durumda olmaları toplardamarlardaki kanın durağanlaşmasına, risk taşıyanlarda bacaklarda pıhtı oluşumuna neden olabiliyor. Bu durum özellikle uzun süreli uçuşların iyi bilinen bir komplikasyonu olan embolilerin sebebi olarak karşımıza çıkıyor. Daha önce emboli geçirmiş, toplardamar yetmezliği ya da pıhtılaşma eğilimi yüksek olan bireylerde bu risk belirginleşiyor. Yüksek riskli kişilerde toplardamarlarda pıhtı gelişme olasılığının ortalama 12 saatlik uçuşlarda %5 civarında olduğu bildiriliyor. 

Nihayet uçuş korkusu, kalkışta ve inişte hissedilen gerilim, uçağı kaçırma kaygısı, havaalanında bilet kaydını yaptırma, uçuş kapısını bulma vb. psikolojik stresleri anmadan geçmemeliyiz. Koroner kalp hastalarının bununla ilgili belirtileri uçuş esnasından ziyade karadayken hissettiklerini gösteren çalışmalar bulunuyor.   

Tüm bunlarla birlikte havayolu seyahati tıbbi olaylara ve ölümlere son derece seyrek rastlanan güvenilir bir seçenek. 2008 ile 2010 yılları arasında seyahat eden 744 milyon uçak yolcusu üzerinde yapılan bir istatistikte tıbbi olayların gelişme olasılığı 100.000’de 1,6 olarak bulunurken sadece 36 yolcuda ölüm bildirilmiş.

Bu bilgiler ışığında başlığımızdaki soruya gelecek olursak, gerek koroner kalp hastaları gerekse kalp yetersizliği hastaları, eğer günlük hayatta yeni şikayetleri yoksa, ilaç tedavileri altında sağlık durumları istikrarlıysa güvenli bir biçimde uçak seyahati yapabilmekteler.

Kalp krizi geçirmiş bir hastanın, kriz sonrasında ilave bir sorun gelişmeden evine taburcu edildiyse uçak yolculuğu için iki hafta beklemesinin uygun olduğu kanaati mevcut. Bu süre dolmadan seyahat etmek isteyenlere egzersiz testi yapmak bir seçenek olarak kabul edilebiliyor.

Kalıcı kalp pili veya benzeri cihazları taşıyan hastaların cihazın tipi, yerleştirilmesiyle ilgili ayrıntılar ve gerekli irtibat telefonlarını içeren kart ya da belgeyi yanlarında taşımaları gerekiyor. Bu tip cihazların el dedektörleri gibi havaalanı güvenliği donanımlarıyla ciddi bir olumsuz etkileşimi bulunmamakta.

Koroner anjiyografi yapılmış hastalar ek bir sorun yoksa işlemin ertesi günü uçak seyahati yapabilmekteler.

Anjiyografiye ek olarak daralmış koroner damarlara balon, stent girişimi yapılmış, ek sorun gelişmemiş hastanın uçağa binmek en az iki gün beklemesi gerekiyor.

Koroner baypas ameliyatı geçirmiş, sorunsuz taburcu edilmiş hastaların uçak seyahati için on gün beklemesi gerektiği üzerinde görüş birliği mevcut.

Toplardamarlarda pıhtı ve tehlikeli emboli açısından gebeler, çok yaşlı ya da aşırı şişman yolcular, daha önce pıhtı, emboli tarzı sorun yaşamış olanlar, kanser hastaları, yakın zamanda büyük bir ameliyat geçirmiş olanlar risk taşımaktalar. Bu risk sekiz saatten uzun süren uçuşlarda belirginleşiyor. Sigara ve alkol alınmaması, aşırı sıkı kıyafetten ve bacak bacak üstüne atmaktan kaçınılması, uçuş boyunca küçük kas egzersizleri, koridor tarafındaki koltuğun tercih edilmesi bir miktar yarar sağlarken riskli yolculara özel diz altı çorapları önerilebiliyor.

Son olarak şunu vurgulamamız yerinde olur: Kalp ve damarlarına dair teşhis edilmiş herhangi bir sağlık sorunu olan, tedavi görmekte olan her hastanın uçak yolculuğu planlamadan önce doktoruyla görüşmesi ve önerilerini dikkate alması kuşkusuz ki önemli.

 

  • Hammadah M, et al: Navigating air travel and cardiovascular concerns: Is the sky the limit? Clin Cardiol 2017 Jun 8. doi: 10.1002/clc.22741
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanOsman Akdemir
Takip et:
Tıp doktoru; kardiyoloji profesörü. Yazmış olduğu dört kitap bölümü ve uluslararası & ulusal dergilerde yayınlanmış çok sayıda araştırması bulunuyor. 2015 yılından bu yana Medya Günlüğü'ndeki Beyaz Önlük köşesinde koruyucu kalp & damar sağlığıyla ilgili makalelerinin yanı sıra, Dikiz Aynası köşesinde tarihle tıbbın kesiştiği geçmişten öyküleri ve mektupları yayınlanıyor.
Önceki Makale 2. Bayezid zehirlenerek mi öldürüldü?
Sonraki Makale ‘Tatlı’ aşkım…

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Beyaz Önlük

Damarlarımızı tıkayan nedir?

Osman Akdemir
21 Haziran 2025
Beyaz Önlük

“Riskli aile” kavramı

Osman Akdemir
14 Haziran 2025
Beyaz Önlük

Kalp testleri neyi göstermez?

Osman Akdemir
24 Mayıs 2025
Beyaz Önlük

Fazla yumurta zararlı mı?

Osman Akdemir
17 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?