Yazılarımı okuyanlar bilir büyük bir Aziz Yıldırım hayranı değilim, hatta onun Fenerbahçe’ye büyük zarar verdiğini düşünen Fenerbahçelilerden biriyim.
Ama Fenerbahçe’nin mali tablolarını ve buna ilişkin gelişmeleri çok uzun süredir yakından takip eden biri olarak spor camiasında bir tek kişinin bile Aziz Yıldırım’ın dürüstlüğüne ilişkin değerlendirmede bulunacak yetkinlikte olmadığını söylemeliyim.
Zaten Fenerbahçe’nin en büyük sorunu Aziz Yıldırım’ın bu özelliği, dostluğunu da düşmanlığını da gizlemiyor, ağzında bakla ıslanmayacak kadar açık sözlü, diplomasi, ilişki yönetimi hak getire, o nedenle de spor camiasında sevilmiyor çünkü hepsi ahbap-çavuş ilişkileri ile kaymağını yedikleri ve omerta (suskunluk) yemini ettikleri bir ilişkiler bütününün paydaşı.
Ayrıca 3 Temmuz sabahı yüreği yanan ve davaya ilişkin kamuya yansıyan tüm bilgileri ve dökümanları UEFA ve CAS sürecindekiler dahil satır satır okumuş biri olarak “şike yapmadığına” da eminim.
Fenerbahçe şikeci diyenlerin bu dosyalardan tek satır okumadıklarını hatta okuyamayacaklarını biliyorum (Fenerbahçe’ye şikeci diyecek birinin hukuk nosyonu olması ve en az iki dil bilmesi gerekiyor çünkü UEFA ve CAS kararları İngilizce, İsviçre Federal Mahkemesi kararları ise Almanca veya Fransızca yayınlanıyor, medyada Fenerbahçe’ye “şikeci” diyenlerin çoğu ise Türkçeyi bile zor yazıp okuyor) çoğunun zaten bunları okuyacak, anlayacak, değerlendirecek yetkinliği de yok. Büyük çoğunluğu başarısızlıklarını ve yetersizliklerini çok satan Fenerbahçe düşmanlığının ardına saklamaya çalışan yaşamın tokatladığı insanlar. Kurtuluşu sahte şike davasına sarılmakta buluyorlar.
Elbette tapeler var ve bu tapelerin yıllarca şikeden canı yanmış bir camianın bunları önlemek için gerçekleştirdiği savunma refleksi olduğunu anlamak çok kolay, anlamamak için art niyetli olmak gerekiyor. Delil aramak isteyen varsa Fenerbahçe birçok sezonda ikinci olurken onunla yarışan takımların ertesi sezon önceki sezon topladıkları puanın yarısına bile ulaşamamış olması oldukça dikkat çekici ve yaşamın akışına aykırı bir istatistik. Öyle bir iki değil böyle 3 tane takım var, yani tesadüf olamayacak kadar çok tekrar var.
Mahkeme Fenerbahçe’yi suçlayınca adil, beraat ettirince kötü, ikisinden birinde yanlış varsa ikisinin de doğru olmaması gerekmiyor mu? UEFA Fenerbahçe’ye ceza verince Fenerbahçe şike yapmış oluyorsa UEFA İsviçre Federal Mahkemesinden korkup yöneticilerine ceza veremeyince Fenerbahçe neden aklanmıyor ? Yoksa UEFA şike yaptı dediği insanları cezalandıramayacak kadar kirli mi ? Eğer öyleyse nasıl oluyor da verdiği karar Fenerbahçe’yi şikeci yapıyor. Anlayacağınız bu tezlerin sahipleri ikiyüzlülüğün yürüyen konuşan ama düşünemeyen örnekleri.
Mahkeme ve spor hukuku kararlarını sevenler için söyleyeyim; Aziz Yıldırım’ı suçlayan bir tek spor yargısı veya geçerli mahkeme kararı yok.
Benim gibi vicdanı olan Galatasaraylılar, Beşiktaşlılar, Trabzonsporlular da Fenerbahçe’nin şike yapmadığını biliyorlar ve söylüyorlar.
Kendi camialarını soydukları yönünde birbirini suçlayan insanların Fenerbahçe’ye şikeci demesi ise büyük talihsizlik. Kendi camiasını soymaktan daha büyük ahlaki yolsuzluk olabilir mi? Böyle bir şey olmadıysa kendi camiasının mensubunu böyle bir şeyle suçlamak da büyük bir ahlaki yozlaşmayı ifade etmez mi? Her ikisi de kimseyi suçlamamanız gerektiğini gösteren ahlaki yetersizlikler değil mi?
Zaten bugüne kadar ortaya çıkan gerçek şu ki; kim Fenerbahçe’ye şikeci dediyse muhakkak halının altına bir şeyler süpürüyor, dikkatleri Fenerbahçe’ye çekerken bazı paralar cep değiştiriyor.
Bunlar Adnan Menderes için de Deniz Gezmiş için de Erdal Eren için de Mustafa Pehlivanoğlu için de mahkeme kararı var “Asın asın!” diye bağıran devri dünyanın menfaat için her türlü boyayı boyayan adamları.
Yarın devran dönüp güç Fenerbahçe’ye geçince ya da patronları değişince en önde koşup Fenerbahçe şike yapmadı diyecekler de bunlardır. Bazıları çoktan değişti bile.
Fenerbahçe o kadar büyüktür ki, nereden bakarsan bak sadece Fenerbahçe’yi görürsün bu nedenle küçük insanlar büyümek için hep ona saldırırlar.
Asalaklar hep öyle değil midir?