Atatürk’ün ölüm haberi, Türkiye gibi Hatay Devleti’ni de derinden sarsar. Bayraklar yarıya inerken, okullar tatil edilir, bankalar, çarşılar kapanır, minarelerden selâlar yükselirken kiliseler çanlarını çalar. Şehir ağlamaktadır. Hatay Meclisi bir ay milli matem ilan eder.
Medeniyetlerin kesiştiği, çok kültürlü, barış diyarı kadim şehir Hatay ondan fazla kentimizi enkaza çeviren ve 15 milyon vatandaşımızı mağdur eden 6 Şubat 2023 büyük depremi ile yerle bir oldu.
Deprem sonrası yapılan yönetsel hatalar ve akıl almaz ataletten de görüleceği gibi yeniden yaşama dönmesinin uzun yıllar alacağı tahmin edilirken, eşsiz medeniyetler bahçesi dokusuna dönüşmesinin neredeyse imkansız olacağı da bir gerçek.
Gerekli ilgiyi göremediği için esasen Ankara’ya kırgın olan, bir zamanlar başkent olmanın izlerini de taşıyan Hatay’ın, Atatürk tarafından Cumhuriyet Türkiye’sine kazandırılmasının hikayesi de hazindir.
Sancak
Osmanlı dağılırken yedi düvelin işgal ettiği Anadolu toprakları Mustafa Kemal’in önderliğinde başlayan milli direnişle adım adım kurtarılıp, 1923’de Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulur.
Yeni devlet istiklalini ilan eder ancak emperyalist dayatmalar İskenderun-Hatay Sancağı’nı sınırlarımız dışında tutmayı başarır. Bu işgal ve ayrılık 20 yıl sürmüştü.
Fransız işgali altındaki Özerk Sancak daha sonra Suriye’ye devredilir. Bu dönemde hareketlenen direniş ve uluslararası diplomatik girişimleri takiben yapılan halk oylaması (plebisit) ile istiklaline kavuşur.
2 Eylül 1938’de kurulan Hatay Cumhuriyeti, Milletler Cemiyeti tarafından tanınan bağımsız bir devlettir.
‘’Hatay’’ Atatürk’ün Antakya ve İskenderun Sancağı bölgesine ‘’Huduttaki Ay’’ fikriyle verdiği isimdir.
Yönetim şekli cumhuriyet, Başkenti Antakya’dır.
Yasama organı, Hatay Devleti Millet Meclisi’dir.
Milli marşı, Türk İstiklal Marşı’dır.
Resmi dilleri, Türkçe, Fransızca ve Arapçadır.
Nüfusu tahmini 235 bin.
Para birimi, Türk ve Suriye liralarıdır.
Meclis
Hatay Devleti’nin Meclisi Hatay Anayasası’nın kabulü ile 7 Eylül 1938 tarihinde faaliyete geçer.
Devlet Başkanı Tayfur Sökmen’dir. (Fotoğrafta)
40 sandalyeli çok kültürlü Meclisi’n milletvekili dağılımı, 22 Türk, 11 Arap, beş Ermeni ve iki Rum Ortodoks’tur.
Meclis ilk oturumunda Sancak Anayasası’nı Hatay Cumhuriyeti Anayasası’na dönüştürür ve Bayrak Kanunu’nu kabul eder.
Hatay Devleti’nin bayrağı Atatürk tarafından tasarlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti bayrağına benzemektedir. Tek farklılık yıldızının dış hattının beyaz, içinin kırmızı olmasıdır.
Bayrak aynı gün halkın büyük tezahüratı ve 11 pare top atışı eşliğinde Hatay Meclis binası önündeki göndere çekilir.
Hatay Meclisi, yeni devleti oluşturma yönünde yoğun bir mesai yapar.
Suriye’ye bağlı gümrüklere el koyar, Suriye karakolları karşısına Hatay gümrük karakolları kurar, Türkiye ile gümrük duvarları kaldırılarak, pasaportsuz seyahate izin verir, Ana vatan kanunlarını Hatay kanunu olarak kabul eder, maaşların ilk defa Türk parası ile ödenmesi ve ardından Türk lirasının Hatay’ın da resmi parası olarak kabul edilmesini kararlaştırır.
Kavuşma
16 Haziran 1939 günü TBMM, iki devlet arasındaki sınırların ortadan kaldırılmasını sağlayan Türkiye ile Hatay arasındaki tüm mali ve idari hükümlerin geçersizliğini ilan eder.
Hatay Meclisi 29 Haziran 1939’da, “Türk camiasının ayrılmaz parçası Hatay’ın Ana vatana kavuşması” gündemiyle toplanır, oybirliği ve alkışlarla ilan edilen kararla, Hatay Meclisi kendi arzu ve iradesiyle kendi varlığına son vermiştir.
2 Eylül 1938’de kurulan bağımsız Hatay Cumhuriyeti, 29 Haziran 1939’da sona ermiştir. Hatay yeni bir vilayet olarak Türkiye’ye bağlanır.
Diplomasi
Misakı Milli dâhilindeki Hatay Sancağının 20 yıl süren Fransız ve Suriye sultasından adım adım kurtarılması cumhuriyet döneminin önemli bir siyasi başarısıdır.
Türkiye, Atatürk’ün dirayeti sayesinde tarihi bir “diplomatik zafer” kazanmıştır.
Ana vatana ve özgürlüğe kavuşmanın acı hatıralarını her zaman aynı heyecanla anıp, yaşatan Hataylılar belki de bu acılı geçmişi nedeniyle “benim şahsi meselemdir” diyen kurtarıcıları Atatürk’e ve fikirlerine daha bir yürekten bağlılık göstermektedir.
Büyük deprem sonrası yaşanan acıların, kurtarma ve yaşatma operasyonlarındaki kasıtlı olduğu da iddia edilen atalet ve ayrımcılığın bu bağlılığı daha da kuvvetlendirdiğini söylemek mümkündür.