Rusça, Hint-Avrupa dil ailesi içinde listelenen bir Doğu Slav dilidir ve diğer Slav dillerinin yanı sıra Farsça ve Hintçe ile de akrabadır.
Diller arasındaki soy ilişkileri ve etkileşimleri karmaşık bir süreçtir ve genellikle doğal koşulların yanı sıra sosyoekonomik ve siyasi faktörlerden etkilenir. Rusça ile Sanskritçe ilişkisi bu bağlamda özel ilgi çeken konulardan biridir.
Rusça tarihsel, iklimsel ve coğrafi engellerin etkisiyle kısmi ve dönemsel olarak izolasyon benzeri koşullarda yaşamış bir dil olarak değerlendirilmektedir. Ancak, Amazonlardaki Piraha, Japonya’daki Ainu ya da Avrupa’daki Bask dilleri gibi tümüyle izole kalmış bir dil değildir.
Rusçanın izolasyon deneyimi daha çok Gürcüce, Korece ya da Japonca gibi dillerin yaşadığı kısmi ve dönemsel izolasyona benzemektedir. Ayrıca, bölgesel siyasi ve sosyokültürel faktörlerin de rol oynadığı bu izolasyon deneyimi, Rusçanın kendi içinde evrim geçirmesine olanak sağlamıştır. Rusçanın bu sayede diğer Avrupa dillerine kıyasla, özellikle Sanskritçe ile örtüşen erken dönem dilsel özelliklerini büyük ölçüde koruma avantajı elde ettiği varsayılmaktadır.
Rus ve Hint toplumları arasındaki önemli sosyolojik farklılıklara karşın, Rusça ve Sanskritçe arasında bir kök birliği olduğu önermesi ilk bakışta tutarlı görünmeyebilir. Ancak dil bilimsel bulgular, Rusça ve Sanskritçe konuşan toplulukların eski çağlarda yakın temas halinde yaşadıklarını doğrulamaktadır. Buna göre, tarihsel akrabalığı yapılandırmak zorlu bir süreç olmakla birlikte, ortak bir dilsel kökene sahip olabilecekleri genel olarak kabul edilmektedir.
Sanskritçe, hem İndo-Aryan dillerinin hem de daha geniş kapsamda Hint-Avrupa dil ailesinin ata dillerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Sümerce, Hititçe ya da eski Mısırca gibi unutulmuş değil yaşayan bir dildir. Günümüzde yaklaşık 2,5 milyon kişi tarafından konuşulmakta ve klasik Hint edebiyatının çevirilerinde kullanılmaktadır.
Sanskritçe ile Rusçanın yapısal özelliklerine odaklanan araştırmalar, aralarındaki dilsel bağın, Türkçe ve Japonca arasındaki bağdan daha köklü ve geniş boyutlu olduğunu ortaya koyuyor. Benzerlikler söz varlığının ötesine geçerek söz dizimi ve dil bilgisi kurallarını da kapsamaktadır. Her iki dilde de özne-nesne-fiil sözcük sıralaması ve üç gramer cinsiyeti vardır: Eril, dişil, nötr. Bu da Sanskritçe bilen bir Hintlinin Eski Rusçayı büyük ölçüde anlamasına olanak tanıyabilir.
Rusya’nın Arhangelsk bölgesinde konuşulan yerel lehçe, daha esnek sesli harf uyumu kuralları nedeniyle Baltık dilleri grubundan Litvanca ve Güney Slav dilleri grubundan Slovence ile yakınlık göstermektedir. Ayrıca, Sanskritçe bir İndo-Aryan dili olmasına karşın, Arhangelsk lehçesi Sanskritçeye yakın bir görüntü vermektedir. Bu durum ortak ata dil olan Proto-Hint-Avrupa diline bağlanarak açıklanabilir.
Hint-Avrupa dil ailesini tartışırken İngiliz filolog, oryantalist ve hukukçu Sir William Jones’tan da (1746-1794) bahsetmek gerekir. Jones, 1786 yılında Kalküta’da yargıç olarak görev yaparken Hindistan’da konuşulan dilleri incelemiştir. Jones, eski din ve edebiyat dili olan Sanskritçe çalışmalarına kendini adamış bir araştırmacıydı.
Jones, Sanskritçeyi İngilizce, Yunanca ve Latince ile karşılaştırdı ve birçok dil için ortak bir köken olduğunu düşündüren çarpıcı benzerlikler keşfetti. Bu olguyu tanımlamak için ise ilk kez ‘Hint-Avrupa dilleri’ terimini ortaya attı.
Doğu Ukrayna ile Hazar stepleri arasındaki bölge, Hint-Avrupa dillerini konuşan göçebe toplulukların ana yurtlarından biri olarak kabul görmektedir. Kesin göç rotası bilinemese de genel olarak Orta Asya’ya doğru göç ettikleri, Milattan Önce (M.Ö.) 2. bin yılın başlarında Özbekistan ve Afganistan coğrafyasına ulaştıkları düşünülmektedir.
Göçlerin gerçekleşmesinde, at yetiştiriciliği, hayvancılık, tarım ve kurgan kültürü etkili olmuş olabilir. Kurgan kültürüyle bağlantılı sözcüklerin, Hint-Avrupa dillerinde de bulunması, bu kültürün Hint-Avrupa dillerinin yayılımına katkı sağlamış olabileceğini düşündürmektedir.
İndus Vadisi’ndeki kadim Harappa uygarlığının gelişmişliği ve görkemi, Hint-Avrupalı göçebe topluluklar için yeni bir çekim merkezi oluşturmuş ve göçlerin güneye yöneltmiştir. Ancak göçler, doğal yıkımlar ve siyasi krizler gibi zaten gerilemeye neden olan faktörleri daha da kötüleştirmiş, Harappa uygarlığının sonunu hızlandırmıştır.
Bu göçlerin önemli bir kısmı İndus Vadisi’ne yerleşerek Hint dil grubunu oluştururken, diğer bir kol İran’a yerleşerek Fars dil grubunu oluşturmuştur. Dolayısıyla Sanskritçe ve Farsça Hint-Aryan dil ailesi içinde akraba dillerdir ve Rusça bu dillerle tarihsel kökleri paylaşmaktadır. Üç dil de gramer yapıları ve ses benzerlikleri gibi özellikleri paylaşsalar da, binlerce yıllık bağımsız gelişimleri nedeniyle önemli farklılıklar sergilerler.
Rusça ve Sanskritçenin akraba olduğu teorisini destekleyenler arasında Roman Jakobson, Lev Shcherba ve Vladislav Illich-Svitych dil bilimciler vardı. Rusça konuşan Hint bir dil bilimci olan Weer Rajendra Rishi (1917-2002) bir Rusça-Hintçe sözlük yazmış ve Rus klasiklerini Hintçeye çevirmiştir. Rishi, kolaylıkla izlenebilen şaşırtıcı benzerliklerin, bu iki dil tarihsel ilişkilerini gösterdiğini savunmaktadır.
Bununla birlikte, Rusça ve Sanskritçenin kökteş diller mi yoksa yalnızca ‘benzeşmiş’ diller mi olduğunu belirlemek için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Bu durum, diller arasındaki ilişkinin ne kadar komplike ve çok yönlü olabileceğini göstermektedir.
Rusça ve Sanskritçe arasındaki benzerlikleri gösteren karşılaştırma listeleri, meraklı okuyucuların dikkatini çeken ilginç bir konu haline gelmiştir. Bu listelere internetten erişilebilir. Bu benzerliklerin ötesinde, Türkçe konuşanları da ilgilendiren bir noktaya, Türkçe, Rusça ve Sanskritçe arasındaki ödünçlemelere değinmek istiyorum.
Coğrafi yakınlık, fetihler ve ticari ilişkiler, genetik ortaklık olmasa bile, popülasyonlar arasında sözcüklerin ve yapısal özelliklerin ödünç alınmasıyla sonuçlanabilir. Bu olgu, Rusça, Sanskritçe ve Türkçede arasında belirli alıntı sözcüklerin kolayca izlenebilmesini açıklayabilir.
Türklerin her iki dilden de aynı anlamlara taşıyan terimleri kendi dillerine uyarladıkları ve bu terimlerin çok az değişikliğe uğradığı görülmektedir. Bu sözcüklerin bazılarının çeşitli İran dillerinden alıntılanmış olması olasıdır.
İşte bazı örnekler:
- Sanskritçe: Baala, (küçükler) Balatva, Rusça: Balovstvo, Türkçe: Bala, balaca (Çocuk)
- Sanskritçe: Bhra(sh), Rusça: Bro(sat), Türkçe: Bıra(kh) > Bırak (mak)
- Sanskritçe: Busa, Rusça: Bus, Türkçe: Büs > Pus
- Sanskritçe: Chattra, Rusça: Shater, Türkçe: Çadır
- Sanskritçe: Daru, Rusça: Dereva, Türkçe: Tal > Dal (Ağaç dalı)
- Sanskritçe: Dhuma > Dhuaan, Rusça: Dym > Tuman, Türkçe: Tuman > Duman
- Sanskritçe: Dham, Rusça: Dom, Türkçe: Dam (çatılı yer)
- Sanskritçe: Khara, Rusça: Gor, Türkçe: Kor (Ateş)
- Sanskritçe: Pancha, Rusça:Pyat’ Türkçe: Pençe (Beş, beşlik)
- Sanskritçe: Purva, Rusça: Pervy, Türkçe: Bir (birinci)