Nauru adını büyük olasılıkla hiç duymamış olabilirsiniz ama bu minicik ada ülkesi dış politikadaki ilginç hamleleriyle uluslararası alanda zaman zaman dikkat çekmeyi başarıyor.
Pasifik’te yer alan resmi adıyla Nauru Cumhuriyeti’nin yüzölçümü sadece ve sadece 21 kilometre kare, nüfusu ise 11 bini bile bulmuyor. Yani Vatikan ve Monako’dan sonra dünyanın en küçük üçüncü ülkesi, aynı zamanda yine Vatikan’dan sonra dünyanın en az nüfusa sahip ikinci ülkesi.
19. yüzyılda Alman sömürgesi olan Nauru, 2. Dünya Savaşı’nda Japonlar tarafından işgal edilmiş, ardından Birleşmiş Milletler mandasına girmiş ve nihayet 1968 yılında bağımsızlığını kazanmış.
Bağımsızlık sonrası Naurulular adadaki zengin fosfat kaynakları sayesinde büyük gelire kavuşmuş fakat madenleri o kadar hoyratça kullanmışlar ki sonunda hem çevreye büyük zarar vermişler hem de fosfatı tüketmişler.
Parasız kalan Nauru kısa bir süre vergi cenneti olmaya ve kara para aklamaya yeltenmiş, sonunda 2000’lerin başında Avustralya’nın kapısını çalmak zorunda kalmış.
Sidney’in gönderdiği yasadışı göçmenleri para karşılığı ülkesinde barındırmaya başlayan Nauru, zaten ordusu olmadığı için savunmasını tamamen Avustralya’ya emanet etmiş. Kendi parası da bulunmayan Nauru günümüzde Avustralya doları kullanıyor.
Minik ülkeyi yönetenler gelir elde edebilmek için “kurnazca” bir plan yapmış ve uluslararası alanda ilginç hamlelere girişmiş.
Bunlardan en çarpıcı olanı Çin’le Tayvan’ı “birbirlerine kırdırma” taktiği.
Nauru küçük de olsa sonuçta Birleşmiş Milletler üyesi bir ülke ve doğal olarak oy hakkı var.
İddia o ki, Nauru 2002 yılında 130 milyon dolar karşılığında Çin’le diplomatik ilişki kurmuş. Tabii bu durum Tayvan’ı çok kızdırmış ve Nauru ile hemen diplomatik ilişkilerini kesmiş. Çin’den gelen para bitmiş olacak ki Nauru üç yıl sonra Tayvan’la yeniden diplomatik ilişki kurmuş ve bu sefer de Pekin’le ilişkilerini kesmiş. Böylece dünyada Tayvan’ı tanıyan 12 ülkeden biri olmuş. O yıllarda ülkenin bütçesinin yaklaşık 40 milyon dolar olduğu düşünüldüğünde bunun üç katından fazla bir gelir elde edilmiş.
Ve bu konudaki son “bomba haber”:
Nauru önceki gün Tayvan’la yine ilişkilerini kesmiş ve Çin’le yeniden diplomatik ilişki kurmuş!
Biraz daha geriye gidersek, Nauru 2008 yılında Kosova’nın bağımsızlığını tanımış. (Para alıp almadığı tam bilinmiyor)
2009 yılında ise Nikaragua ve Venezuela ile birlikte, aslında Gürcistan çatısı altında yer alan ama Rusya’nın desteğiyle bağımsızlık ilan eden Abhazya ile Güney Osetya’yı tanımış. Haliyle dedikodular ayyuka çıkınca Nauru hükümeti, Rusya’dan toplam 59 milyon dolar “insani yardım” almasının tanıma kararıyla hiçbir ilgisi bulunmadığını açıklamış.
2017 yılında Türkiye ile Yemen tarafından hazırlanan ve Birleşmiş Milletler’e (BM) üye tüm devletlere “Kudüs’te diplomatik misyon kurmaktan kaçınma” çağrısı yapan karar tasarısı, BM Genel Kurulu’nda 128 oyla kabul edilmişti. ABD ve İsraii’le birlikte karara aleyhte oy veren dokuz ülkeden biri de elbette Nauru’ydu!
Çok “sapa” olduğu için aynı zamanda dünyanın en az ziyaret edilen ülkesi konumunda bulunan Nauru ile ilgili son bir not: Wikipedia’ya bakılırsa işlenmiş gıda ve fast food tüketiminin çok yüksekliği nedeniyle dünyada obezitenin en yaygın olduğu ülkeymiş.