Türkiye’nin kıyıdaş olmayan ülkeleri Karadeniz’den uzak tutma çabası, Batı’nın ticari gemileri koruma gerekçesiyle özel bir deniz gücü oluşturmak istemesi ve ABD’nin yeni bir planı uygulamaya koymaya hazırlanması Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ilgili tartışmaları yeniden gündeme taşıdı.
Tahıl ve gübre taşıyan gemilerin güvenliğini sağlamak amacıyla tarafsız ülkelerden oluşan bir donanma kurulması geçen hafta Davos’ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu toplantısında ilk kez dile getirildi.
Sputnik’in haberine göre, toplantıya sunulan raporda, “Şu anda Karadeniz limanlarından tahıl ve gübre nakliyesine yönelik riske karşı küresel gıda piyasalarında istikrarın sağlanmasına yardımcı olmak için Karadeniz’den geçen gemilere eşlik edebilecek tarafsız ülkelerden oluşan bir deniz görev gücü kurularak azaltılmalıdır” önerisi yer aldı.
Rus Senatör Andrey Klimov, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre Karadeniz’de kıyısı olmayan ülkelere ait herhangi bir filonun Boğaz’dan geçemeyeceğini, Türkiye’nin anlaşmaya her zaman sıkı bir şekilde uyduğunu belirterek öneriye tepki gösterdi.
Klimov, “Bu forum kendi başına devletlerarası bir birlik değildir ve yasal olarak herhangi bir balıkçı derneğinden farkı yoktur. Bu yüzden uluslararası bir çözüm olarak ciddiye almaya değmez” dedi.
ABD’nin planı
NATO üyesi üç kıyıdaş ülke Türkiye, Romanya ve Bulgaristan geçen hafta İstanbul’da Karadeniz’de artan deniz mayınları tehdidiyle mücadele için kısaca “MCM Black Sea” olarak adlandırılan mutabakatı imzaladı.
DW Türkçe’nin haberine göre, ABD Başkanı Joe Biden’ın Aralık sonunda imzaladığı 2024 yılı savunma bütçesine (NDAA) dahil edilen Karadeniz stratejisi, Washington yönetiminin bölgede güvenliğin güçlendirilmesi, ekonomik kalkınmanın teşvik edilmesi ve enerji güvenliğinin güvence altına alınması için yeni bir yol haritası uygulamasını öngörüyor.
ABD’nin eski Avrupa Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Korgeneral Ben Hodges’a göre Biden yönetiminin bu hamlesi Karadeniz bölgesi için çok önemli bir dönüm noktası.
Hodges, ABD’nin ilk kez resmi olarak Karadeniz bölgesi için bir stratejiye sahip olacağına dikkat çekerek “Nihayet dikkatler, jeostratejik öneme sahip bu bölgeye odaklanacak. Bu gerçekten çok önemli. Henüz yolun başındayız, bu inisiyatif zaman içinde büyüyecek, gelişecek ve olgunlaşacak” dedi.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Avrupa Politika Analiz Merkezi’nde (CEPA) Stratejik Araştırmalar Bölümünün başkanlığını yürüten Ben Hodges, “Sadece askeri ya da ekonomik veya diplomatik bir strateji değil, hepsini entegre eden çok daha kapsamlı bir stratejiden söz ediyoruz” diyerek bu sayede hem ABD’nin bölgedeki stratejik çıkarlarının korunacağını hem de bölgedeki NATO müttefikleri ve partnerlerinin destekleneceğini savundu. Hodges aynı zamanda seyrüsefer özgürlüğünün güvence altına alınması için uluslararası hukuka riayet edilmesinin sağlanacağını ve bölgede ekonomik kalkınmanın da teşvik edileceğini belirtti.
Geçmişte İzmir’de NATO komutanı olarak görev yapmış olan ve Türkiye’yi yakından tanıyan Ben Hodges’e göre Washington’un yeni Karadeniz stratejisi ABD-Türkiye ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmasını da sağlayacak.
“Çok memnuniyet duyuyorum çünkü bu süreç ABD’yi müttefikimiz Türkiye ile daha iyi, daha olgun, daha tutarlı ve istikrarlı bir ilişki kurmaya zorlayacak” görüşünü aktaran Hodges, Washington’un Karadeniz stratejisinin Türkiye ile ilişkileri onarmadan, Ankara ile iş birliği yapmadan, kaygılarını ve çıkarlarını gözetmeden uygulanamayacağını, bu nedenle tarafların görüş ayrılıklarını aşmak zorunda olacaklarını anlattı.
Biden yönetiminin yeni Karadeniz stratejisinin ilk ipuçlarını ABD’nin Avrupa ve Avrasya’dan Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı James O’Brien, Ekim ayı sonunda ABD Senatosu’nun Dış İlişkiler Komitesi’nde yaptığı konuşmada paylaşmıştı.
Karadeniz’in jeostratejik önemine vurgu yapan O’Brien, “Güvenli, müreffeh, toprak bütünlüğüne yönelik tehditlerden ve ekonomik baskılardan arınmış bir Karadeniz bölgesi” hedeflediklerini söyledi.
O’Brien ana hatlarını paylaştığı stratejinin beş ayaklı olduğuna işaret ederken bunları şöyle sıraladı:
Bölge ile siyasi ve diplomatik angajmanın artırılması, NATO’nun bölgedeki güçlü varlığının desteklenerek bölgesel güvenlik alanındaki işbirliğinin güçlendirilmesi, Rusya ve Çin’in habis nüfuzuna karşı direnç oluşturarak stratejik altyapı yatırımları ve bölgesel ekonomik işbirliğinin teşvik edilmesi, bölgede enerji güvenliği ve temiz enerjinin teşvik edilmesi, yolsuzlukla mücadele ve dezenformasyona karşı koymaya odaklanarak demokratik direncin güçlendirilmesi.
Ancak pek çok vesile ile Montrö Boğazlar Sözleşmesinin aşındırılmasına izin vermeyeceğini söyleyen Türkiye’nin Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler dışındaki aktörlerin bölgeye müdahil olmasını istemediği biliniyor. Ankara, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması üzerine Montrö’nün 19’uncu maddesini yürürlüğe sokmuş, Boğazlar’ı sözleşme hükümleri çerçevesinde hem Rusya’nın hem de kıyıdaş olmayan ülkelerin savaş gemilerine kapatmıştı. Son olarak Ankara İngiltere’nin Ukrayna’ya hibe ettiği mayın tarama gemilerinin de Boğazlar’dan geçişine izin verilmeyeceğini açıklamıştı.
NATO üyesi Türkiye’nin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu’nun Ekim ayındaki bir konuşmasında “NATO’yu ve Amerika’yı Karadeniz’de istemiyoruz” demesi de geniş yankı bulmuştu. Tatlıoğlu, NATO’nun Karadeniz’de bazı tedbirler almaya çalıştığını söylerken Türkiye’nin zaten Karadeniz’de bütün güvenliği sağladığını ve sağlayacağını kaydetmiş, “Karadeniz’i bir Orta Doğu’ya çevirmesinler” uyarısında bulunmuştu.
Tatlıoğlu’nun bu çıkışını değerlendiren Ben Hodges, “Açıklamasını okudum ve hayal kırıklığına uğradım. Ama bu beni çok da endişelendirmiyor. Çünkü bu, Türkiye’nin pazarlıkları başlatma pozisyonu” dedi. ABD’nin her zaman Montrö’ye saygı gösterdiğini ve göstermeye de devam edeceğini vurgulayan Hodges, yeni Karadeniz stratejisinin Montrö Sözleşmesi’ne bir tehdit oluşturmadığını aktardı.
“NATO’nun Karadeniz’in güvenliğini devralma gibi bir niyeti yok. Biz orada müttefiklerimiz Türkiye, Romanya ve Bulgaristan’a bağımlıyız” diyen Hodges, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ancak Karadeniz Rusya, Romanya ya da Türkiye suları değildir, uluslararası sulardır. Gayet tabii ki seyrüsefer özgürlüğünün güvence altına alınması, müttefiklerimiz ve Ukrayna, Gürcistan ve Moldova gibi dostlarımıza güvence sağlamak için ABD gerekli prosedürlere uyarak Türk Boğazlarından geçme izni alıp Karadeniz’e girmek isteyebilir. ABD’nin de her ülke gibi bölgede iktisadi çıkarlarını gözetme hakkı vardır. Ama bu da herkesin uluslararası hukuka ve sözleşmelere uyması gerektiği anlamına geliyor. ABD de kesinlikle Montrö’ye uyacaktır.”
İstanbul’da üç NATO üyesi ülkenin Karadeniz’de deniz mayınları tehdidiyle mücadele için imzaladıkları mutabakatla ilgili olarak taraflarca farklı bilgilerin paylaşılması da soru işaretlerine ve tartışmalara yol açtı.
Türkiye, “Bölgesel Sahiplik İlkesi” uyarınca bu iş birliğinin kıyıdaş ülkelerle sınırlı tutulmasını istiyordu. Ancak Romanya Savunma Bakanlığı imza töreninden bir gün önce yaptığı yazılı açıklamada inisiyatife NATO’nun kıyıdaş ortaklarının yanı sıra NATO Daimi Deniz Görev Grupları ve kıyıdaş olmayan müttefiklerin de katılabileceklerini duyurdu.
Bu açıklama üzerine emekli Tümamiral Yankı Bağcıoğlu, sosyal medyada “Romanya Savunma Bakanlığı internet sitesindeki açıklama yarın imzalanacak mutabakatta yer alırsa: Montrö Sözleşmesi çerçevesindeki duruşumuzdan maalesef tam bir geri adım atmış olacağız” paylaşımını yaptı. Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz de “Bu haber eğer gerçekse Türkiye için Karadeniz’de jeopolitik harakiri anlamına gelir” sözleriyle tepki gösterdi.
“Karadeniz’in güvenliğini biz sağlarız” diyen Türkiye’nin aksine hem Romanya hem de Bulgaristan, Rusya’nın artan tehditlerinden endişe duyuyor, hem caydırıcılık hem de savunma yetkinliklerinin güçlendirilmesi için NATO’nun Karadeniz’deki varlığını güçlendirmesini istiyor.
Bulgaristan’ın Washington Büyükelçisi Georgi Panayotov Ekim ayında CEPA’nın sorularını yanıtlarken Rusya’nın Moldova ve Gürcistan’a saldırabileceği, NATO üyesi bir kıyıdaş ülkenin toprak bütünlüğünü, egemenliğini ihlal edebileceği endişesini paylaşmış, “Ama 600 gündür kıyıdaş ülkelere ait olmayan NATO gemileri Karadeniz’e girmedi” sözleriyle dolaylı olarak Türkiye’ye sitemini dile getirmişti.