“Lancet Oncology” adlı bilim dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmanın sonuçları, İngiltere’nin yoksul bölgelerinde kanserden ölme riskinin varlıklı bölgelere kıyasla yüzde 70 daha yüksek olduğunu ortaya koydu.
Araştırmanın baş yazarı ve Imperial College London’da Küresel Çevre Sağlığı Profesörü olan Majid Ezzati, “Çalışmamızdan çıkan iyi haber, İngiltere’de kanserden ölme riskinin son 20 yılda tüm bölgelerde düşmüş olması. Ancak araştırmamız aynı zamanda İngiltere’deki farklı bölgeler arasında kanserden ölümlerdeki şaşırtıcı eşitsizliği de vurguluyor” dedi.
Almanya’da da kansere yakalanma riski düşüyor. Ancak, tıpkı İngiltere’de olduğu gibi, bu gelişme de bir çelişkiyi barındırıyor. Alman Kanser Araştırma Merkezi’nden (DKFZ) Lina Jansen öncülüğündeki Alman araştırma ekibi, “International Journal of Cancer” adlı bilim dergisinde, bu eğilimin sosyal açıdan daha iyi durumda olan bölgelerde diğer yerlere kıyasla çok daha belirgin olduğuna dikkat çekiyor.
DKFZ uzmanlarının Almanya’nın sekiz ayrı eyaletinden 48 milyon kişiye ait verileri inceleyerek 2007 ile 2018 yılları arasındaki kanser teşhis oranlarını karşılaştırdığı araştırmanın sonucuna göre, sosyal eşitsizlik Almanya’daki yeni kanser vakaları oranını giderek daha fazla etkiliyor.
Alman araştırmacılar ilk olarak çalışmaya dahil edilen tüm bölgeleri gelir, istihdam oranı ve eğitim seviyesini içeren bir sosyoekonomik endekse dayalı olarak beş gruba ayırdı.
Araştırmada, gözlemlenen dönem boyunca beş grupta da daha az insanın kansere yakalandığı tespit edildi. Ancak yeni vaka oranındaki bu düşüşün dezavantajlı bölgelerde varlıklı bölgelere kıyasla çok daha zayıf olduğunu saptayan araştırmacılar, bu durumun hem genel olarak tüm kanser türleri hem de özellikle erkeklerde bağırsak ve akciğer kanseri için geçerli olduğuna dikkat çekti.
Araştırmaya göre, 2007 yılında sosyoekonomik açıdan en zayıf bölgelerdeki erkekler, dezavantajlı bölgelerdeki erkeklere göre yüzde 7 daha fazla yeni kanser vakası oranına sahipken bu rakam 2018’de yüzde 23’e yükseliyor. Kadınlar için ise bu fark 2007’de yüzde 7’yken 2018’de yüzde 20’ye çıkıyor.
Eşitsizlikle mücadele etmek için öncelikle sosyoekonomik açıdan en zayıf bölgeleri neyin karakterize ettiğini bilmek önem kazanıyor.
İlginç bir şekilde, kansere yakalanmada altyapı ve tıbbi bakım gibi faktörler büyük bir fark oluşturmazken işsizlik, sosyal yardım alanların oranı veya okulu bırakma oranı gibi bireysel faktörlerin daha etkili olduğu örülüyor. Alman Kanser Araştırma Merkezi’nden (DKFZ) Lina Jansen, “Dolayısıyla sosyal faktörler genel altyapıdan çok daha büyük bir rol oynuyor gibi görünüyor” diyor.
Araştırmacılara göre, yaşam tarzıyla ilgili kanser risk faktörlerinin yaygınlığının farklı olmasında da sosyal eşitsizliğin rolü büyük. Örneğin tütün tüketimi, hareketsiz yaşam veya şiddetli obezite görülme sıklığında sosyoekonomik farklılıkların etkili olduğu görülüyor.
Ancak bu kesinlikle Almanlara ya da İngilizlere özgü bir sorun değil. Alman Kanser Araştırma Merkezi’ne göre, kanserle bağlantılı sosyal eşitsizlikler hem ulusal hem de uluslararası düzeyde yapılan araştırmalarda pek çok kez ortaya kondu. Merkez, “İster tarama testlerinin ne sıklıkta yapıldığı, ister yeni kanser vakalarının oranı, kanserden ölüm ya da kanserden kurtulma söz konusu olsun, insanların sosyoekonomik geçmişinin her zaman bir etkisi vardır” değerlendirmesi yapıyor.
Kanada ve ABD’de yapılan çalışmalarda da yoksul bölgelerindeki ya da daha düşük eğitim ve gelir gruplarındaki kişilerde ölüm ve kansere yakalanma oranlarının daha varlıklı yaşıtlarına göre daha yüksek olduğu; akciğer, bağırsak, rahim, mide ve karaciğer kanseri riskindeki artışın özellikle belirgin olduğu sonucuna varıldı.