İlginç bir muhalefetimiz var; “halka rağmen halkı yönetmek” gibi bir siyasi yaklaşıma sahipler.
Bakış açısı bu olunca da asla AKP gibi tüm toplumu kapsayan bir çatı oluşturamıyorlar. AKP Kürt, Türk, yoksul, çiftçi, şehirli, köylü herkesten oy alıyor, muhalefet partileri ise her biri dar çevreden beslenen ulusal nitelik kazanamamış partiler. CHP şehirli küçük burjuvadan, İYİP kentli Türk milliyetçisi küçük burjuvadan, HEDEP Kürt milliyetçiliğinden besleniyor, oysa AKP için herkesin ortak paydası olan “fakirlik” temel hareket noktası.
Seçimden önce muhalif ekonomistler ne olduğunu anlatmadan “ortodoks politikalar” diye ortalığı yıkarken AKP bunun ciddi bir sosyolojik maliyeti olacağını bildiği için fakirliğin büyümesine “iktisat teorisine” aykırı olsa da izin vermedi. Ekonomik olarak yanlış olsa bile sosyolojik olarak doğruydu, zaten bunun ödülünü de aldı.
Peki muhalif partilerin ve ekonomistlerin “ortodoks politikalar” diye bağırdığı şey nedir, ben size detaylı açıklayayım:
Faizleri yükselt, kamu harcamalarını azalt, çalışanlara zam yapma işsizliği artır, yani kısacası geniş halk kesimlerine ağır bir bedel ödet, bunun karşılığında insanlar açlıktan ölsün, ekonomi düzelince de patronlar düzelen ekonomik ortamdan malı götürsün.
Çalışan kesimler de onca zaman çektikleri açlık ve işsizliğe karşı “asgari ücret”ten bir iş bulabilsin. Türkiye’de kayıtlı işçilerin %42’si asgari ücretlidir yani çalıştığı zaman sadece aç kalmaz, refah falan hak getire.
Durum böyleyken muhalif ekonomistler “ortodoks politikalar” diye neden bağırıyor? Patronlar ilerde daha çok kazansın diye, öyle yağma yok, halk da gider AKP’ye oy verir.
AKP’yi övdüğüm gibi bir sonuç çıkmasın, onlar da fakirliğin kronik hale gelmesinden faydalanıyor ama halka fakir olduklarını bildiği mesajını veriyorlar.
Tam 20 yıl oldu ne artan oranlı vergi getirdiler ne dolaylı vergileri düşürdüler ne de ülkedeki en büyük rant kaynağı olan faizi ve gayrimenkulü vergilendirdiler. Ama halk için kötünün iyisi; muhalefet sizi öldüreceğim deyince mecburen fakirliğe razı oluyorlar.
Türkiye’nin sorunu ekonomi değildir, ekonominin ürettiği değerin adil paylaşılmıyor olmasıdır. Buna ilişkin politikaları anlatmadan “ortodoks politikalar” diye tutturmak patron yağcılığı, halk düşmanlığıdır.
Önce adil vergi sistemi oluşturup adil ücret sistemi kuracaksın, sendikalaşma, grev hakkı vereceksin ondan sonra “ortodoks politika” diyeceksin ki ekonominin ürettiği refah paylaşılsın.
Bunları söylemeden “ortodoks politikalar” diye bağırıp çağırmak sadece sermaye sözcülüğüdür.