Eskiden manik depresif hastalık adı da verilen bipolar bozukluk, Türkiye Psikiyatri Derneği’ne göre iki ayrı hastalık dönemleriyle karakterize edilen bir ruhsal bozukluktur.
Bu hastalık dönemlerinden birinde taşkınlık (mani), diğerinde ise çökkünlük (depresyon) bulunmaktadır. Birbirlerine zıt gibi görünen bu iki hastalık dönemi, yatışma ve alevlenmelerle seyreder. Hastalık dönemleri dışında ise hasta tamamen normale döner. 2/3 oranında kalıtsal olan bu hastalık kadın ve erkekte eşit oranda görülür.
Manik dönemlerde hasta aşırı coşkulu olur, abartılı düşüncelere kapılmak, ayağı yere basmayan projelere girişmek, kendini olduğundan önemli hissetmek, yenilmez olduğuna ve hata yapmadığına inanmak, sonuçlarını düşünmeden riskli işlere girişmek çok rastlanan semptomlardır.
Depresif durumda ise mutsuzluk, karamsarlık, öz güvende azalma, abartılı suçluluk veya pişmanlık, hatta ölüm ve intihar duyguları ön plana çıkar.
Stresli veya travmatik olaylar bipolar bozukluğu tetikler. Mevsim geçişleri de manik veya depresif atakların alevlenmesine neden olabilir. Mart ayından başlayarak manik ataklar artar, hastalarda tepkisel davranışlar, saldırganlık eğilimleri, öfke patlamaları, aşırı para harcama gibi belirtiler ortaya çıkar.
Şimdi emekli olan Cerrahpaşa’nın değerli bir psikiyatri/nöroloji profesöründen duyduğuma göre, manik dönemlerde alınan hatalı kararlar nedeniyle şirketlerini batıran, eşlerini boşayıp birlikteliklerinin başarısız olacağı açık başka partnerler bulan, hem sosyal yaşamlarında hem de iş yaşamlarında dolandırılan çok miktarda hasta ile karşılaşılıyormuş. Gerek manik, gerekse depresif dönemlerde hastaların maddi ve manevi olarak kendilerine zarar vermeleri kadar, çevrelerine de zarar vermeleri söz konusu olabilirmiş. Yakın çevrelerinde bulunan kişiler de, özellikle hastanın manik dönemlerinde, bilinçli veya bilinçsiz olarak bu durumdan avantaj sağlayabiliyormuş.
Hastalığın kontrol altında tutulması için ilaç tedavisi çok önemli. Genelde ilaç olarak quetiapine (Serquel vb.) ve/veya lityum (Lithuril vb.) kullanılıyor. Psikiyatristler hastayı bir süre izleyerek en uygun dozu belirliyorlar, sonra da zaman zaman yapılan kan testleriyle ince ayarlar yapıyorlar. Hasta da normal bir yaşam sürüyor.
Bir politikacıda bipolar bozukluk olması çok daha ciddi bir sorun. Zira sadece kendisine, ailesine ve partisine değil, aynı zamanda ülkeye de ciddi zararları olabiliyor. Özellikle manik dönemler çok riskli. Kendisi veya ailesi bu durumun farkında değilse, kişinin yakın çevresi tarafından gaza getirilmesi de olası.
Bir kişinin fiziki bir sağlık sorunu olduğunda, hem hastanın kendisinin bunu fark etmesi hem de yakın çevresinin görüp uyarması daha kolay. Ama ruhsal bir sorun olduğunda hastanın kendisinin durumu algılaması da, çevresinin rahatsızlığı gözlemlemesi de çok zor. Bu tür rahatsızlıklar genelde kişinin karakter özellikleriyle de karıştırılabiliyor.
Ben sade bir Türk vatandaşı olarak 2023 Mart’ından beri değer verdiğimi düşündüğüm bir parti başkanında bipolar bozukluğun emarelerini görüyorum. Birlikte çalıştığı arkadaşlarına karşı gösterdiği tepkiler, iş birliği yaptığı partilere ve liderlerine karşı aşırı tepkisel tutumlar, meydan okumalar, o hatalı ben hatasızım takıntıları, ki bunu yakın çevresindeki kişiler de teşvik ediyor, birlikte oluşturulan çalışma gruplarını büyük bir patırtı ile terk edip sonra geri dönmeler, kendini ve partisini dev aynasında görmeler, tipik bir manik duruma benziyor.
Bu kanaate varmamda, yakın çevremde bipolaritesi bulunan kişilerin olması rol oynuyor. Ama psikiyatrist olmadığımdan kesin bir şey söylemem olanaksız. O nedenle ailesine ve partisindeki yakın çalışma arkadaşlarına, söz konusu kişiyi sürekli gaza getirmek yerine, kendisine bir de bu gözle bakmalarını ve bir psikiyatriste görünmeye ikna etmeye çalışmalarını, hem kişinin kendisi hem de ülkem adına rica ediyorum.
Not: Bu yazı önce noktakibris.com sitesinde yayınlanmıştır.