Rusya’da önemli ve saygı duyulan bir misafir geldiğinde karşılama usulü açısından ilginç bir gelenek yaşatılmaktadır. Geleneksel kıyafetler içindeki genç bir kız iki elinde işlemeli havlu üstünde bir tepsi tutar. Tepsinin içinde yuvarlak bir ekmek ve üstünde ise küçük bir kabın içinde tuz bulunur.
Eğer böyle bir sunum yapılıyorsa bu durumda ekmekten küçük bir parça koparılması, tuza banılması ve yerken gülümsenmesi gerekir. Böyle bir şeyin reddedilmesi nezaket kurallarına uygun düşmez.
Bu gelenek Rusya’da misafirperverliğin ve konuklara saygının bir ifadesi anlamına gelir. Resmi karşılamalarda, aktivitelerde, bazen örneğin turistlerin restoranlara gelişlerinde bile bu geleneği görmek mümkündür.
Aslında ekmek birçok kültürde önemli bir konuma sahiptir. Yiyeceklerin anası ve en kutsalıdır. Rusya’da bolluğu, zenginliği ve bereketi temsil eder.
Tuz ise özellikle eski zamanlarda dünyanın birçok yerinde herkesin kolayca ulaşamadığı, çok değerli bir ürün olmuştur. Örneğin Roma zamanında tuz yatakları çoğu zaman sadece zenginlerin ve soyluların rahatlıkla ulaşabileceği bir üründü. Bugünkü maaş kelimesinin (salary) tuz yollarını koruyan kişilere yapılan ödemelerden türetildiği bilinmektedir.
Ruslar için de eski zamanlarda önemli bir üründü tuz. Orta Çağ’da şöyle bir inanç olmuştu: Eğer iki düşman ekmek ve tuz paylaşıyorsa bundan sonra yakın arkadaş haline gelecekler ve barış içinde yaşayacaklardır. Ayrıca tuzun şeytani güçlerden koruyacağına da inanılmıştır.
Günümüzde Rusya’da “ekmek ve tuz” geleneğini düğün törenlerinde de görmek mümkündür. Resmi evlilik töreni veya düğün sonrasında düğün kutlamasının yapıldığı ziyafet salonunda “ekmek ve tuz” ayini yapılabilmektedir.
Gelin ve damat ekmek parçalarını koparır, tuza daldırır ve birbirlerine yedirir. Bu eylem, hayatın her türlü zorluğuna karşı idareye etmeye hazır olduklarını ve her zaman birbirlerine bakacakları taahhüdünü simgeler.
Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.