Çarşamba, 28 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Türk edebiyatında korku

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 27 Ağustos 2023 00:49
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Edebiyatımızda “korku” 2000’lerden önce, 1920’lerde ve 1930’larda şöyle bir varlık gösterip sessizliğe bürünmüştür.

Türk edebiyatı tarihinde bu türde eserlerin 2000’ler dışında en yoğun olarak yayımlandığı dönem 1930’lardır. Bunda korkunun pek girilmeyen bir alan oluşu ve bazı sinema eserlerinin (Dracula, Frankenstein vs.) etkisi olduğu, bu tür kültür ürünleriyle daha haşır neşir olmaya başlamaları etkilidir belki.

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın, Gulyabani (1913) ve Cadı (1913) gibi korku olmayan eserlerindeki korkulu tasvirlerle, telif ve çeviri polisiye eserlerle, tefrikalarla haşır neşir olan edebiyatımızda, çok zayıf da olsa 1920’lere doğru bir kıpırdanma görürüz.

Selim Nüzhet Gerçek, Claude Farrere’nin La Maison des Hommes Vivants adlı 1911 tarihli romanını, Ahmet Kâmil takma adıyla 1910’ların İstanbul’una uyarladığı Canvermezler Tekkesi adlı bir roman kaleme alır ki bu adaptasyon roman bilinen ilk korku eserimizdir.

Önce İleri gazetesinde 15 Eylül-30 Ekim 1921 tarihleri arasında 37 sayılık tefrika olarak
yayımlanmış, sonra da 1922’de kitap olarak basılmıştır (Merve Köken’in gayretiyle bu roman 2020’de günümüz Türkçesine aktarıldı). Birkaç yıllık bir suskunluğun ardından bahsettiğim kıpırdanma baş gösterir. Ali Rıza Seyfi’nin 1928’de, Bram Stoker’ın ünlü eseri Dracula’yı Kazıklı Voyvoda adıyla 1920’lerin İstanbul’una uyarladığı romanı neşredilir. Hüseyin Rahmi Gürpınar, epey ürkütücü tasvirlere yer verdiği Mezarından Kalkan Şehit’in (1929) ardından, 1932’de gazete tefrikası olarak Ölüler Yaşıyorlar mı? adlı tek ve son doğaüstü temaya sahip tefrikasını yazar

Sadece onlar mı? Suat Derviş 1929-1933 yılları arasında Ne bir Ses Ne Bir Nefes (1923,
roman), …Hikâyesi (1929, öykü), Bakışlar (1929, öykü), Mumya (1929, öykü) ve Onları Ben Öldürdüm (1933, roman) adlı eserleriyle korku türünün edebiyatımızdaki öncüleri arasında yer almıştır.

Keza Nezihe Muhiddin de Benliğim Benimdir! (1929) ve İstanbul’da Bir Landru (1934) adlarıyla gotik türde eserler vermiştir.

Peyami Safa, “Server Bedi” müstear ismiyle Selma ve Gölgesi adlı korku-gizem olarak başlayıp psikolojik gerilim türüne uzanan bir tefrikayı 1938-1939 arasında Cumhuriyet gazetesinde yazmıştır.

Kaan Güler vesilesiyle sosyal medyada denk geldiğim, Halit Fahri Ozansoy’un 1937’de
Son Posta gazetesinde yazdığı “Korku ve Dehşet Edebiyatı” başlıklı yazısında, bu edebiyat türünden bahseder okurlarına. O dönemde çok güçlü karşılık bulamasa da epey konuşulduğunu, ticari amaçlarla da olsa istisnai denemelerde bulunulduğu görülmektedir.

Bu dönemde bir isim vardır ki yeri eserleri ve tavrıyla hayli müstesnadır. Türk edebiyatında tüm “müphemliği” ve “meşumluğuyla” doğrudan “gotik” türde (bahsettiğim kavramlar bu türün temel taşı sayılırlar) öyküler yazan, korku edimini açıkça görebileceğimiz ilk kalem Kenan Hulusi Koray’dır. Onu bu yönüyle, ağırlıklı olarak 1930’larda kaleme aldığı, muhtelif neşriyatta çıkmış öyküleriyle “korku edebiyatımızın ilk kalemi” olarak nitelendirmek kabildir.

Maalesef onun bu yönü son on yıllarda ancak fark edilebilmiştir. Okullarda da edebiyat derslerimizde Yedi Meşalecilerin içerisindeki tek nesir (düz yazı) yazarı olduğu bilgisi dışında kendisine pek yer verildiğini hatırlamıyorum.

(Mehmet Berk Yaltırık, tdk.gov.tr)

Yazının tamamını okumak için tıklayın

EtiketlendiSeçilen
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale Türk kampındaki imparator penguenler
Sonraki Makale Geldi çattı mantar toplama zamanı

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

*Serbest Kürsü

Tarihten ders almayı bilmek…

Gürsel Demirok
28 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

Türkiye’de “adaletsizlik sendromu”

Dr. Nil Gönce
27 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

Sürdürülebilir kalkınmanın anahtarı

Yıldırım Aktuğan
26 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

Kilise, engizisyon, katliamlar

Metin Gülbay
24 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?