Netflix’te bu ay yayına giren “Painkiller” dizisi bizde fazla bilinmeyen ancak ABD’yi kasıp kavuran bir sağlık skandalını anlatıyor.
Altı bölümlük dizide Sackler ailesinin (aşağıdaki fotoğraf) “OxyContin” adındaki bir ağrı kesicinin lisansını etik olmayan yollarla alması, çok agresif ve yine etik olmayan yollar kullanarak pazarlaması ve ABD’de neredeyse “leblebi çekirdek” gibi satılır hale getirmesinin gerçek hikayesi anlatılıyor. Büyük miktarda uyuşturucu içeren ve aynı zamanda bağımlılık yaratan “OxyContin” ABD’de yaklaşık yarım milyon kişinin ölümünden sorumlu tutuluyor, Sackler’dan ise “Amerika’nın en şeytani ailesi” diye söz ediliyor.
Eleştirmenler son derece trajik bir olayı anlatan diziyi pek beğenmemiş. “Painkiller”ın şanssızlığı, geçen yıl aynı konuyu anlatan bir başka dizi yapılmış olması. “Dopesick” adını taşıyan o diziye övgüler yağdıran eleştirmenler “Painkiller”ın ise sınıfta kaldığını düşünüyor. “Dopesick”in en önemli üstünlüğü olarak Michael Keaton, Kaitlyn Dever, Peter Sarsgaard ve Will Poulter gibi ünlü ve usta oyuncuların performansı gösteriliyor. Buna karşılık “Painkiller”ın hem senaryo hem de oyunculuk performansı açısından başarısız olduğu görüşü ağırlık kazanıyor.
Ama bu olumsuz yorumlardan dizinin izlenmemesi gerektiği sonucunu çıkarmamak gerekiyor.
Çünkü “Painkiller” gözünü para bürümüş hırslı bir ailenin gücünü, servetini ve bağlantılarını kullanarak, yolsuzluğa bulaşmayı hiç umursamadan insanları ölüme göndermesini ve aynı zamanda ABD’deki sistemin defolarını ve zengini korumasını lafı dolandırmadan anlatıyor.
Büyük ve agresif bir reklam kampanyasıyla 1990’ların ortasında Sackler ailesinin sahibi olduğu ilaç şirketi 100 yıllık Purdue Pharma tarafından piyasaya sürülen ilaç birkaç yıl içinde ABD’nin en ünlü ağrı kesicisi haline geldi. Şirket, ilacın lisansını alabilmek için sadece çok az hastada bağımlılık yarattığına ilişkin kuşkulu bir rapor sayesinde ABD Gıda ve İlaç Dairesi’ni (FDA) ikna etmeyi, daha doğrusu kandırmayı başardı. Bir süre direndikten sonra ilacın lisansını onaylayan FDA yetkilisi Dr. Curtis Wright, bir yıl sonra Purdue’de çalışmaya başladı.
İlacın ünü yayıldıkça etkisini çoğaltmak için dozunu artıran şirket hastalarda ortaya çıkmaya başlayan sağlık sorunlardan ve ölümlerden hep uyuşturucu kullanıcılarını suçladı. Aslında reçeteyle satılan ilaç bir süre sonra karaborsada satılır hale geldi. İşin aslı Purdue reçeteyle satılan ve tamamen yasal olan bir uyuşturucuyu piyasaya sürmüştü ve milyarlarca dolar kazanıyordu. Purdue doktorları ama ikna ederek ama rüşvet vererek “OxyContin” yazdırmayı başarmıştı.
Artan ölümler yetkililerin dikkatini çekmeye başlayınca soruşturmalar açıldı ve şirket ilaçla ilgili olarak yanıltıcı bilgi vermekle suçlandı. Önceleri 24 milyon dolarlık bir tazminat ödemeyi kabul eden şirket, yakınlarını kaybedenlerin açtığı davaların çığ gibi büyümesi üzerine 2019 yılında iflas koruma istedi ve 8.3 milyar dolar gibi rekor bir tazminat ödedi. Ama ilaç sayesinde dev bir servete kavuşan Sackler ailesinin hiçbir üyesi devletle varılan anlaşma sayesinde yargılanmadı.
Konuyla ilgili son gelişme, ABD Yüksek Mahkemesi’nin 10 Ağustos’ta Sackler ailesine yargı muafiyeti tanıyan anlaşması askıya alması oldu.
İstatistiklere göre ABD’de 1999-2020 yılları arasında 841 bin kişi aşırı doz uyuşturucudan hayatını kaybetti. Bu ölümlerden 500 bini “opioid” olarak adlandırılan ağrı kesicilere bağlanıyor ki 2020’ye kadar o piyasanın aslan payı Purdue’nin elindeydi.