Gazeteci Varol Ersoy, Medyaradar sitesinde “Gazete tirajları neden açıklanmıyor” başlığıyla aşağıdaki yazıyı kaleme aldı:
Gazete tirajları, yani gazetelerin ne kadar sattığı önemlidir. Onların gücünü, etkinliğini gösterir. Sadece bunu göstermekle kalmaz, aynı zamanda reklam ve ilan pastasından alacakları payı da belirler…
Bizde de eskiden böyleydi.
Yaklaşık 15 yıl öncesine kadar hiç kimse gazetelerin açıklanan satış rakamlarına inanmamayı aklının ucuna bile getirmezdi.
Gazeteler satış rakamlarını artırmak için promosyon yapar, kupon uygulamasıyla okurlarına eşantiyon dağıtırdı. Özellikle 1980’li yılların sonu ve 1990’lı yıllar, gazetelerin armağan yarışmasıyla geçti. Kupon karşılığında hediye edilmeyen şey kalmadı.
Bu kampanyaları en çok yapan gazeteler ise Günaydın, Sabah, Güneş, Hürriyet, Milliyet ve Tercüman’dı. 1989 yılında bu gazeteler tam 52 ayrı çeşit armağan dağıttı. Hemen hepsi, kitap, ansiklopedi, tabak, çanak, bardak, çatal-kaşık ve oyuncak veriyordu.
Günaydın ve Hürriyet, çekilişle her hafta bir otomobil bile hediye etti. Hatta Hürriyet işi dayalı, döşeli ve hizmetçili ev vermeye kadar bile götürdü.
En akıldışı hediyeyi ise o günlerde Kemal Ilıcak’ın sahip olduğu Tercüman Gazetesi verdi. Tercüman okurlarına kurayla bir adet uçak bile hediye etti.
Yanlış yazmadım…
Bildiğiniz jet tipi bir yolcu uçağı!
Sonra ne mi oldu?
Birçok gazete bu amansız rekabetin altından kalkamadı; ya el değiştirdi ya da Tercüman gibi kapandı gitti.
İşte; o günlerde gazeteler haftada en az bir kez, bir önceki haftanın satış rakamlarını okurlarına duyurur ve bununla övünürdü.
***
Bu yarış 2010’lu yılların başına kadar azalarak da olsa sürdü. Özellikle Cem Uzan’ın sahip olduğu Star Gazetesi’nin yayın hayatına başlamasıyla bu kez Hürriyet, Milliyet, Sabah ve Star arasında büyük bir yarış başladı.
Cep telefonları, bilgisayarlar havalarda uçuştu.
Bu yarışa 2003 yılında kurulan Vatan’ın da katılmasıyla hediyelik eşya üreticileri altın devirlerini yaşadı.
Ancak 2010’dan sonra durum değişti.
Bu gazetelerin tamamı el değiştirdi. İktidar tarafından bu gazeteleri almakla görevlendirilen yeni patronlar ise tirajı artırmak için kendi aralarında yarışmak yerine, promosyon adı altındaki tüm giderlerden vazgeçmeyi tercih etti.
Gazeteler o tarihten bu yana hediye dağıtmıyor.
Peki; bunun karşılığı ne oldu?
Hızlı tiraj kaybı…
Ancak bu, medyanın yeni patronlarının çok da umrunda olmadı.
Çünkü o güne kadar tiraja göre reklam veren iş dünyası, o tarihten sonra “iktidara yakınlığa” göre reklam dağıtmaya başladı.
Özellikle kamu bankaları başta olmak üzere tüm kamu kuruluşları, muhalif medyaya reklamı kesti. Pastanın tamamını yandaşlara yedirdi.
Bu da tirajları onda bire düşen anlı şanlı gazetelerin eskisinden çok daha fazla para kazanmasını sağladı.
Yani tirajlar düştü ama… Maliyet de azaldı.
Sektörde sendikanın da kökü kazılınca, ücret yükü iyice düştü.
Buna karşın reklam gelirleri patladı.
Hürriyet, Milliyet, Sabah, Vatan, Star, Akşam gibi bazı gazeteler, düşen tirajlarını uzunca bir süre yüksek gibi gösterdi. Gerçek tirajı 20 bini bulmayan bir gazetenin satışı 150 binmiş gibi açıklandı.
O sırada gerçek tiraj açıklayan Sözcü, Cumhuriyet gibi gazeteler de vardı. Örneğin Sözcü, tirajlarını aşırı şişiren yandaş gazetelerden daha fazla sattığı halde, iktidardan korkan reklam verenlerin boykotunu aşamadı.
***
O günlerde şişirilen tirajdan bugün artık hiç söz edilmiyor.
Ancak yapılan bazı araştırmalar toplam tirajın artık 500 bine bile ulaşmadığını ortaya koyuyor.
İyi de serbest piyasa ekonomisinin temel kuralı olan rekabet, gerçek anlamda ne zaman hayata geçecek?
Tirajları, kim, ne zaman açıklayacak?
Reklam verenler, siyasi iktidarın baskısına göre değil de satış rakamlarına ve hedef kitlelerine göre reklam dağıtmaya ne zaman başlayacak?
***
Bu sorularıma bugün itibarıyla yanıt verebilecek tek kurum, Reklam Verenler Derneği…
Söyleyin beyler; hiç satmayan gazetelere akıttığınız paraları, halkın son on yıldır haber aldığı neredeyse tek kanal olan internet medyasına ne zaman aktarmaya başlayacaksınız?
Bu “ölü yatırım”a ne zaman son vereceksiniz?
Ve en önemlisi, trilyonlar akıttığınız o gazetelerin kaç kişiye ulaştığını ne zaman merak etmeye başlayıp, tiraj raporu istemeyi ne zaman aklınıza getireceksiniz?