Neden gündelik hayatta insan maske takar?.. Neden gerçek duygularını, düşüncelerini, değer yargılarını ve görünüşünü gizleyen aldatıcı bir görünüme ihtiyaç duyar?
Kişi, sevmediğini, beğenmediğini, öfkelendiğini, nefret ettiğini gerçekte söylemek istediğini gizler. Bunun yerine kabul göreceğini düşündüğü duygu ve davranışlarla yüzüne maske koyar. Bu kişiyi olduğundan başka biri yapar. Kişi gerçek yüzünü, kişilik özelliklerini taktığı maske ile gizlemektedir. Nasıl bir tiyatro sahnesinde sanatçılar oyuna uygun maskeler takarak rollerini bu maskeler yardımıyla canlandırıyorlarsa, gerçek hayatta da insan maske takıyor. İnsanın kişiliğini maskelemesinin sebebi yaşadığı toplumun felsefesinin yanında değer, din, gelenek ve göreneklerine, ahlak anlayışına ters düşmemek içindir.
Toplumsal bir varlık olan insanlar birbirleriyle ilişkilerinde her alanda maske takarlar. Şunu iddia edebilirim ki maskesiz insan yok gibidir. Kime sorsanız, “Ben dobrayım içim dışım bir. Ben maske kullanmam. Neysem oyum” der… Aslında, insanlarla ilişkilerinde hiç maske takmadığını dürüstlükle söyleyebilecek kişi sayısı son derece azdır. İletişimde olduğumuz insanların duygu, düşünce şekilleri, davranış biçimleri, dış görünüşleri, ilgileri, yetenekleri, olayları algılama biçimleri ve tepkileri hep farklı olduğundan toplumdan dışlanma, tepki görme korkusundan olmadıkları bir kişiliğin maskesini kullanır. Kısacası, toplumda sempati görmek, değerli olabilmek adına herkes olduğunda farklı birisi olmakla meşgul. İnsanın sosyal hayatta farklı görünme çabası için kullandığı maske soyut bir kimliği ifade eder.
Maskelerle ilgili eleştirilerde bulunan Platon, maskeyi gerçeği gizleyen bir metafor olarak ifade eder. Var olanların varlığı gerçeklikten ayrı düşünülemez. Evren, varoluş ve tekrar yok oluş olarak gerçekliğe bağlıdır. Filozofa göre değişime uğrayan gerçek değildir. Gerçeklik, maskesiz, idealar dünyasında olup bu dünya zamansızdır. Platon’a göre gerçek, idealarla dünyası ile değişen dünya arasında bir köprüdür. Bu gerçekliği hisseden yaşayan insan öz varoluşunu ancak maskesiz gerçekleştirir. Kendine güveni olan kişi genellikle daha az maske takar. Maskeyi kullanan kişi olumlu ya da olumsuz bir tarafını ortaya koyar. İnsanın kendi özgün kişiliği ile toplumsal kişiliği arası dengenin kurulamaması anlamındadır.
Nesnel dünyada fiziksel olarak sahte yüzlerle hareket eden insanlar, internette de kimliğini gizleme ihtiyacı duyarak sahte hesaplarla, farklı takma isimlerle sosyal ağ maskesi kullanıyor. Bu tür bir maske takmak bireye kimlik karmaşası, kişilik bölünmesi, kişilik çatışması ve yalnızlık olarak döner.
Böylesi maske kullanan insanlar etrafımızda, her yerde sarmaşık gibi, kanser gibi sarmış her yeri. Bu maske yüzünden insana ait olan iyi değerleri kaybettik. Çevremizde maskeli yüzler, sahte gülüşler, çıkarlar uğruna ağızdan dökülen yalan sözler, yağmur nereye yağarsa tarlayı oraya çeken, saça göre tarak isteyen kişilikler.
Kişi yaşadığı öfke, kaygı, depresyon, sinirlilik, aşırı duyarlılık, gerginlik, can sıkıntısı gibi duyguları maskeleyerek gizler. Örneğin, aşırı yemek yiyenler, fazla sigara ve içki tüketenler ya da uyuşturucu kullananlar toplumdan tepki alacaklarını bildikleri için bu alışkanlıklarını saklamaya çalışır. Gerçek kişiliğini gizleyerek maske kullanan kişi bu sayede bir anlamda çevresine uyumunu sağlamaktadır.
Carl Gustav Jung’un dediği gibi, “İnsan bilinç dışının iki yüzü vardır. Bunlardan biri toplumun beklentilerine uygun düşen rolleri yerine getirdiğimiz persona, diğeri de tam tersi olan ve insanın karanlık yüzünü temsil eden gölgedir. Birey, persona sayesinde gerçek kimliğini saklar; sağlıklı bireyselleşebilmek için gölgesiyle karşılaşmalı ve yüzleşmelidir.”
Bu, kişinin bilinç dışı benliğinin, insan ruhunun baskı altında tutulan isteklerle bunlara bağlı düşüncelerin oluşturduğu karanlık dehlizlerle dolu olan yerdir. İnsanın sakladığı, bastırdığı karanlık tarafı, tasvip edilmeyen tarafıdır.
Jung’un ifade ettiği gölge gerçek kimliğini saklayan kişinin bütün özelliklerini toplumun beklentilerine cevap verecek şekilde hareket etmesidir. Bu şuna benzer: Ay’ın hep aydınlık parlak yüzünü görüyoruz. Hiçbir zaman karanlık yüzünü göremiyoruz.
Akli dengesi yerinde olmayanlar, sarhoşlar ve bebekler maskelerin arkasına saklanmaz, gerçek benliğini bilinçsiz yaşar.
İnsanın hayatta kalma mücadelesi dönüşümlerle, buluşlarla, bilimle, teknikle modernleşmeyi getirdi. Modernleşme bir yandan insan ilişkilerine ve hayatına büyük kolaylıklar getirirken diğer taraftan derin yaralar açtı. Hayatımızda yeri doldurulamayacak kayıplara sebep oldu.
Değişimin hızla yaşanması insanların hayatında önemli gelişmeler doğurdu ama aynı zamanda bireylerin parçalanmasına, yalnızlaşmasına yol açtı. Sosyal ilişkiler, görsel, yapmacık, samimiyetsiz, iki yüzlü ilişkiler haline dönüştü.
Sonuç olarak, “İnsanları yorgun kılan hayat değil, taşıdıkları maskelerdir” diyen William Shakespeare, insanın yüzünde, ruhunda, kişiliğinde var olan maskenin en ağır yük olabileceğini dile getirmiş.
Herkesin maskesini evde bırakıp gerçek yüzü ile yaşadığı gerçek bir yaşam olması dileğiyle.