Düşünce özgürlüğü, insanlığın ilerleme ve kendini gerçekleştirme yolculuğunda önemli bir rol oynamıştır.
Bu bağlamda, Batı’da bilimin, felsefenin ve tartışma kültürünün doğduğu yer olarak bilinen Antik İyonya, aynı zamanda özgür düşüncenin beşiği olarak da bilinmektedir.
İyonyalı doğa filozofları, evrenin kökenini ve yapısını akıl yürütme yoluyla araştırmanın ve anlamanın mümkün olduğunu vurgulamış ve bu yönde öncü olmuşlardır. Thales (M.Ö. 6. yüzyıl) ve diğer İyonyalı düşünürlerin bize bıraktığı bu değerli miras için minnettarız.
Akıl, insanın bilinçli farkında olarak düşünme, anlama, mantıklı kararlar verme ve problem çözme yeteneği olarak tanımlanabilir. Aynı zamanda akıl, insanın deneyimleri, bilgileri, algıları ve bağ kurmayı kullanarak çevresini anlama ve yorumlama becerisidir.
İnsanoğlu, tutarlı bir temele dayanan ve dayanmayan düşünceleri birbirinden ayırmak için aklını kullanır. Akıl, mantıklı düşünmemizi ve doğru bilgiye ulaşmamızı sağlar. Bir düşünce ya da görüş akıl tarafından doğrulanmadıkça sadece bir hayal ya da yanılsama olarak kalır.
Akıl, insanın dogmalardan, boş inançlardan, tutkulardan ve yanılgılardan sıyrılabilmesi için gerekli veri ve yöntemleri sağlar. Ancak bu veri ve yöntemleri olumlu ve yararlı biçimde kullanabilmek için bilgelik gereklidir. Akıl ve bilgelik uyum içinde bir araya geldiğinde, düşüncelerimiz daha sağlam ve tutarlı hale gelir.
Düşünce özgürlüğü, bireyin hiçbir zorunluluk, baskı ya da etki altında kalmaksızın, düşünme yeteneğini kullanarak kendi düşünülerini oluşturabilmesi olarak tanımlanabilir. Düşüncelerimizi geliştirip ve güçlendirecek temel enerji kaynağı olarak düşünce özgürlüğüne ihtiyaç duyarız.
Düşünce özgürlüğü bireyseldir ve her bireyin kendi öznel yeteneği olarak görülebilir. Bu özgürlük, insanların kendi düşüncelerini oluşturma, değerlendirme ve diğer insanlarla paylaşma özgürlüğünü içerir.
Bilgi edinmek için duyumlarla başlayan bir süreçte, bilinçte işlenip, düşüncede üretilen ve uygulamada gerçekleşen bir süreç vardır. Bu süreç sonunda bilgi elde edilir ve düşünceler dışa vurulacak olgunluğa erişir.
Ancak gerçeğe ulaşabilmek için, kişinin düşüncelerini toplumun ve kültürün etkilerinden arınmış ve ön yargısız bir şekilde üretme yeteneğine sahip olması gerekmektedir. Ön yargılar ve dış etkenler düşünce sürecini etkileyebileceğinden, bireyin kendini yansızca değerlendirmesi ve düşüncelerini sorgulayabilmesi önemlidir.
Ancak düşünce özgürlüğünün önünde iki temel engel bulunmaktadır. Bunlardan ilki, insana sosyal öğrenme yoluyla küçük yaşlarda aktarılan dogmalardır. Dogmalar, insanların düşüncelerini sınırlayabilir, gerçekleri aramayı zorlaştırabilir.
Diğer bir engel ise insanın aklını yeterince kullanamamasıdır. Aklın potansiyelini tam olarak gerçekleştirmek için sürekli olarak araştırmak, bilgi edinmek ve düşünce özgürlüğünü korkusuzca savunmak gereklidir.
Demokratik bir hak olarak özgür düşünce, toplumsal hoşgörü yanı sıra bilim, sanat, felsefe, politika ve diğer alanlarda yenilikçi bakış açılarını ve dolayısıyla toplumsal değişimi destekler.
İnsan olmanın gereği olarak bilgi edinme özgürlüğüne, düşünce özgürlüğüne ve düşünceyi paylaşma özgürlüğüne önem vermek gerekir. Bireysel ve toplumsal özgürlüklerin önündeki engelleri aşmak için düşünen her birey, özgürlük arayışını yürekli bir eyleme dönüştürmek için çaba göstermelidir.
Bu çaba, insanlık kariyeri adına özgürce düşünme, düşünceleri dile getirme, aklın güçlenip yetkinleşmesine katkıda bulunma ve böylece geleceğe umutla bakma çabasıdır.
Yetkinleşmek, belirli bir alanda bilgi, beceri ve deneyim kazanmak; ustalık düzeyinde etkili ve başarılı olmak anlamına gelir. Akıl, özgür düşünceyi desteklerken, özgür düşünce de yetkinlik için gerekli olan fikir ve perspektifleri geliştirir.
İnsanlık kariyerinde yetkinleşmek için hoşgörü, empati ve nezaket göstermek, yürekli, dürüst, cömert, saygılı, açık fikirli olmak ve hatalardan ders alıp gelişmeye istekli olmak önemlidir. Ancak bu yolla derin bir anlayışa, güçlü bir adalet duygusuna ve bilinçli kararlar alma becerisine sahip olabiliriz.
Aleks Saro Bağdikyan