Görevini hakkıyla yapan vicdan sahibi bir gazeteci olsanız da, ne kadar dikkatli ve özenli davransanız da eleştirilerden ve hatta kimi zaman suçlamalardan kurtulmak çok zor.
Örneğin, Türkiye gibi ülkelerde iktidarı eleştirdiğiniz zaman otomatik olarak “muhalif”, muhalefeti eleştirdiğiniz zaman “yandaş” damgası yiyiveriyorsunuz.
Sizin, kimsenin etkisinde kalmadan, kimseye yaranmayı düşünmeden, herhangi bir maddi-manevi çıkar elde etmeden vicdanınızın sesini dinleyerek sadece doğruluğuna inandıklarınızı yazdığınız o eleştirileri yapanların aklına gelen en son seçenek bile olmuyor.
Ama bir suçlama var ki, “muhalif” ya da “yandaş” diye etiketlenmek onun yanında çok masum kalıyor.
Hangi ülke olursa olsun gazetecilere yönetilen en ağır ve en tehlikeli suçlamaların başında “casusluk” geliyor.
Bu öyle bir suçlama ki, sizin ajan olduğunuz iddiasını ortaya atanlar olmadığınızı kanıtlamanızı bekliyor. Tam bir çamur at izi kalsın, ayıklayabilirsen ayıkla pirincin taşını durumu. Elbette muhabir görünümüyle gerçekten ajanlık yapanlar vardır ama bu tür olayların çoğunda suçlama aslında siyasi oluyor yani gazeteci “kurban” seçiliyor.
Amerikan Wall Street Journal’ın muhabiri Evan Gershkovich’in geçen hafta Rusya’da casusluk suçlamasıyla tutuklanması bu satırları yazmama neden oldu. Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov’a bakılırsa Gershkovich “suçüstü” yakalandı.
Elbette bu somut olayda tutuklanan gazetecinin gerçekten casus olup olmadığını bilmem olanaksız. Belki gerçekten suçlu, belki ABD-Rusya arasındaki çekişmenin kurbanı.
Moskova’da görev yaptığım dönemde yazdığım haberler nedeniyle Türkiye, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan ve Çerkes ajanı olduğumu iddia edenler oldu. Ama bu suçlamalar yazdıklarımdan hoşlanmayan kişiler tarafından ortaya atılmıştı, gülüp geçtim. Bir kez hariç kurumsal diyebileceğim suçlama olmadı ki o da evlere şenlik bir durumdu ama yine de tedirgin ediciydi.
Murat Bocalyan
Murat’ın başına gelenler
26 Ocak 2002 tarihinde Ermenistan Ulusal Güvenlik Bakanlığı (KGB), Türkiye adına casusluk yaptığı gerekçesiyle Murat Bocalyan’ın tutuklandığını açıkladı.
Murat’la ilk kez 1992 yılında Erivan’a gittiğimde tanışmıştım. Ermenistan’ın yeni kurulan dışişleri bakanlığında Türkiye masasının tek çalışanıydı. Karşımda benim gibi Türkçe konuşan birini görünce çok şaşırdım. Murat ilkokulu Sivas’ta okumuş, sonra ailesiyle birlikte Erivan’a göç etmiş, Moskova’da Türkoloji okumuş, Ermenistan bağımsızlığını kazanınca ülkesine diplomat olarak hizmet etmek istemişti. İktidarda Türkiye ile iyi ilişkiler isteyen Levon Ter-Petrosyan vardı, Türkolog Murat’ı hemen baş danışmanı yapmıştı.
Sağlam duruşuyla, düzgün kişiliğiyle, bilgi birikimiyle, içtenliğiyle ve cana yakınlığıyla Murat’a hemen ısındım, kısa sürede samimi olduk. Ermeni milliyetçisi olduğuna kuşku yoktu ama ülkesinin “1 numaralı Türkiye uzmanı” olarak Ankara ile iyi ilişkiler istiyordu, sanıyorum Petrosyan’ı da bu yönde cesaretlendiriyordu. Sık sık telefonda konuşuyor, Ermenistan’a gittiğimde mutlaka bakanlığa uğruyordum.
Diğer Türk gazetecilerle Erivan’a gittiğim bir sefer o sırada bakanlıktan ayrılmış olan Murat, aramızda olan Anadolu Ajansı’nın (AA) muhabiri Remzi Öner Özkan’ın ajansın muhabirliğini yapma önerisini kabul etti ve bir süre çalıştı.
Fakat Petrosyan, biraz da Türkiye ile yakınlaşma siyaseti nedeniyle devrilince Murat için kâbus dolu günler başladı. Yeni iktidar döneminde Petrosyan’ın baş danışmanı olduğu için “kara liste”ye alındı. Ekmek parası uğruna bir ara pastanecilik yaptı, Ermenistan’ın en önemli Türkiye uzmanı pazarda tezgah açmak zorunda kaldı.
Derken, 26 Ocak 2002 tarihinde Ermenistan Ulusal Güvenlik Bakanlığı (KGB), Türkiye adına casusluk yaptığı gerekçesiyle Murat’ın tutuklandığını açıkladı.
Kesinlikle inanmadığımız bu suçlama karşısında şoke olmuştuk. Ermeni tarafının iddiasına göre Bocalyan, Türk istihbaratı için askeri, siyasi ve ekonomik bilgilerin peşindeydi.
Ama Murat’ın yargılandığı davada bizi daha büyük bir sürpriz bekliyordu. Ermeni basınından takip ettiğimiz kadarıyla savcı mahkemede Murat’ın casus olduğu suçlamasına son Erivan gezimize katılan AA muhabiri Özkan, Hürriyet muhabiri Nerdun Hacıoğlu ve Milliyet muhabiri benim de casus olduğum iddiasını eklemiş hatta Rusya gizli servisini kastederek, “FSB de Moskova’da çalışan bu üç Türk gazetecinin casusluk yaptığını biliyor” demişti.
Tabii, son derece tedirgin olduk, Rusya ile Ermenistan’ın yakın ilişkisini bildiğimiz için “Acaba Çeçenistan’daki savaşla ilgili haberlerimizden hoşnut olmayan Ruslar tutuklamak ya da sınır dışı etmek için Ermeni savcıdan bizi casuslukla suçlamasını mı istedi” diye paranoyakça bir düşünceye bile kapıldık.
Üçümüz hemen Rusya Dışişleri Bakanlığın yabancı gazetecilerden sorumlu dairesinin başındaki Aleksandr Yakovenko’ya ortak bir mektup yazarak bizi casuslukla suçlayan Ermeni savcıyı şikâyet ettik ve bu konudaki görüşünü açıklamasını istedik.
Yakovenko’dan hiç ses çıkmadı ve ama bu aslında iyi haberdi çünkü demek ki Rusya’nın bizimle ilgili bir sorunu yoktu. Belli ki Ermeni savcı Murat’ı suçlu göstermek için onu tanıyan bizleri “casus” diye damgalamakta sakınca görmemişti. Aslında anladığımız kadarıyla savcılığın elinde Murat aleyhinde herhangi bir kanıt yoktu, bizimle görüşmesinden ve AA muhabirliğinden suç üretmeye çalışıyorlardı. Zaten Murat da ifadesinde kendisine yönelik suçlamanın siyasi olduğunu söylemişti. Muhalif medyada kendisinden “düşünce suçlusu” olarak söz ediliyordu.
Bu olaydan sonra Erivan’a bir kere daha gittim ama hiçbir sorunla karşılaşmadım. “Vatana ihanet”ten suçlu bulunarak 10 yıl hapis cezasına çarptırılan Murat duyduğum kadarıyla 2011 sıralarında serbest bırakıldı ama onu zor duruma düşürmemek için çok istememe rağmen aramadım.
Devr-i sabık yaratmak isteyen Ermenistan yönetimi Murat’ın hayatından yıllar çalmakla kalmamış, onu ömrünün sonuna kadar “casus” diye damgalamıştı.