İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü (IstanPol) tarafından yapılan “Komplo Teorileri, Seçim Kampanyaları ve Seçmen Algısı” başlıklı araştırma, 14 Mayıs 2023 seçimleri öncesinde komplo teorileri ve seçim kampanyalarının kesişiminde seçmen yönelimlerini inceledi.
Bu amaçla, ilk olarak, Türkiye’de görünürlük ve etkinliği giderek artmakta olan komplo teorilerinin seçmen düşünce, söylem ve pratiklerini nasıl etkilediği irdelendi. Komplo teorilerinin etkisine paralel olarak, siyasal partilerin kampanyalarında kullandıkları kutuplaştırıcı-birleştirici mesajların ve korku-sevgi temalı söylemlerin seçmenler tarafından nasıl algılandığı ve bu algının siyasal davranışlara etkisi de incelendi.
Araştırmanın bulguları, Türkiye’nin son on yılına damgasını vuran komplo tınılı, korkuyu körükleyen ve kutuplaştırıcı söylemlerin seçmenler üzerindeki etkisini ve inandırıcılığını giderek kaybettiğine ve seçmenlerin olumlu, güven verici ve birleştirici kampanyalara daha çok ilgi göstermeye başladığına işaret etmektedir. Bu bulgular ekseninde, gündelik ve somut sorunlara odaklanan ve kapsayıcı siyasi söylemlerin popülist ve kutuplaştırıcı siyasete karşı önemli bir mekanizma olup olmadığı da tartışmaya açılmaktadır.
Dr. Erol Sağlam, Seren Selvin Korkmaz, Gülşen Doğan ve Nevzat Taşçı tarafından yürütülen araştırma, yaş, cinsiyet, sosyoekonomik statü ve oy verilen parti/ittifak bloğu üzerinden gruplandırılan toplam 82 katılımcı ile yapılan odak grup görüşmelerine dayanmaktadır. Araştırma ülkemizin 11 ilinde oldukça acı ve yıkıcı sonuçlara sebep olan 6 Şubat 2023’te medyada gelen Kahramanmaraş depremlerinden önce yürütülmüştür. Aynı doğrultuda, Millet İttifakı’nda Mart ayı başında yaşanan kriz de görüşmelere dahil edilmemiştir. Bu nedenle hem deprem ve depremle ilişkilendirilen siyasi sorumluluk, hem de İYİ Parti’nin Altılı Masa’dan kısa süren ayrılışı odak gruplarda tartışılmamıştır.
Seçmenler İçin Ortak Sorunların Kaynağı ve Sorumluları Farklılaşıyor
IstanPol’ün farklı konularda yürüttüğü odak grup araştırmalarındaki sonuçlara benzer olarak Cumhur İttifakı ve muhalefet seçmenleri ülkenin temel sorunları konusunda ortaklaşmaktadır (bkz. Korkmaz & Telek, 2021; Sayan & Dizdaroğlu, 2022; Sayan & Şar, 2021; Şar & Korkmaz 2019). Araştırmaya katılan seçmenlerin neredeyse tamamı için, Türkiye’nin son on yılının en önemli sorunu ekonomik istikrarsızlık ve düzensiz göç meselesi olmuştur. Katılımcılar ülkenin sorunlarının ne olduğu konusunda ortaklaşmalarına rağmen, sorunların sebeplerine dair anlatıları siyasi çizgileri ekseninde farklılaşmaktadır. Cumhur İttifakı seçmenleri için ekonomik sorunların kaynağı çoğunlukla “dış güçler” ya da “dış mihraklar” diyerek niteledikleri yabancı aktörler veya “stokçu/fırsatçı” olarak niteledikleri yerel ekonomik aktörlerdir. Buna karşın muhalefet bloğunda yer alan seçmenler için sorunların kaynağı iktidarın yanlış politikaları ve yönetim kapasitesinin yetersizliğidir.
“Şartlar İyiyken İyiymişiz, Kötüyken Yönetemiyormuşuz”
Komplo anlatılarının ekonomik sorunları açıklamadaki görece ağırlığına rağmen, Cumhur İttifakı seçmeni bu sorunların kaynağını Yeni Koronavirüsün (COVID-19) yarattığı küresel sorunlar, Ukrayna’da ve Suriye’de devam etmekte olan uluslararası çatışmaların yarattığı tedarik zinciri ve enerji aktarım sorunları ile ilişkilendirmektedir. Ancak, bu araştırmada Cumhur İttifakı seçmenlerinin de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kaynaklı yönetim zafiyetine işaret ettiği gözlemlenmiştir. “Dünyada şartlar iyiyken iyiymişiz, kötüyken yönetemiyormuşuz” diyen bir katılımcının ifadesindeki gibi Cumhur İttifakı tarafından vaat edilen “güçlü ve etkin yönetim” anlayışının mevcut ekonomik krizle birlikte sorgulanmaya başladığı gözlemlenmiştir.
Komplo Anlatıları Yaygınlaşıyor, İktidar ve Muhalefet Seçmeninde Kabul Görüyor
Çoğunlukla Cumhur İttifakı seçmeniyle özdeşleştirilen “dış mihraklar” ya da “Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen dış güçler” gibi komplo anlatılarının muhalefet seçmenine de sirayet ettiği gözlemlenmiştir. Araştırma bulguları, komplo anlatılarının, belli sosyoekonomik göstergelere ya da siyasi parti tercihine indirgenemeyecek bir yaygınlık ve görünürlük kazandığına yönelik çıkarımları güçlendirmektedir. Bu yaygınlığa paralel olarak, komplo anlatılarının etki ve çekiciliğinin aşındığı da not edilmelidir. Cumhur İttifakına destek verenlerin de aralarında bulunduğu pek çok katılımcının “dış mihraklar” eksenli anlatıları safsata olarak nitelendirmesinden hareketle, bu anlatıların iktidar aktörlerince yaygın ve sık kullanılmasından dolayı etkilerinin ve inandırıcılıklarının azaldığı anlaşılmaktadır.
Seçmenler İçin Sorunun Kaynağı da Çözümü de Siyaset
İktidar ve muhalefet seçmeni, yaşadıkları sorunların kaynağını farklı görse de ekonomik parametrelerin farklı saiklerle manipüle edildiğine ve bu manipülasyon sürecinden belli ekonomik-siyasal aktörlerin nemalandığına dair anlatıları kabul etmektedir. Öte yandan, döviz kuru dalgalanmaları, fiyat istikrarsızlığı ve giderek şiddetini arttıran hayat pahalılığı gibi süreçler siyasi sonuçlar olarak görülmekte ve çözümleri de yine siyasette aranmaktadır. Haliyle, sorunların kaynağını siyaset dışı aktörlere yönlendirmenin siyasi yelpazenin farklı kanatlarındaki seçmenlerde kabul görmediği gözlemlenmiştir. Seçmenler, siyasi görüşü ne olursa olsun sorunların kaynağı ve çözümünde siyaset kurumunun aldığı kararları sorgulamaktadır.
Cumhur İttifakı Seçmeni de İktidarın Göç Politikasından Endişeli
Cumhur İttifakı ve muhalefet partilerine destek veren seçmenlerin ortaklaştığı temel konulardan biri düzensiz göçe karşı olmalarıdır. Muhalefet seçmenleri, göçmenlerin iktidar partisinin giderek azalan oy potansiyelini telafi etmek için planlı bir devlet politikasıyla ülkeye getirildiğini düşünmektedir. Ak Partili seçmenler ise göç konusunda partileri ile aynı eksende olmayıp, göçmen meselesi konusunda partilerini ve hükümet politikalarını eleştirmektedirler.
Seçmen “Kavgacı” Siyasetten Rahatsız
Cumhur İttifakı ve muhalefet partileri seçmenleri siyasetin sertleşen tonundan rahatsızlıklarını dile getirmişlerdir. Seçmenler eskiden siyasetçilerin üslubunun daha nazik ve kapsayıcı olduğunu ifade ederek, siyasetçilerin söylemlerini eleştirmişlerdir. Örneğin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kullandığı “sürtük” kelimesi Cumhur İttifakı seçmenince de eleştirilirken, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir dönem kullandığı “kavga edeceğim” temalı mesajları da olumlu karşılanmamıştır.
Bloklar Arası Oy Geçişi İçin Pozitif Seçim Kampanyası
Korku temalı kampanyalar seçmenlerde kaygı ve endişe hissini tetiklemektedir. Bu hislerin seçmeni kendi siyasal çizgisinde sabit kalmaya ittiği ve desteklediği partinin etrafında kenetlediği düşünülebilir. Pozitif mesajların ise seçmende olumlu duygular uyandırarak ilgili siyasal aktör ve partiye kulak kabartmasını sağladığı söylenebilir. Bu nedenle özellikle bloklar arası oy geçişi hedeflenen seçimlerde ve kutuplaşmış siyasal ortamlarda pozitif seçim kampanyaları önem kazanmaktadır. Hangi partiye oy verdiklerine bakılmaksızın, seçmenlerin aklında en çok yer tutan seçim kampanyalarının, Ekrem İmamoğlu’nun 2019 yerel seçimlerindeki “Her Şey Çok Güzel Olacak!” kampanyası ve Ak Parti’nin 2011 seçim kampanyasında kullandığı “Haydi Bir Daha” seçim şarkısı olduğu tespit edilmiştir. İYİ Parti’nin “Az Kaldı” temalı kampanyaları da, kapsayıcı ve uzlaşmacı imajları sebebiyle iktidar ve muhalefet bloğundaki seçmenler tarafından olumlu karşılanmıştır.
Kılıçdaroğlu’nun Helalleşme Çıkışı
“Kavga Edeceğim” söyleminin aksine Kılıçdaroğlu’nun helalleşme söylemi katılımcıların önemli bir bölümü tarafından olumlu karşılanmıştır. Öte yandan bazı katılımcılar içeriğini olumlu bulsa da söylemi inandırıcı bulmadıklarını belirtmiştir.
Araştırmanın tamamını okumak için tıklayın