Önemli not: Yazıyı hazırladıktan bir süre sonra kedi ve köpeklere çip takılma yasal zorunluluğunun son günü olan 31 Aralık 2022 gününden sonra bazı hayvan sahiplerinin köpeklerini sokaklara terk ettiklerine ilişkin çok sayıda habere rastladım. Ne kadar vicdansız, kalpsiz, ne kadar acımasız, kötü insanla birlikte yaşadığımızı bir kez daha fark ettim. Tabii ki hayvanlarına sahip çıkan, onların üzerine titreyen birçok hayvan sever de var. Ama bu kötü insanlarla birlikte aynı ülkede yaşamak ne kadar zor, ne kadar çekilmez, tedirginlik veren bir duygu yaratıyor bende anlatamam.
Efsane gibi anlatılır köpeklerin duyuları değil mi? Yok efendim şu kadar iyi koku alır, bu kadar uzaktan duyar, şunu yapar, bunu yaparlar falan. Gerçekten köpek bu kadar marifetli olabilir mi? Yıllardır köpek büyüten biri olarak tanık olduğumuz birçok yetinin yalnızca bizim köpekte olduğunu düşünürdüm. Çünkü her köpek yetiştiren/büyüten kişi köpeğine aynı özeni ve titizliği göstermez. Çoğunlukla elindeki “maden”in farkında değildir. Onu gösteriş amaçlı kullanan da vardır, süs aracı olarak kullanan da. Dindarlar ezici çoğunlukla köpeği sevmez, bazıları da dindar olmadıkları halde köpekten uzak durur çünkü korkar. Bu arada çok sevdikleri halde köpeklere yaklaşamayan insanlar da vardır.
Bizimkinin adı Tarçın, erkek Malta Terrieri ama sanırım melez. Biz sahiplendiğimizde 7 veya 8 aylıktı, bize verilen bilgi öyleydi. Şubatta on yaşını bitirecek, yaşlandı sayılır ama hepimize kök söktürüyor bu yaşında bile. Tarçın’ın bize anlatamadığı hiçbir derdi yok. Mama isterken, su isterken ya da çişim geldi derken birbirine benzer hareketler yapıp sesler çıkarıyor. Mama vermek için yerimizden kalktığımızda olduğu yerde dönerek bir karınca gibi dans ediyor yani çok seviniyor.
Tarçın’ın tanrısı eşim. Öyle şımarttı ki Tarçın’ı, artık bana bile havlıyor ona yaklaştığımda. Terrier sahipleri bilir bu ırk çok kıskanç, evin kedisini bile kıskanır eğer eşim sevmeye kalkarsa. Ama iyi geçinirler. Pamuk’un yanına yaklaştığı tek köpek Tarçın’dır. Bir de kedileri yazacağım o zaman onu da anlatırım. Tarçın bizim sevgimizle haşır neşir olmuştur. Mahallede bir tanesi hariç hiçbir köpeği yanına yaklaştırmaz. Üç kez büyük köpeklerin saldırısına uğradı. Bu yüzden büyük köpeklerden korkuyor ama küçükleri de yanına yaklaştırmıyor, yoğurdu üfleyerek yiyor yani. İnsanlarla arası çok çok iyi, eve konuk gelmeye görsün, sevinç havlamalarıyla ortalığı inletiyor. Bilmeyenler ilkin biraz tedirgin oluyor ama sonra gidip yanlarına oturuyor, es kaza onu sevmeye başlarlarsa artık ipin ucu kaçıyor, kafasını konukların ellerinin altına sokmaya çalışıyor, “başımı okşa” diye. Yere yatıp karnını açıyor ki tüm hayvanlar dünyasında bu hareket, “sana çok güveniyorum, bak en savunmasız halimi aldım, beni sev, okşa” anlamına gelir. Oturup konuşmalarımızı dinliyor. Sanki hayvan değil de insanmış gibi hareket ediyor.
Tarçın
Nasıl yaptığını bilmiyorum ama evin önüne gelen araçların seslerini ayırt edebiliyor. Hepsine havlayarak tepki gösteriyor. Ama bizim araba geldiğinde havladığını duymadım. Bize konuk geldiğini onlar gelmeden önce biliyoruz (!) Tarçın ve Pamuk kapıya doğru bakmaya başladıkları an anlıyoruz ki birkaç saniye sonra kapı çalınacak. O kadar dikkat kesilmemize rağmen hiçbir şey duyamıyoruz. Ama artık alıştık, onlarla duyma ve koku alma konusunda aşık atmanın anlamı yok, yenilen hep biz oluyoruz.
Köpeğin insanla serüveni
Kurt ataya sahip olan köpeklerin ne zaman evcilleştirildiği bilinmiyor. Bu konuda farklı savlar var ve hiçbiri üzerinde uzlaşılmış değil. Çünkü her DNA araştırması yapan ekip bir başka bulguya ulaşıyor ve bu da kurdun ne zaman evcilleştirildiğini, en eski köpeğin ne zaman yaşadığına ilişkin sonucu değiştiriyor. Onun için bir tarih vermenin anlamsızlığına inanıyorum.
26 Ağustos 2004’ten beri o gün Dünya Köpek Günü olarak kutlanıyor. Bu tarihi bilmek belki de daha önemli. (Buraya bir gülen yüz ifadesi koyduğumu varsayın.)
Köpeklerle ilgili bilimsel bir metin buldum bir dergide. Size bilgileri çoğunlukla buradan aktaracağım. Yazıda atladığım paragraflar epey anatomik ayrıntı verdiği için onları merak edenlerin aşağıdaki adresi ziyaret etmelerini öneririm. Çok kısa ve mükemmel bir yazı olmuş. Lalahan Hayvan Araştırma Enstitüsü Dergisi’nde 2014 yılında yayımlanmış bu yazı.
Haydi gelin iki veteriner hekimin (Evren Erdem ve Fatih Atasoy) kaleminden köpeklerle ilgili efsanelerin doğru olup olmadığını öğrenelim. Bu arada ara başlıkları benim koyduğumu belirteyim.
Köpek deyip geçmeyin
“Köpeklerin vücut yapısı uzun mesafede süratli koşmak, gözleri avın yerini belirlemek, burnu av izlerini takip etmek, kulakları avlarını ve diğer yırtıcıların yerini belirlemek için gelişmiştir. Bu duyular çevreyi algıladıkları çerçeve içerisinde köpeğin davranışını belirlemektedirler. Duyular, çevreyle etkileşimdeki önemlilik sırasına göre koklama, işitme ve görme şeklinde sıralanmaktadırlar. Köpekler avlanma, adli vakalar, arama- kurtarma ve özel bir eğitime tābi tutularak akciğer, kolon-rektum ve mesane kanserli hastaların nefes ve terini koklayarak erken teşhis konulması konusunda insanlara yardımcı olmaktadırlar. Ayrıca omurilik yaralanmaları sonucu oluşan sakatlıklar, multiple siklerozis, Parkinson ve Alzheimer gibi hastalıklarda gelişmiş duyularıyla insanlara psikolojik destek vermektedirler. Özel eğitimli köpekler hastanın davranış, mimikler ve solunumdaki değişiklikleri önceden fark edip çözümleyerek kasılma nöbet ve kriz öncesi durum ile ilgili hasta ve yakınlarını uyarmaktadırlar. Köpeklerde duyu organları insanlarla aynı fakat daha güçlüdür. Bu farklılık, organların ihtiyaçlar doğrultusunda gelişmesi ile açıklanabilir…
Köpeklerde görme yetisi
Gözlerde tam görme işlevi altı haftalık yaştan itibaren başlamaktadır. Gözlerin başın ön ve iki yanına doğru yerleşmiş olması köpeklere insanlardan daha geniş görme açısı sağlamaktadır. Köpekler insanlara göre yaklaşık üç kat daha az ışıkla aynı görüntüyü daha iyi algılama yeteneğine sahiptir. Dolayısıyla köpekler gece karanlıkta bile avın şeklini ve hareketini kolayca algılayabilirler…
Köpeğin gözü detaydan ziyade cismin hareketine karşı hassas olduğu için belirli uzaklıkta hareketsiz duran bir canlıyı görmeyebilir. Avların tehlike anında kaçmadan önce oldukları yerde hareketsiz beklemeleri bununla izah edilebilir. Köpeklerin 300 yarda (275 metre) mesafede hareketsiz halde duran sahiplerini teşhis edemedikleri, buna karşılık bir çobanın 1 mil (1610 metre) mesafeden el salladığında köpeği tarafından fark edildiği testlerle ispat edilmiştir.
Köpek ırklarının çevreye karşı tepki ve davranışlarında duyularını kullanma öncelikleri farklı olabilir. Greyhound gibi bazı ırklar daha çok görme yeteneklerini kullanırken, Terrier gibi bazı ırklar koklama yeteneklerini tercih ederler.
En az 200 derecelik görüş açısı
Gözlerin başta ön ve iki yana doğru olan pozisyonlarından dolayı köpekler genel olarak çok iyi bir yan görüş açısına sahiptir. Gözlerin birbirlerinden uzaklığına bağlı olarak geniş görüş alanı sağlanmaktadır. Bu görüş alanı özellikle avlanmada önemlidir. Orta uzunlukta baş yapısına sahip bir köpeğin görüş açısı, insanlardan 60-70 derece daha geniştir. Genel olarak brachycephalic (kısa baş tipi) ırklarda gözler başın ön tarafında yerleşik olduğu için yaklaşık 200 derecelik görüş alanına sahip olup, görüş alanı 270 derece olan dolichocephalic (uzun baş tipi) ırklara göre daha dardır. Mesocephalic (orta uzunlukta baş tipi) köpek ırkları ise 240-250 derecelik görüş açısına sahiptir. Geniş görüş açısı çevreyi tarama ve hareketli cisimleri tespit etmede köpeğe avantaj sağlasa da binoküler* görüşü zayıflatmakta, daha çok yakın cisimlere odaklanmakta, uzaklığı ve derinliği algılama yeteneğini de azaltmaktadır. Görme açısında olduğu gibi, binoküler görme yeteneği de ırklara ve baş tipine göre değişmektedir. Köpeklerde, görüş alanının bir kısmı burun tarafından engellenir ve binoküler görüş alanı insanlarla kıyaslandığında daha azdır. İnsanlarda binoküler görüş sahası yaklaşık 140 derece** iken, köpeklerde 30-60 derecedir.
Köpeklerin koku alma yetisi
Köpeklerde koku alma duyusu çok gelişmiştir ve davranışların pek çoğunda büyük rol oynamaktadır. Çoğu kez çevrelerini koku alma duyusu ile algılamaktadırlar. Koku alma duyusunun hassasiyeti köpek ırklarına göre değişmektedir. İnsan burnunda yaklaşık 5 milyon koku alma reseptörü bulunmaktadır. Köpeklerde bu sayı Dachshund’da 125, Fox Terrier’de 147 ve Alman Kurt Köpeğinde 220 milyon hücredir. Ayrıca burun boşluğundaki koku alma epitel katmanlarının yüzey alanı insanlarda 3-4 santimetrekare iken köpeklerde 18-150 santimetrekare, beyindeki koku alma merkezi ise köpeklerde insanlara göre yaklaşık 10 kat fazladır. Bunlara burnun uzunluğu, koyu pigmentli ve ıslak olması da eklenirse koku almada köpeklerin ne kadar üstün, insanların ise ne kadar yetersiz oldukları ortadadır…
Bilimsel çalışmalar köpeklerin belirli ve önceden tanımlanmış kokuları tespit etme yeteneklerinin insanlardan 100-1000 defa fazla olduğunu ortaya koymaktadır. Köpeklerin koku alma duyusu Fransa ve İtalya’da yerin altındaki mantarları bulmak için kullanılırken, Danimarka ve Hollanda’da gaz kaçaklarının tespit edilmesinde kullanılmıştır. Köpekler kokuları tespit etme yeteneklerinin yanında bu kokuları birbirinden ayırma ve izleme yeteneğine de sahiptir. Nitekim bitkilerde zararlı böceklerin tespitinden, mayın tespitine kadar yaklaşık 30 alanda köpeklerin koku ayırma ve izleme yeteneğinden yararlanılmaktadır. Bu üstün yetenekler, belirli konularda eğitilmiş köpeklerin uyuşturucu, patlayıcıların bulunması ve insan terinden iz sürme olaylarında belirgin şekilde ortaya çıkmaktadır.
Son yıllarda bu inanılmaz yetenek bazı hastalıklarda görülen felç (kasılma) olayları, şeker hastalarında hypoglisemik atakların, kötü huylu tümör hastalarında görülen (melanoma) atakların ve epilepsi ile seyreden hastalıklarda nöbetlerin belirlenmesinde kullanılmaktadır. Bu saydığımız ataklar öncesinde vücuttaki bazı kimyasal maddelerin yoğunluğunda meydana gelen değişiklikleri köpekler üstün koku alma yetenekleriyle tespit ettikleri şeklinde açıklanmaktadır…
Yüz milyonda bir koku bile olsa
İz süren köpeklerin 10-8 (yüz milyonda bir) ile 10-18 (milyar kere milyarda bir) M/L arası yoğunluktaki kimyasal bileşimleri belirleyebildikleri ve insan terinde bulunan uçucu yağ asidi olan butirik asidin 10 molardan daha az yoğunluklarını bile tespit ettikleri bildirilmektedir.
(Araya girerek molar birimini açıklayayım. Mol, bir litre çözeltide bulunan mol sayısını belirten birimdir. Burada köpeklerin bir litre çözeltide bulunan bir mollük yoğunluğu bile saptayabildikleri anlatılmak isteniyor. Bir litre su 1000 gram geliyor. Bir damla su 0,05 gram gelir yani bir gramın yüzde beşi kadar bir ağırlığa sahiptir. Bir litrelik çözeltide bir molü şöyle anlatabiliriz, bir kesir çizgisinde üste 1 yazalım, alta da on sekiz sıfır koyalım, işte bazı köpeklerin saptayabildikleri en az koku bu kadardır, milyar kere milyarda bir.)
İnsanlar üzerinde yapılan bir çalışmada köpeklerin aile fertlerini, kardeşleri hatta tek yumurta ikizlerini koku yoluyla kolayca ayırabildiğini ortaya koymuştur. Bu araştırma aynı zamanda köpeklerin farklı birçok koku arasından belirli bir kokuyu ayırt edebilme yeteneğine sahip olduklarını da kanıtlamaktadır…
Köpeklerde duyma yetisi
Köpeklerde kulak kepçesi 17 kas vasıtasıyla hareket ettirilmektedir. Bu nedenle köpekler kulak kepçelerini sesin geldiği yere doğru dik olarak yönlendirebilir… İnsanlarda en yüksek işitme kapasitesi çocukluk çağında 30.000, genç yaşlarda 20.000, yaşlılıkta ise 12.000 frekans/sn’ye kadar düşer. Köpeklerde bu rakam 35.000-40.000, hatta Rusya’da yapılan son çalışmalarda 100.000 fr/sn’ye kadar çıkmaktadır.
Yüksek frekanslı sesler çıkaran avlarını yakalarken bu yeteneklerinden yararlanmaktadırlar. Köpeklerde kulak yapısı uzak mesafeden gelen sesleri duymaya elverişlidir ve insana göre yaklaşık 4 kat daha fazladır. Bu özellikten faydalanarak köpek ailesi kilometrelerce uzaklıktan bile uluyarak aralarında iletişim kurmaktadır… Köpeklerin beyninde bulunan işitme merkezinin gelişmiş olmasından dolayı, tekrarlanan kelimeleri kolayca öğrendikleri de bildirilmiştir.
Köpeklerde dokunma yetisi
Diğer memelilerde olduğu gibi yeni doğan eniklerde erken dönemde ilk gelişen duyu dokunma duyusudur. Yavrular bu duyu ile yaşamları için gerekli olan uygun sıcaklığı arayıp bularak çevre sıcaklık değişimlerine cevap verdiklerini gösterirler. Köpekler sosyal bir hayvan türü oldukları için dokunma duyuları ile diğer köpekler ve insanlarla iletişim kurmaktadırlar. Bu nedenle dokunma duyusu köpekler için önemlidir. Nitekim İnsan, hayvan iletişimi ile ilgili yapılan çalışmalar, hafif okşama ve dokunmanın sinir sistemi uyarımı yolu ile köpeğin nabzında azalma ve kan basıncında düşmeye yol açtığı gibi köpek sevmenin ve onunla konuşmanın insanlarda da kalp atımında yavaşlama ve kan basıncında azalmaya neden olduğu bildirilmiştir. Bu durum insan ile köpek arasındaki ilişkinin çok olumlu olduğunun da kanıtıdır. Köpekler dokunma yoluyla çevrelerini keşfetme ve öğrenme yetisine de sahiptir. Köpek vücudunda burun ve burun etrafındaki bükülmez yapıda olan, uzun kılları kapsayan üst çenenin ön kısım gibi dokunmaya karşı hassas olan vücut bölümleri vardır. Burun ucu ve sağlı sollu uzun kılların bulunduğu bölgedeki deri yoğun şekilde duyu sinirleriyle donatılmış olup çevre etkilerine karşı çok duyarlıdır. Bu uzun kıllar yüz kasları yardımıyla istenilen yöne hareket ettirilebilmektedir. Bu tüylerin kesin fonksiyonu bilinmemekle birlikte köpeğe bulunduğu çevre ile ilgili bilgi vermek olduğuna inanılmaktadır.
Köpeklerde tat alma yetisi
Köpeklerin beslenmesinde fazla yemek seçenekleri olmadığı için tat alma duyuları diğer duyuların aksine insana göre zayıf kalmıştır. Köpeklerin yemekten lezzet alma duyuları insanlardaki gibi koklama ve tatma ile gerçekleşir. Yavrular dokunma duyusunda olduğu gibi tat alma duyusu da gelişmiş olarak doğarlar ve bu duyu ağız, damak, küçük dildeki tat alma tomurcuklarındaki reseptörlerle (algılayıcılarla) oluşur. Köpeklerin ağızdaki tat alma duyu reseptörleri insanlardan daha azdır. İnsanlarda dilde 9.000, köpeklerde 1.700 tat alma tomurcuğu bulunmaktadır. Köpekler Carnivor (etçil) olmalarına rağmen çok uzun yıllardan beri insan kontrolünde yaşamaktadır. Dolayısıyla tat alma tomurcuklarında iki tip reseptör bulunmaktadır. Bunlar şeker reseptörleri ve aminoasit reseptörleridir. Şekere duyarlı reseptörler meyveler ve bazı sebzelerin yapısında bulunan şeker yapısındaki molekülleri tespit etme yeteneğine sahiptir. Bu durum köpeklerin şekerli yiyecekleri sevmesini açıklamaktadır. Aminoasitlere karşı duyarlı olan reseptörler ise daha çok et ve et ürünlerinde bulunan fosforik asit, karboksilik asit, nükleotid trifosfat ve histidin gibi spesifik aminoasitlere duyarlıdır.
Köpekler öğrenme yeteneği iyi, sosyal hayvanlardır. Kendilerini vücut diliyle ifade edebilirler. Köpekler depremlere ve fırtınalara duyarlıdır ve önceden hissedebilirler. Köpeklerin altıncı hisse benzer duyularının da olduğu belirtilmiştir. Depremi uluyarak, fırtınaları ise acı havlama ile haber verirler. Köpeklerin çeneleri ısırma, koparma ve çiğneme yönünde gelişmiştir, güçlü çeneleriyle 20 ile 165 kg arası basınçla ısırabilmektedirler. Her köpeğin idrarı kendine özgü kimyasal bileşime sahiptir. Özellikle erkek köpekler gezindikleri bölgeleri idrarlarıyla işaretleme davranışlarına sahiptir, böylece o bölgede hâkimiyet kurduklarını diğer fertlere bildirirler. Yeri tırmalayarak parmakları arasındaki ter bezlerinin kokusunu o bölgeye bırakırlar.” (1)
Birkaç bilgi daha
Köpeklerle ilgili birkaç bilgi daha vereyim.
“Davranışsal çalışmalar, köpeğin görsel dünyasının sarılar, maviler ve grilerden oluştuğunu göstermiştir ancak kırmızı ve yeşili ayırt etmekte zorluk çekerler ve renk görmelerini insanlardaki kırmızı-yeşil renk körlüğüne (döteranopi) eşdeğer hale getirirler. Bir insan bir nesneyi ‘kırmızı’ olarak algıladığında, bu nesne köpeğe ‘sarı’ olarak görünmektedir ve insanın ‘yeşil’ algısı, grinin bir tonu olan ‘beyaz’ olarak görünmektedir… Köpekler, açık veya koyu mavi/sarıyı ayırt etmek için parlaklık yerine renk kullanmaktadır. Gri tonlarındaki farklılıklara insanlardan daha az duyarlıdırlar ve ayrıca insanların yaklaşık yarısı kadar doğrulukta parlaklığı algılayabilirler.” (2)
Ünlü edebiyatçıların köpek sevgisi
Virgina Woolf köpeği Pinka’yı çok severdi. “Gertrude Stein ve arkadaşı Alice B. Toklas, özellikle beyaz kanişlere bayılıyorlardı. Hatta birlikte yaşadıkları bütün beyaz kanişlere Baket adını koymuşlardı. Kanişlerin beyazlıklarını korumaları için ise sülfürlü suyla banyo yaptırıyorlardı.” (3)
“John Steinbeck’in sevgili köpeği Toby, yazarın Fareler ve İnsanlar romanının taslağını yemekle ünlüydü. Yazar, bu olayın ardından romanı yeni baştan yazmak zorunda kalmıştı. Charley ise Steinbeck’in ‘Köpeğim Charley ile Amerika Yollarında’ kitabının baş kahramanıydı.” (3)
Şair Emily Dickinson köpeği Carlo’dan birkaç şiiri ve mektubunda söz etmişti. Ressam Edward Munch köpeğini hiç yanından ayırmaz hatta sinemaya birlikte giderlerdi. Ressam Frida Kahlo’nun tüysüz köpeğini anmadan geçmeyelim. Kahlo tam bir hayvan severdi. Kahlo evinde maymunları, papağanı ve biraz önce sözünü ettiğim Xoloitzcuintli türü, ilk olarak Aztekler tarafından evcilleştirildiğine inanılan tüysüz köpeğiyle yaşardı. (4)
Son sözüm de köpek düşmanlarına: Bir köpeğin sizden çok daha iyi duyduğunu, onlarca kat daha iyi koku aldığını, hareketi algılama konusunda sizden 15 kat iyi olduğunu okudunuz. Bugüne kadar bunlara dayanarak hiçbir köpek yeteneksizliğinizi neden göstererek sizi öldürdü mü?
Ben Metin Gülbay, herkese keyifli bir hafta sonu dilerim.
* Binoküler görme, sözcük anlamı olarak “iki gözle birlikte görme” anlamına gelir. Çevremizdeki fiziksel dünyayı gözlerimizle algılarız. İki gözün, birbirinden hafifçe farklı açılarda algıladığı aynı nesneye ait olan iki farklı görüntü beyine gönderilerek burada üç boyutlu bir algıya dönüştürülür.
** Bazı araştırmalarda insanların görüş alanı 180 derece olarak verilmektedir. Tabii bu rakamın binoküler alan anlamına gelmediğini belirteyim.
KAYNAKLAR
1-Fatih Atasoy, Ankara Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Zootekni Anabilim dalı, Evren Erdem, Kırıkkale Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Zootekni Anabilim dalı.
2- https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%B6peklerde_duyular
3- https://listelist.com/yazarlar-ve-hayvanlari/
4- https://www.eniyiturk.net/unlu-yazarlarin-ve-sanatcilarin-sira-disi-hayvanlari/