II. Dünya Savaşı’nı takip eden sadece 1946 yılında ABD’de 3.5 milyon çocuk doğduğundan 1946-1960 arası doğanlara “Bebek Patlaması Jenerasyonu” (Baby Boomers) deniyor…
Bunlar aynı zamanda 68 kuşağını da oluşturuyor. 68 kuşağı gençler Batılı ükelerde savaş karşıtı ve hippi yaşam tarzı gibi çeşitli olaylarla ve yeni olgularla bir özgürlük patlaması yaratmıştı.
Senin ülken II. Dünya Savaşı’na katıldı mı? Yooo… Nüfus çok mu patladı o yıllar? Bizde nüfus hep patlaktır zaten!.. Sen 68 kuşağı mısın? Evet… Türkiye o yıllarda Batı’yla aynı sosyal zeminlere mi sahipti? Yoo… E peki Batı’da yani başta ABD sonra Fransa vs. gibi ülkelerde oluşan sosyolojik gelişimin parçası olman mümkün mü?
Yani bir uzay ortamı kadar bize uzak ABD’nin San Francisco kıyılarının en zengin uzaylı mahallelerindeki düşünürler, bilimsel gelişmelerin yanı sıra, sosyolojik olguları ortaya atarlar ve Hindistan’daki gençten Türkiye’ye herkes kendini bu analizlerin parçası olarak nasıl algılar?
Bu yaklaşımla Türkiye’yi 22 yıldır 68 kuşağı yönetiyor. Ama 70’lerde bu ülkeyi anarşiyle altüst eden gruplar da 68 kuşağı gençti. ABD’den pompalanan bu özgürlük ateşine bizim gençler kendilerini başka türlü kaptırıvermişti. Azınlık da olsa sol ve sağ ideolojik grupların anarşik çatışmaları ülkeyi 1971 ve 1980’de 2 askeri darbeyle bambaşka bir yöne savurmuştu. Önce kim başlatmıştı, kimin arkasında kim vardı vs. muazzam bir külliyat, binlerce kitap, yazı, makale, kitapçılarda ve Google’da duruyor, bilen de biliyor zaten. Konumuz bu değil.
Ama konumuz, o döneme “68 kuşağı gençleri” diyerek, Batı’da ve özellikle ABD’de oluşturulan bu jenerasyon sınıflandırmalarıyla paralellik sağlama çabalarına eleştirel bir bakıştır.
Ne ekonomik ne teknolojik ne sosyolojik açıdan zerre kadar yakınlığımız olan 60’lı yıllarda (ve kısmen halen) Batı’da gelişen bir gençlik hareketinin parçası olmamız mümkün müdür?
Ne bizim 68’lerin devrimcileriyle Bat’ıda gelişen 68’liler arasında bir paralellik kurulabilir ne de bugün bu ülkeyi yöneten tamamen sol ve sosyal demokrasi karşıtı jenerasyonun o yılların Batılı 68 kuşağıyla ilgisi vardır.
Ben de bir 68 kuşağı genç olarak 1974 yılında ODTÜ yurdunda kısa süre kalırken odayı paylaşmak zorunda kaldığım iki gencin sabahlara kadar süren tespihli devrim sohbetlerindeki tek bir cümlesiyle o dönemin pek irdelenmeyen psikolojisini ortaya koymak isterim.
Birisi soruyor: “Hocam biz ne zaman devrimci olacağız?..” Diğerinin cevabı: “Bizim lider kız meselelerini halletmeden devrimci olunmaz diyor…” (Buradaki “kız meseleleri” aslında erkek sohbetinde k… kız ikilemesi olarak kullanılır). Bu sohbet 68 kuşağında ABD’de ya da Fransa’da herhalde epey absürt kalırdı!
TV’nin çok yeni girdiği 70’li yıllarda Türkiye’nin Batı’yla iletişimi sadece gazete ve radyo ileydi, yabancı filmler 3-5 yıl sonra gelirdi sinemalara ve dünyada olup biteni izleyip de dünyaya paralel hareket etmek ancak belli bir azınlığın “modası” düzeyindeydi. Kaldı ki kız-erkek ilişkileri de çoğu 68’li genç için birkaç ay sonra anca haberini duyduğumuz Woodstock’ta (manşet fotoğrafı) bir hayal idi! (Woodstock Festivali, 1969’da yarım milyon gencin katılımıyla New York dışı kırsalında 3 gün 3 gece düzenlenen dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük konser ve aynı zamanda Vietnam savaşı protesto organizasyonudur.)
31 Mart seçimlerinde 68 kuşağının şimdi emekli olan ilericileri, bakın biz nasıl yine ortaya çıktık ve seçimlerde nasıl kazandık diye yaklaşımlar ortaya koyarken, ülkeye hakim yine 68 kuşağının sağ kesim yöneticileri de herhalde kıskıs gülüyorlardır. Oysa seçimlerde iktidarı sallayanlara kısaca TK jenerasyonu, “Tenceresi Kaynamayan Küskün Emekliler Jenerasyonu” demek daha doğru olabilirdi… ki bu kitlenin içinde 68’liden çok, X kuşağı EYT liler olsa gerek!
Batı’daki bu bebekçilerdi, milenyaldı, X’di, Y-Z’ydi vs. jenerasyon sınıflamaları olsa olsa bir ülkenin toplam gelişimiyle ilgili bir karakteri betimleyebilir. Birisi yıllık 80.000 dolar kişi başı gelirdeyken sen 10 bin doları ancak zorlayan zavallı gelirinle gençlerini aynı kategorilerde nasıl nitelersin? San Franciscolu gençlerin “tümüyle” iPhone’larında baktıkları Youtube’a, Sri Lankalı, Senegalli ve Sivaslı “bazı’” gençler de bakıyor olabilir. O zamanın solcuları Woodstock’taki hippilerle ne kadar ortak bir zemine sahipse, şu anda da bizim Z kuşağı diye yaftalanan gençlerimiz de o kadar. Yani sonuçta sadece coğrafya değil önce seni doğuran ana-baba, din, gelenek, eğitim, tarih ve hele iktidardakiler, jenerasyonların kaderini belirler… İstediğin kadar globalleşme diye tepin dur, jenerasyonlar ancak lokal olarak sınıflandırılabilir.
İşte buyurun yerli ve milli jenerasyonlar, hem de sadece bize has kodlarla…
Ülke gelirinin %50 sini alan nüfusun %20’si içindeki gençler Ş kuşağını oluştururken, ülke gelirinin diğer %50’sini paylaşan nüfusun %80’ini oluşturan gençler de Ç kuşağını oluşturur.
Ş olanlar Şanslılar, Ç olanlar Çırpınanlar! Bu hep böyleydi, Selçuklulardan beri! Belki de Romalılar ve hatta Hititlerden beri… Kim bilir? Sonuçta aynı coğrafyanın halklarıyız biz!