Gazeteci Varol Ersoy‘un Medyaradar sitesinde yayınlanan “Gazeteci tutuklamaları rekora doğru koşuyor! Son bir yılda 311 gazeteciye 212 dava açıldı” başlıklı yazısı:
Gazeteci Fatih Altaylı’nın, kendisine ait YouTube kanalında yaptığı bir yorumda Cumhurbaşkanı’nı tehdit ettiği ve fiilen saldırdığı iddiasıyla tutuklanması sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada büyük yankı yarattı.
Altaylı’nın tutuklanması her ne kadar “geniş takipçi kitlesi olan gazeteci” olduğu için büyük ses getirdiyse de Türkiye, dünyada gazeteciler aleyhine en çok dava açılan ülkeler sıralamasında da ilk ondaki yerini koruyor.
Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın 2024-2025 Basın Özgürlüğü Raporu’na göre, son bir yılda ülkemizdeki gazeteciler hakkında 212 dava açıldı.
Bu davalarda 311 gazeteci yargılandı.
Bu 212 davanın 196’sı ceza, 16’sı ise tazminat davası…
Ceza davalarında 300 gazeteci, özel hukuk davalarında ise 11 gazeteci ve 4 medya kurumu sanık olarak yer aldı.
Bu davaların tamamına yakını muhalif kimlikleriyle bilinen gazetecilere ve kurumlara açılırken, hakkında dava açılan “iktidar yakını gazeteci” Rasim Ozan Kütahyalı oldu.
Kütahyalı, 17 Nisan 2025’te sosyal medyadaki paylaşımında ertesi gün Ankara’da büyük olaylar çıkacağını, bu yüzden başkente çok sayıda polis sevk edildiğini öne sürmüştü.
Para piyasalarını ve borsayı alt üst eden bu paylaşımdan sonra Kütahyalı hakkında “yanlış bilgi yaymak” suçlamasıyla soruşturma başlatıldı.
Bolu’da gözaltına alınan Kütahyalı tutuklanmadı; aynı gece adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı
Burada dikkat çeken konu; iktidar yandaşı gazetecilere, başta CHP olmak üzere açıkça hakaret ettikleri siyasi partilerin bile hoşgörü göstermesi…
Öyle ki muhalefet partilerinin son bir yıl içinde ceza ya da tazminat davası açtığı yandaş gazeteci yok gibi…
Gelelim gazeteci tutuklamalarının Türkiye’ye maliyetine:
En önemli maliyet, ekonomik maliyet…
Basın özgürlüğü endeksinde alt sıralarda yer almak, doğrudan yabancı yatırımlar açısından Türkiye’yi riskli ülkeler kategorisine sokuyor.
Ayrıca bu tutuklamalar, Türkiye’yi ziyaret etmek isteyen turistlerin tercihlerini de olumsuz etkileyerek turizm gelirlerine yansıyor.
Diğer bir önemli maliyet ise diplomatik maliyet… ABD ve AB ile olan ilişkiler, özellikle de Türkiye’nin AB’ye olan tam üyelik süreci, gazeteci tutuklamalarından olumsuz etkileniyor.
Türkiye’nin gazeteciler için dünyanın en büyük hapishanelerinden biri haline gelmesi , uluslararası camiada Türkiye’nin imajına da büyük zarar veriyor.
Üçüncü maliyet ise sosyal ve kültürel maliyet… Bu tutuklamalar, ülkede korku ikliminin yayılmasına hizmet ediyor, gazetecileri otosansüre yöneltiyor.
Bu da halkın haber alma hakkına yansıyor.
Bu tutuklamalar, toplumsal kutuplaşmayı da artırıyor.
Ayrıca medya, sanat ve düşünce dünyasındaki yaratıcılığı frenliyor.
Evet; iktidar kendisine biat etmeyen gazetecileri sevmiyor.
Bu sevgisizlik son zamanlarda ünlü isimlerin cezaevlerine yollanmasıyla sonuçlanır hale geldi.
Ama ülkeyi yönetenler Türkiye’nin yeniden özgür ve güvenilir bir ülke olduğunu kanıtlayarak yabancı yatırımcıları Türkiye’ye çekmek istiyorsa, bu “sevgisizliği” artık bir kenara koymalarının zamanı geldi de geçiyor.
Yoksa elbette her “mahkumiyet” bir gün sona erer…
Ama haksız mahkumiyetlerin ülkemizdeki adalet sistemine, toplumsal yapımıza, ekonomimize ve kültürümüze vereceği zarar öyle kolay kolay giderilmez.”
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: