Cumartesi, 5 Tem 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

2025’e havale edilen konular

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 30 Aralık 2024 20:06
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

2024 bitti, 2025 kapıda. Ülkenin gündemindeki önemli sorunlar, konular 2025’e havale ediliyor.

Ekonomik kriz ve bu krizin üstesinden gelmek için alınan tedbirler 2025’e havale edilen sorunların başında geliyor. Kriz ve izlenen kemerleri sıkma politikası halkı canından bezdirmiş durumda. Alınan tedbirlerin arzu edilen sonuçları doğurup doğurmayacağı belirsiz. 2025’te de bu belirsizliğin devam edeceği söylenebilir.

Bütçe görüşmeleri nedeniyle geri plana itilen Anayasa değişikliği konusunun 2025’te tekrar gündeme getirilmesi bekleniyor. 2028 öncesi cumhurbaşkanı adaylarının netleşmesi, erken seçim ihtimali, çözüm süreci, Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’ye etkisi, bu bağlamda Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmeleri, PKK/YPG’nin akibetinin ne olacağı  konusu önümüzdeki yılda da ülke gündemini işgal edecek konular arasında görülmekte.

Ekonomik krizle baş etme işini Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e havale eden AKP kurmaylarının şu sıralar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden aday olması konusuna odaklandıkları  görülüyor. Bu çerçevede kurmayların, 2028 sonrasına ilişkin seçenekleri tartıştıkları anlaşılıyor. İlk seçenek doğal olarak Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına yeniden aday olmasının yolunu açmak. Anayasa’nın bu amaçla değiştirilme olasılığı zor görünüyor. TBMM’nin 2027 sonbaharında erken seçim kararı alması Erdoğan’a yeniden aday olma yolunu açacak en arzu edilen en güçlü seçenek olarak değerlendiriliyor.

Seçimlerin o tarihte yapılma olasılığını bu köşeden daha önce de dile getirmiş, alınan  ekonomik önlemlerin sonuçlarının o tarihlerde görülebileceğine dikkat çekmiştik. TBMM’den gerekli kararın çıkarılabilmesi için uygun adımların da o tarihe kadar atılabileceğini ifade etmiştik. 

Gelinen noktada, kendini ruhen AKP’li gören “6’lı Masa” ortaklarından Ahmet Davutoğlu’nun partisinden AKP’ye transferlerin şimdiden başladığı görülüyor. Hatta Davutoğlu’nun, Erdoğan’ın aday olamaması durumunda Cumhurbaşkanı adaylığını arzuladığından da söz ediliyor. Gönül bu, arzular. Gönlün kime kayacağı, neyi arzulayacağı belli olmaz. İçimizde Mustafa Kemal’in öğütlerini unutup, Enver Paşa vari arzular taşıyanlar dahi var. Bu itibarla Davutoğlu’nun bu arzusunu da anlayışla karşılamak gerekir.

Erdoğan’ın aday olmaması durumunda AKP içinden başka aday arayışına girilmesi beklenir. Bu çerçevede ilk akla gelen isimlerden biri  Dışişleri Bakanı Hakan Fidan. Dışişleri Bakanı olarak Fidan’ın son dönemde sergilediği performans ile pek çok çevrenin dikkatini çektiği görülüyor. Yapılan kamuoyu araştırmalarında 2028 sonrası olası adaylar arasında Fidan’ın da adı geçiyor.”Fidan aday olabilir mi?” başlığı ile altı ay önce kaleme aldığım bir yazımla ilgili yapılan kimi yorumlar “neden olmasın” yönündeydi.

Öte yandan, Suriye’deki gelişmeler bağlamında Erdoğan’ın kamuoyu desteğinin arttığından söz eden kimi çevreler, 2025 içinde erken baskın seçime giderek kamuoyu desteğini seçim başarısına dönüştürebileceği olasılığından da söz etmekteler. İçinde bulunulan zor ekonomik koşullar altında Erdoğan’ın böyle bir karar almasına ihtimal verilmemekte. 

Keza Suriye’deki durumun önümüzdeki dönemde ne yönde gelişeceği şu aşamada kestirilememekte. Türkiye Suriye’deki yeni yönetime dostluk elini uzattı. Yeni yönetim de uzatılan bu dostluk elini tuttu. Önümüzdeki süreçte ilişkilerin yoğunlaşması öngörülmekte. Ancak, Suriye’deki durum içerisinde riskler, sorunlar ve fırsatlar barındırıyor. Adeta mayın tarlası. Çok dikkatli yürümesi gerektiren.

Türkiye olarak  ekonomik ve siyasal açıdan büyük maliyetli sorumluluklar almaktan kaçınılması gerektiren bir süreç. Suriye’deki olası olumsuz gelişmelerin Türkiye’ye fatura edilebileceği bir süreç. Bu itibarla Suriye’deki gelişmelerin iç politikaya malzeme edilmesi halinde, bu yola başvuranların başını ağrıtabileceği, hayal kırıklığına uğratabileceği göz ardı edilmemeli.

Keza, kimilerince Cumhurbaşkanı seçimi ve Suriye’deki gelişmelerle irtibatlandırılmaya çalışılan çözüm süreci adı verilen süreç de, içerisinde riskler, sorunlar ve fırsatlar barındıran bir süreç. Bu konuyu iç politika malzemesi yapmaya kalkışanların başını ağrıtabilecek, hayal kırıklığına uğrayabilecekleri bir süreç. O süreç de adeta mayın tarlası. Dikkatle yürümesi gereken. 2025’te atılacak adımların iyi düşünülmesi, hesap edilmesi gerektiren… Ekonomik krizi sürdürdükleri muhalefetin odak noktasına koyan CHP’nin ve diğer muhalefet partilerinin de gerek çözüm sürecini, gerekse Suriye’deki gelişmeleri iç politika malzemesi yapmaktan kaçınmaları gerekir. TBMM çatısı altında sorunlara partiler üstü bir anlayışla yaklaşılması ulusal güvenliğimiz açısından isabetli olur.

İktidara talip olan ve bu amaçla kendisine çekidüzen vererek, parti programını güncelleştirmeye ve ülke sorunlarını çözme potansiyeline sahip olduğunu ispatlamaya çalışan CHP’ye “Cumhurbaşkanı adayını  belirle” çağrılarının 2025 içinde yoğunlaşması beklenmekte. CHP’nin erken seçim çağrılarının ise sonuç sonuç vermeyeceği öngörülmekte. Bu itibarla seçimlerin 2027 sonbaharında gerçekleştirileceği ihtimalini göz önünde tutarak muhalefet stratejilerini her açıdan belirlemeleri, hazırlıklarını ona göre yapmaları isabetli olacak. CHP’nin, ülke sorunlarını çözme, halkın beklentilerini karşılama potansiyeline sahip olduğunu özellikle AKP’yi destekleyegelen seçmen nezdinde  kanıtlaması  gerekir.

2025’in herkes için riskler, sorunlar ve fırsatlarla dolu bir yıl olacağı görülüyor. Bu itibarla, tüm okurlara her türlü kazadan, beladan uzak, sağlıklı, mutlu, huzurlu bir yeni yıl dilerim…

Fotoğraf: Cumhurbaşkanlığı

İlgili yazı:

Fidan aday olabilir mi?

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale Rusların ‘faiz’ yorumu
Sonraki Makale ‘Sen kimsin ya!..’

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Sağlıklı yaşam rehberi

Dr. Nil Gönce
5 Temmuz 2025
ManşetSerbest Kürsü

Evlerin efendisi kediler

Metin Gülbay
5 Temmuz 2025
EditörSerbest Kürsü

Akdeniz Sanat ve Yaşam Vadisi

Adil Gürkan
5 Temmuz 2025
EditörSerbest Kürsü

İmam Gazali’den molla rejimine

Halil Ocaklı
5 Temmuz 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?