Zamanın iyi kullanan üretir, kimsenin ne yaptığı ile ilgilenmeyin.
Değiştirebileceğiniz tek kişi sadece sizsiniz. Boşa harcanan zamanın geri dönüşü çok ağır oluyor. Sizi mutlu eden işlerle uğraşın. Kendinizi sevdiğiniz, düşündüğünüz kadar doğayı, canlıları da sevin. Eşyayı az sevin.
Küçük kafalar kişileri, orta kafalar olayları, büyük kafalar fikirleri konuşurmuş. Ciddi şeyleri konuşun, başkalarını konuşmayın. İnsanı ateş değil hırsı yakar. İnsanı su değil aç gözlülüğü boğar. Kimseyi hor görmeyin. Kusuru kendinizde arayın, iğneyi kendinize, çuvaldızı başkasına batırın. Kendi kusurlarınıza teleskopla, başka insanlarınkilere mikroskopla bakmayın.
Yeni bir yıla nasıl girersen öyle geçer dediklerine bakmayın, böyle bir kural yok, onu bilerek geleceğe dair planları yapın.
Herkes yeni yılı kutlasın, istediği gibi, nasıl arzu ederse öyle kutlasın.
Çocukluğumdan beri her yeni yılın insana her şeye ama her şeye rağmen yeni umutlar veren, yeni başlangıçlar müjdeleyen, yepyeni güzelliklere gebe olduğuna inananlardandım.
Ama yanılmışım…
Herkesin yeni yılın umut, mutluluk, sağlık ve huzur getirmesiyle başlayan dilekleri ne kadar hoş olsa da inanın her şey basit bir tarih değişiminden ibaret. Gregoryen (miladi) takvimi 365 günde bir kendini sıfırlayıp tekrar yol almaya başlıyor.
1 Ocak günü uyandığımızda her şey değişmiş olsa keşke, ne iyi olurdu. Peki, ne oldu, ertesi gün yeni bir yıl, bir şey değişti mi?
Hayır…
Ben her sene felaketlerin, acıların, savaşların, fakirliğin, aklınıza gelebilecek her şeyin daha çok acılara gebe olduğunu görüyorum. Yeni yıl dahil gelecek yaşayacağınız diğer yıllarda zamanınızın kıymetini bilin, israf etmeyin, kime harcadığınıza dikkat edin.
Herkesi ve her şeyi her salise, her saniye, her dakika, her gün, her yıl yavaş yavaş öldüren bir katil zaman. Ama aynı anda, her salise, her saniye, her dakika, her gün, her yıl yeni bir şeylerin doğumuna da sebep oluyor.
Hem dost hem düşman olabilen bir olgu zaman, aynı anda sevdiklerimizi çalar, sevdiklerimizi getirir. Sevdiklerimizi aldığında geri vermez, verdiğini de alır, acımasızdır.
Zaman korkanlar için uzun, mutsuzlar için yavaştır, sevenler içinse sonsuz. Ne kadar ilginç, bazen geçmek bilmeyen, bazen de dur dedinde durmayan bir kavram. Uzunluğu güneşe, ağırlığı düşüncelere, genişliği davranışlara, derinliği tutkulara bağlı, var olmak ile yok olmak arasında yaşanan veya yaşanmayan her şeyi yutan bir boşluk.
Tabii ki zaman insanların hayatında ana rahminde ceninin oluşumundan itibaren önemli bir unsurdur. Büyük bir öğretmendir ama ne yazık ki tüm öğrencilerini öldürür. Ne yöne aktığı, aslında akıp akmadığı da bilinmez, insanları evcilleştirdikten sonra öldürür.
Sürekli değişen, biriktirilemeyen, toplanamayan, arttırılamayan, ileriye doğru eksilen, nicelik olarak ölçülebilen zaman alınıp satılamaz, çalınamaz, depolanamaz, üretilemez, değiştirilemez, tabiattaki herkes için ortaktır.
Evren hakkındaki oluşan fikirlere baktığımızda zaman anlayışı bizi döngüsel, varolan hiçbir şeyin yok olamayacağı, yok olanın da varlığa gelemeyeceği görüşüne götürür. Zaman olgusu içerisinde yaşanan bütün değişimler yok oluşu değil, başka niteliklerin yerini birbirlerine bırakır.
İlk Çağ mantığında bu düşünce hakimken Orta Çağ’da yerini düz, çizgisel zaman anlayışına bırakmış.
Mezopotamya, eski Mısır ve eski Çin gibi uygarlıklarda farklı biçimlerde döngüsel zaman, anlayışı, doğa şartlarından dolayı olsa gerek, Fırat, Dicle, Nil ve Sarı nehirlerinin debilerinin yükselip taşması, mitoloji, astronomide ileri gitmeleri çoğu alanda onların gelişimine sebep olunca kendini sürekli yenileyen doğa anlayışını baz alarak dairesel dediğimiz zaman anlayışını benimsemişler.
Yeni Çağ’da ise bilimsel çalışmaların gelişmesiyle René Descartes, zamanı maddeden ayırmaz ve onu, aklın sahip olduğu soyut öznel bir düşünce tarzı olarak, kendi kendisiyle bağımsız ele alır.
Isaac Newton’a göre zaman her yerde düz bir doğru olarak akar ve mutlaktır.
Bizim zaman anlayışımız günlük dildeki zamanı ifade ederken, Newton günlük zamanı ve mutlak zamanı kesin bir şekilde ayırıyordu. Mutlak zaman, hiçbir şeye bağımlı olmadan varlığını devam ettirebilen zamandır. Bu zaman dışarıdan bağımsız doğru ve düz olarak akar.
Gottfried Wilhelm Leibniz ve Immanuel Kant’a göre zaman ancak zihinde canlandırılan şeydir. Tıpkı etrafımızda görebildiğimiz her şey gibi. Zaman insan bilincinin varoluşudur. İnsan yaptığı her şeyi belli bir zaman kavramı içinde gerçekleştirir.
Albert Einstein’a göre zaman mutlak ve doğrusal değildi, kişiden kişiye göre şekilleniyordu.
Sonuç olarak zamanın değerini anlamını idrak eden, kıymetini bilen bu dünyada var olan sınırlı zaman ile sınırsız bir zamana sonsuzluk vaat edilen gerçekliği kabullenin.
Geçmiş artık olmadığına göre, gelecek de henüz yaşanmadığına göre şimdide, bu anda kalın, anı yaşayın.
İnsan geçmişi hatırlayarak, tecrübe edinerek, geleceğe yönelik hedefler, tasarımlar yaparak ve şimdiyi, anı anlama çabası içerisinde oluşuyla varoluş bütünlüğünü sağlayabilir.
Zaman hem doğuma hem de ölüme hükmediyor. Size verilmiş olan zaman sermayesini çok iyi kullanın, kime, neye, niçin harcadığınıza dikkat edin.
Eğlenin, mutlu olun; mutlu olmak için yeni yıl bahanemiz olsun…