“ABD, Ukrayna’da artık istediğini elde etti mi?” sorusu gündemde.
Zira, Rusya-Ukrayna Savaşı 1.5 yılını geride bıraktı. Buna rağmen tarafların hiçbiri geri adım atmak istemiyor.
Batı, Ukrayna’ya verdiği maddî ve askerî desteği devam ettirmesine rağmen son günlerde hem Batılı yetkililer hem basın yayın organları “Ukrayna’nın toprak konusunda taviz vermesi karşılığında NATO üyeliğinin kabul edilebileceğini” dile getiriyorlar.
İşte tam da bu yüzden ister istemez “ABD, Ukrayna’da artık istediğini elde etti mi?” sorusu akıllara geliyor.
Bu sorunun cevabı da olumlu: Evet, ABD bölgede istediğini elde etmiş bulunuyor.
Öncelikli olarak, 21. yüzyılın başında yeniden güçlenen ve birçok bölgede ABD’nin çıkarlarını tehdit etmeye başlayan Rusya, tüm dikkatleri Ukrayna’da yoğunlaştırdığı gibi uluslararası arenada da yalnızlaştırıldı.
Rusya belki Kırım’dan sonra Ukrayna’nın doğusundaki topraklara da sahip oldu, ancak Ukrayna Batı’nın da yardımıyla bu toprakları geri almak için mücadelesini devam ettiriyor.
Kremlin son 20 yıllık birikimini, bu savaşa ve yaptırımlardan halkın minimum seviyede etkilenmesine harcıyor.
Rus yetkililer Kiev’i kısa sürede almayı planlarken savaşın uzaması şüphesiz Rusya’nın askerî gücünün de uluslararası kamuoyu tarafından sorgulanmasına yol açtı.
Tüm bunlara paralel olarak Moskova yine 2010’lu yıllarda iyice güçlendiği Orta Asya, Kafkasya, Orta Doğu’ya yeterince önem veremiyor, bölge ülkeleri alternatif arayışlara giriyorlar.
Ukrayna’nın durumu da gerek ABD gerekse de AB yetkililerini fazlasıyla memnun etmiş olmalı.
Zira Kırım ve Rus nüfusunun ya da Rusya yanlısı nüfusun ağırlıkta yaşadığı Ukrayna’nın doğusundaki toprakların kimde olacağının özellikle ABD’yi pek ilgilendirmediği söylenebilir.
Diğer taraftan “küçülmüş”, zayıflamış, nüfus kaybetmiş Ukrayna şüphesiz Batı’nın daha fazla işine yarayan bir ülke olacaktır.
Batı kültürünün hâkim olduğu daha küçük Ukrayna baştan beri aslında AB’nin de, NATO’nun da istediği bir şeydi.
Zira eski Ukrayna’nın (bir kısmı Rus olan yaklaşık 45 milyonluk bir ülkenin) AB ve NATO üyesi olması zaten mümkün değildi.
NATO, bünyesinde yeni bir “Türkiye” istemediği gibi, AB de Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya’dan sonra beşinci büyük ülke olan Ukrayna’yı ne idare edebilecek ne de besleyebilecekti.
Batı’da dile getirilmeye başlanan “toprak tavizi karşısında Ukrayna’nın NATO’ya üye kabul edilebileceği” hususu da bununla açıklanıyor.
Batı’nın şimdiye kadar Ukrayna’ya verdiği maddî ve askerî desteği de karşılıksız değil.
Savaş sonrası Ukrayna’nın bu borcunu ödemesi şüphesiz kolay olmayacak. Dolayısıyla savaşın kendisi Ukrayna’yı Rusya’dan koparırken, Ukrayna’ya gösterilen destek Ukrayna’yı tamamen Batı’ya bağladı.
ABD’ye bağlılığı artan AB
Diğer taraftan AB’nin kendisi de bu süreçte ABD’ye bağlılığını “tazelemiş” oldu.
Son gelişmeler, yalnızca Rusya’nın dört bir tarafa yönelik aktif siyasetini sınırlandırmadı, aynı zamanda gittikçe ABD’den uzaklaşmaya ve bağımsız hareket etmeye çalışan AB’ye de gerçekleri hatırlattı.
ABD, Rusya’ya karşı yaptırım konusunda AB’ye baskı yaparak “sınırında büyük bir tehdit var” ve bu “tehdidi de ancak bizim desteğimizle etkisiz hâle getirebiliriz” mesajı verdi.
Yine bu savaşla ABD, NATO’yu adeta yeniden toparladı, işlevselliğini arttırdı.
Rusya’nın kendisi dahi uzun yıllar boyunca “NATO, kime karşı genişliyor?” sorusunu sorarken Ukrayna Savaşı, bunun net cevabını bir kez daha ortaya koydu.
ABD’nin hâkim olduğu NATO kendine eskilerden yeni bir tehdit buldu ve uzun yıllardan sonra üye sayısını da arttırdı.
Bu savaş ve ABD’nin siyaseti, AB’nin ABD’ye bağlılığını arttırdığı gibi Rusya-AB ilişkilerini minimum seviyesine indirdi.
ABD yıllardır AB’ye Rus enerji kaynaklarına bağlılığını azaltması konusunda baskı yapmasına rağmen bir netice alamamıştı. Ukrayna Savaşı ise bu alandaki iş birliğini bir anda kesti. Kesmekle de kalmadı, 2022’de AB ülkeleri daha çok sıkıştırılmış gaz aldılar ve en büyük tedarikçileri de ABD oldu. Yine ABD’nin AB’ye askerî teknolojiler ihracatı da arttı.
AB ülkeleri, eski teknolojilerini Ukrayna’ya gönderirken ABD’den ihraç ettikleri teknolojilerle askerî filolarını yenilediler.
Rusya-AB ilişkileri günümüzde 2010’lu yıllardaki seviyesinin çok gerisinde.
Ekonomik olarak baktığımızda Rusya’ya uygulanan yaptırımlardan en fazla etkilenen ülke Almanya.
Almanya’nın yükselişinin yavaşlaması ve Rusya ile iş birliğinin zarar görmesinin de ABD’yi fazlasıyla memnun ettiği bir gerçek.
Suriye savaşı ve Kremlin’in Esad rejimine verdiği destek nasıl Rusya’nın bölgede ve uluslararası arenada etkisini ve Orta Doğu ülkelerinin Kremlin’e olan güvenini arttırdıysa Ukrayna konusu tam tersine özellikle Orta Asya ve Kafkasya cumhuriyetlerini tedirgin ediyor.
Türk cumhuriyetlerinin kendi aralarında ve Türkiye ile yakınlaşmalarına gitmelerinin sebebi yalnızca tarihî ve kültürel ortak değerler değil, aynı zamanda alternatif bir dayanak arayışı.
Adı geçen cumhuriyetlerin Rusya’dan uzaklaşması da aslında ABD’nin 1991 yılından itibaren isteyip de bir türlü sonuç alamadığı bir konu.
(Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu, fikirturu.com)
Makalenin tamamını okumak için tıklayın