Sütlaç; süt, pirinç, şekerle yapılan, bilinen bir tatlı.
Bazılarımız için gezegenin en başarılı tatlısıdır sütlaç. İçine limon kabuğu rendesi, üzerine nar sulu tarçın eklendiği de görülmüştür.
Sütlacın açılımı: Sütlü aş.
Köken bilimsel olarak incelediğimizde bir sürprizle karşılaştık. Sütlü ile aş sözleri ve dolayısıyla sütlaç kulağa kesinlikle Türkçe gibi geliyor. Aslında gerek süt gerekse aş sözleri, o kadar uzun zamandır Türkçe içine yerleşmiş ki, tersi düşünülemez. Her iki söz de artık Türkçedir ve neredeyse tüm Türkçe dillerinde vardır. Ancak bambaşka bir dil ailesindeki köksel izleri sürülebilmekte.
Türkçeye doğum veren Proto Altayca henüz emekleme dönemindeyken, Proto Hint-Avrupa dilleri ile coğrafi ve kültürel yakınlık içinde olduğu anlaşılıyor. Bu konu, dillerin ata birliğini savunan “Nostratik Dil Kuramı” çerçevesinde etraflıca incelenmekte.
Sütlacın ilk hecesindeki süt (memeli dişilerin göğsünden akan beyaz vücut sıvısı), Kaşgarlı Mahmut’un Dîvânu Lugâti’t-Türk adlı eserinde “süt” olarak yer almakta. Sevan Nişanyan etimoloji sözlüğünde, Eski Türkçede sǖt, süt, süd çeşitleri bulunan bu sözün, esasen sıvı anlamına geldiğini ve sızdırmak, damlatmak gibi anlamları kapsadığı belirtiliyor.
Süt nasıl olur da Türkçe olamaz, peki değilse nereden nasıl almışız? Geriye dönük dilsel yapılandırma, tarihsel dilcilerin en zorlandığı konuların başında gelir. Gerilere gidip süt sözünü gerçekten ilk kimler kullanmış, Türkçeye nasıl işlemiş bilme şansımız yok. Ancak eldeki verilere dayanarak bir hipotez geliştirme olanağımız var.
Şöyle ki, Hint kültürünün 4 bin yıllık yazı dili olan Sanskritçede “Sudh” diye bir söz olduğu kesin olarak biliniyor. Bu söz şu anlamları karşılamakta: Nektar, öz su, meyve suyu, tanrıların içeceği ve son olarak dişi memelilerin sütü.
Dini metinlerde “beden sıvısı” anlamına geldiği anlaşılıyor. Ayrıca yağı geleneksel tıpta kullanılan, yaprak, sap ve köklerinde süte benzeyen bir sıvı bulunan “Sütleğen” bitkisine de Sudha diyorlarmış. Tadı süte benziyor anlamında ise, “Sudha Rasa” denmekteymiş.
Süt sözünün Hindikuş ve Ladakh coğrafyası üzerinden ve/veya Soğd kültürü üzerinden Türk coğrafyasına taşınmış olma olasılığı göz ardı edilemez. Sanskritçe Avrupa dilleriyle akraba olduğuna göre, o dillerde semantik bir karşılığı olmalı ve var.
Proto-Germancada beden sıvısı anlamında “Swiut” ve “Swait” sözleri yapılandırılmış. Burada dikkat çeken nokta, “Sudh” sözü Hint-Avrupa grubundaki Hint dillerinde süt anlamını yüklenmiş görünürken, Avrupa dillerindeki anlamı ter/terleme olarak evrilmiş görünmekte. İngilizcedeki sweat sözü bu nedenle ter anlamını taşımakta. Sonuçta süt de ter de beden sıvısı değil mi?
Sütün bilinen ve galiba tümüyle unutulan en eski Altayca karşılığı “Ağı” olmalı. Günümüzde hala bazı Türk dil/ağızlarında süt ürünlerine “Ağartı” ya da “Ağrantı” dendiğini biliyoruz. Sütlük hayvanların barınağı anlamında “Ağıl” sözünün buradan kök aldığı kanısındayız.
Sütlacın ikinci hecesindeki -aç eki aslında Türkçeymiş gibi görünen ama Türkçe olmayan Aş ile kökteştir. Sütlaç, bulamaç ve güllaçta -aç eki korunmuş ancak kavurma(ç), kıyma(ç), bazlama(ç) sözlerinde düşmüş.
Aş sözü çok erken dönemde Türkçelerde benimsenmiş, bugüne kadarda geçerlilik bulmuş görünüyor. Kökeni gene Sanskritçe yemek anlamındaki “Ad” sözüne dayanıyor ve Soğdca üzerinden alıntılanmış olabilir.
Doğu İran dillerinden Soğdca, Orta Asya’nın tamamında ve Batı Çin’de konuşulan yaygın yazı diliydi. Hint-İran ailesinde gruplandırılan Soğd dili Sanskrit, Slav, German ve Roman dilleriyle doğal akrabadır.
Soğd dilinin, Türkçenin hem yapısı hem de söz varlığı üzerinde derin etkileri oldu. Şimdi okuduğunuz “hem hem” bağlacı Soğdca’nın Türkçeye bir katkısıdır.
Türk dillerine Soğdca üzerinden ödünçlenen Aş sözü ile birlikte Almanca Ess, İngilizce Eat, Ermenice Khaş, Slavca Yeshd ya da İsveççe Äta sözleri, aynı Hint-Avrupa “İet” kökünden türemiş görünüyor
Türkiye Türkçesinde yaygın kullanılan haşlama sözü, suda pişirme anlamındaki Ermenice Khaş- etkisiyle dönüşmüş olabilir.
Türkçedeki ekmek sözünün de Hint-Avrupa “İet” kökünden türemiş olması büyük olasılıktır. Değişik dönem ve yörelerde edmek, ötmek, ötpek, etmek, epmek, äppäk, itpäk, ehmek, ikmäk, ikmek varyasyonları kullanılmış ve sonunda Türkiye Türkçesinde bilinen ekmek biçimini almış olabilir.
Nereden nereye…
halilocakli@yahoo.com