Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin’in “14 soru ve yanıtta Halep/HTŞ krizi” başlıklı yazısından bir bölüm:
1- Suriye’deki son sıcak gelişmeler Orta Doğu’da yaşanan büyük kriz ve sıcak çatışmalar ölçeğinde ne anlama geliyor? Heyet Tahrir eş-Şam Orta Doğu’da yeni bir aktör mü?
Suriye’deki son gelişmeler yalnızca bu ülkeyi değil, 7 Ekim 2023 tarihinde HAMAS’ın İsrail’e ağır saldırısı ve İsrail’in bu hamleye acımasız bir ‘soykırım’ stratejisiyle karşılık vermesiyle başlayan, İran’la İsrail arasındaki füze savaşları, ardından İsrail’in Lübnan’da açtığı askeri cepheyle çok sert bir türbülans içinde savrulmakta olan bölgede yeni bir durum yarattı. Çünkü, bu krizin ne yönde genişleyeceği ve nasıl sonuçlanacağı, Suriye’deki krize doğrudan ya da dolaylı taraf olan bütün aktörleri çok yakından ilgilendiriyor.
Suriye’deki jeopolitik denkleme şöyle bakalım: Öncelikle Türkiye, Rusya, ABD ve İran sahada askeri güç bulunduran ülkeler. İsrail, her gün Suriye’deki İran hedeflerini vurarak çatışmaların içinde yer alıyor.
Ayrıca Fırat’ın doğusunda PKK uzantısı YPG/PYD’nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki bir “Özerk Yönetim” var. Bu yönetim ABD’nin himayesi altında bulunuyor. Silahlı Suriye muhalefetinin birinci kanadında eski adıyla “Özgür Suriye Ordusu” (ÖSO), yeni adıyla “Suriye Milli Ordusu” (SMO) yer alıyor. Bu silahlı gruplar Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin kontrolü altındaki “güvenlikli bölgeler”de faaliyet gösteriyor.
Bir de silahlı muhalefetin Türkiye’nin kontrolündeki ÖSO/SMO çatısı dışında kalan ve Hatay’a komşu İdlib’de sahayı kontrol eden El Kaide kökenli Ebu Muhammed El Culani’nin önderliğindeki Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) faktörü var. HTŞ İdlib’de, bakanlıkları da bulunan “Ulusal Kurtuluş Hükümeti” adıyla bir idari yönetim yapısı da kurmuş bulunuyor.
HTŞ’nin kontrolündeki İdlib bir bakıma Suriye’deki iç savaşın son kalelerinden biri olarak görülmekteydi. İşte Suriye’de patlak veren son olaylar buradaki dengeleri altüst etmesi nedeniyle sahada güç bulunduran bütün aktörlerin hepsinin konumlarını, çıkarlarını, risklerini etkileyecek boyutlar kazanmaya aday.
2- HTŞ’nin Halep’e saldırısı Suriye denkleminde neyi değiştirdi? İç savaş yeniden mi başladı?
Suriye iç savaşı 2011 yılı mart ayında başlamıştı. Muhtelif aşamalardan geçen iç savaşın kırılma noktası, geniş bir bölümü silahlı muhalefetin kontrolüne geçmiş olan Halep’te yaşandı. Esad ordusu, Rusya ve İran’ın destekleriyle Halep’i kuşatma altına aldı. Halep’teki direniş, 2016 aralık ayında muhalefetin yenilgiyi kabullenmesiyle son buldu.
Silahlı muhalefetin Halep’ten çekilmesi 22 Aralık 2016 tarihinde tamamlandı. Bu gelişme genellikle iç savaşın Esad rejiminin lehinde son bulması şeklinde yorumlandı. Suriye krizine siyasi bir çözüm bulunamasa da rejimin çökmeyeceği, Esad’ın kalıcı olduğu uluslararası camiada genel kabul haline geldi; Fırat’ın doğusu ve Suriye’nin kuzeyinin ne olacağı soruları açıkta kalmakla birlikte…
Son hadiselerle birlikte Suriye’nin bütün coğrafyasına yayılacak geniş ölçekli bir iç savaşın yeniden başladığını söyleyebilmek bu aşamada zor. Bununla birlikte ülkenin kuzeybatısında Halep’ten İdlib’e kadar uzanan bir coğrafyayı kapsayan yeni bir cephe açıldığını söylemek mümkün. Ama buradaki gelişmeler bütün Suriye ve buradaki aktörler açısından sonuç yaratacak.
3- Gelişmelerin Beşar Esad’a dönük sonuçları neler olabilir?
Silahlı muhalefetin 2016 sonunda çekildiği Halep’in kapılarına yedi yıl sonra yeniden dayanması sonucu Beşar Esad’ın çok büyük bir zemin kaybına uğradığı ortada. Kendisinin Suriye’de kontrolü önemli ölçüde eline aldığı algısı bu olaylarla ağır bir darbe yemiş oldu.
Suriye ordusunun bir direniş gösteremeyerek sahada ciddi bir şekilde dağılması Esad’ın askeri gücündeki zafiyeti, boşlukları bütün çıplaklığıyla gösterdi. Üstelik en önemli destekçileri olan Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ederek yürüttüğü savaş, diğer destekçisi İran’ın Hizbullah’ın Lübnan’daki yenilgisi de dahil olmak üzere İsrail karşısında gerilemesi, Esad’ı dış destekler bakımından da zor bir duruma sokmuş bulunuyor.
Denilebilir ki Esad, 2017 sonrasındaki en zor günlerini yaşıyor. Tabii gelişmeler kaçınılmaz olarak şu soruyu da tetikledi: Halep’i bile koruyamayan bir rejim ordusu, Türkiye’nin kuzeyden çekildiği bir senaryoda bu bölgenin güvenliğini nasıl sağlayabilecektir?
4- Esad’ın Halep’te sıkışık bir duruma girmesi Rusya açısından ne anlam ifade ediyor?
2015 yılında Suriye’de sahadaki duruma müdahale ederek rejim düşmesini önleyip Beşar Esad’ı ayakta tutan Putin’in, müttefikinin bu kadar sıkışık bir duruma düşmesinden hoşnut olmayacağı aşikâr. Bu gelişmeler Esad gibi Putin açısından da bir prestij kaybı anlamına geliyor. Esad’ın hazırlıksız yakalanması bir yana, Rusya’nın istihbaratının da HTŞ’nin bu kadar sistemli, planlı bir saldırısını önceden haber alamaması düşündürücü.
Putin’in önemli bir açmazı Ukrayna’da savaş sahada sıcak bir şekilde seyrederken, Suriye’ye eskiden olduğu kadar geniş zaman ve kaynak ayırabilmek gibi bir lüksünün bulunmaması.
2024 yılında Ukrayna’da yürüttüğü savaşta cephede ilerleyebilmek için Kuzey Kore’den asker desteği alan bir Rusya’dan söz ediyoruz. Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığı, HTŞ’yi Halep’in kapılarına kadar dayanabileceği bir saldırıdan caydıramadı. Ancak Rusya’nın hava gücündeki üstünlüğüne dayanarak HTŞ’ye çok ağır bir karşılık vermesi ihtimali yabana atılmamalıdır.
5- Erdoğan ile Putin arasındaki 5 Mart 2020 Moskova Mutabakatı’nda tesis edilen statüko geçerli mi? Halep-Şam bağlantısının kapanması ne anlama geliyor?
Söz konusu mutabakat 2020 yılı Şubat ayı sonunda İdlib-Halep ekseninde yaşanan büyük bir krizin ertesinde ortaya çıkmıştı. Bu krize, M-4 karayolu ile M-5 karayolunun stratejik bağlantı noktasında yer alan Serakip yerleşimi üzerinde Türkiye ile Esad Rejimi/Rusya ikilisi arasında yaşanan çatışmalar ve ardından Suriye/Rus savaş uçaklarının ortak saldırısında 33 Türk askerinin şehit olması yol açmıştı. Sonrasında yürütülen müzakereler bu mutabakatı beraberinde getirmişti.
Mutabakat, ana hatları itibarıyla Esad rejiminin Halep’ten çıkarak, M-4 otoyolu üzerinden Serakip’te M-5 otoyoluna bağlanıp Şam’a kadar karayoluyla erişim sağlayabilmesini mümkün kılıyordu. TSK’nın İdlib’deki askeri varlığı da M-4 otoyolunun üzerine çekilmiş, ancak bu karayolu üzerinde kuzey ve güneyde altışar kilometre derinliğinde bir güvenli koridor oluşturulması kararlaştırılmıştı.
Mutabakattaki Türk-Rus ortak devriyeleri projesi istenildiği gibi yürümemiştir. Aslında 5 Mart 2019 Mutabakatı’nın önemi, sıkça ihlaller olmakla birlikte genel bir göreceli çatışmasızlık ortamı yaratmış olmasıydı. Bu durum Esad rejimini Halep’te ciddi bir şekilde rahatlatmıştı. 5 Mart 2020 statükosu son 48 saat içinde önemli ölçüde sarsılmış görünüyor.
6- HTŞ nasıl bir örgüt? HTŞ’yi “terörist” listesine alan BM Güvenlik Konseyi kararları ne diyor?
HTŞ lideri Ebu Muhammed el Culani, Suriye iç savaşına 2012 yılında DEAŞ’ın Suriye’deki temsilcisi olarak bizzat kurucusu olduğu El Nusra örgütü ile katılmış, ardından 2013 yılında DEAŞ’tan koparak örgütüyle o dönemde Eymen el Zevahiri’nin liderliğindeki El Kaide’ye biat edeceğini duyurmuştur.
El Nusra, El Kaide’nin devamı olduğu gerekçesiyle BM Güvenlik Konseyi’nin DEAŞ, El Kaide ve bunlarla bağlantılı terör örgütlerini izleyen Yaptırımlar Komitesi’nin güncellediği terör örgütleri listesine dahil edilmiştir. Culani, 2016 yılında Cephe El Fetih Şam adlı yeni bir örgüt oluşturmuş, daha sonra 2017 yılında da bazı silahlı muhalif grupları da bünyesine alarak Heyet Tahrir eş Şam’ı (HTŞ) kurmuştur.
Gelgelelim BM Güvenlik Konseyi (BMGK) yaptığı değerlendirmede, bu isim değişikliğine itibar etmeyerek HTŞ’nin El Kaide/Nusra’nın şubesi olmaya devam ettiğini belirtmişti. BMGK, 2018 yılında HTŞ’yi de aynı gerekçelerle terör örgütleri listesine almıştır. Güvenlik Konseyi’nin daimi 5 üyesi de HTŞ konusunda bugüne dek mutabakat içinde hareket etmiştir.
Ayrıca BMGK’nın 2015 yılında kabul ettiği 2254 sayılı kararı, Suriye’deki terör örgütlerinin faaliyetlerinin “önlenmesi ve bastırılmasını” önemli hedeflerden biri olarak tanımlıyor. Bu örgütlerden biri de HTŞ.
7- Türkiye HTŞ’yi terörist olarak mı görüyor?
Evet. BMGK’nin ilgili komitesi belli aralıklarla terör örgütü listesini güncelliyor. Türkiye de BMGK terör örgütleri listesi güncellediğinde 2018 yılında HTŞ’yi de terör örgütü olarak kabul ederek yaptırım listesine almıştır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan bu konudaki Cumhurbaşkanlığı kararnamesi 2018 yılı 31 Ağustos’ta Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Yazının devamı için tıklayın