Modern yaşam, bireyselliği öne çıkaran, anlık doyumları özendiren ve sorumluluktan kaçışı kolaylaştıran koşullarıyla infantilizmi (*) besleyen yeni dinamikler yaratmıştır. Özellikle kentleşme ve teknoloji, çocukların temel beceriler geliştirebilecekleri deneyim alanlarını daraltmıştır.
Eskiden kırsalda büyüyen bir çocuk, küçük yaşta ev işlerine katılır, tarlada yardım eder, su taşıyıp ateş yakabilirdi. Bu süreç, ona hem sorumluluk bilinci hem de yaşamla başa çıkma becerisi kazandırırdı. Oysa bugün, çocuklar ellerinde tabletle büyürken, fiziksel ve sosyal yetkinliklerini geliştirecek birçok deneyimi kaçırıyor.
Bu gelişimsel kopukluk, yetişkinlikte daha belirgin hale gelir. Bilgiye kolay erişen ve iyi eğitim almış bireyler bile, duygusal ve sosyal beceriler açısından aynı derecede donanımlı olmayabilir. Örneğin, kriz anında paniklemek, ilişkilerde sağlıklı sınırlar koyamamak veya eleştiriyi tolere edemeyip içine kapanmak, çoğu zaman çocuklukta tamamlanamamış gelişim evrelerinin izlerini taşır.
Evet, insan biyolojik olarak büyüyebilir; ancak duygusal ve ruhsal olgunlaşma, yalnızca zamanın getirdiği bir süreç değil, bilinçli bir çaba gerektiren bir yetkinliktir. Gerçek olgunluk, yalnızca yaş almakla değil, içsel yaralarla yüzleşmek, eksik kalan gelişim halkalarını tamamlamak ve yaşamın getirdiği deneyimlerden ders çıkarabilmekle olanaklıdır.
Peki, duygusal olgunluğun göstergeleri nelerdir ve infantilizm hangi davranış kalıplarıyla kendini gösterir? Bunu, çoğu zaman farkında bile olmadığımız 10 örnek üzerinden irdeleyelim:
1-Duyguların kaynağını dışarıda aramak:
Olgun bir birey, duygularının kaynağının kendi içsel süreçleri olduğunu bilir. Kendi duygularını sahiplenir ve tepkilerini anlamaya çalışır. İnfantil birey, duygusal deneyimlerini dışsal faktörlere indirger. Olumsuz duygular yaşadığında, “Beni anlamadılar, beni üzdüler, beni kızdırdılar” gibi yakınmalarla başkalarını suçlama eğiliminde olur.
2-Sorumluluktan kaçınmak:
Olgun birey, eylemlerinin sonuçlarını önceden değerlendirir ve sorumluluğunu üstlenir. Bir olumsuzluk durumunda “nerede yanlış yaptım?” sorusunu sorar ve hatalarından ders çıkarır. İnfantil birey ise sorumluluğu daima başkalarına yükler. İnisiyatif almak, sorunu çözmek yerine, “birileri benim için bir şeyler yapmalı” düşüncesiyle hareket eder. Bu tutum, bireyin pasif bir yaşam sürmesine neden olabilir.
3-Bağımsızlık geliştirememe:
Bağımsızlık, yetişkinliğin temel göstergelerinden biridir. Olgun birey, öz yeterliliğe sahiptir ve sorun çözme becerisine güvenir. Ancak, çocuklukta “ben de yapabilirim” duygusu yeterince desteklenmeyen infantil birey, yetişkinlikte de sürekli dışarıdan yardım bekler. Kendi başına karar almakta zorlanır, başkalarının yönlendirmesine ihtiyaç duyar. Bu bağımlı yapı, bireyin özgüvenini zayıflatır ve bağımsızlık duygusunun gelişimini engeller.
4-Sürekli onay beklemek:
Olgun bireyin öz değer algısı, dış değerlendirmelerden büyük ölçüde bağımsızdır. Kendini başkalarının onayına muhtaç hissetmez. İnfantil birey, başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğüne büyük önem yükler. Değersizlik duygusundan kaçınmak için çevresinden sürekli onay ve takdir bekler. Bu beklentisi karşılanmadığında ise düş kırıklığı yaşar ve kendine olan güveni sarsılır.
5-İlişkilerde empati yoksunluğu:
Olgun birey, kendini ve yeteneklerini tanıdığı için “dünyaya ne katabilirim?” diye sorar ve üretken olmaya çalışır. İnfantil birey “dünya bana ne verebilir?” düşüncesiyle hareket ederek kendi zevk ve doyumunu önceler. Olgun birey, başkalarıyla derin ve anlamlı bağlar kurabilirken, infantil bireyin ilişkileri genellikle yüzeysel ve bencilce olur.
6-Stresle başa çıkamama:
Olgun birey, kriz anlarında stres toleransı geliştirir, sakindir ve değişimlere uyum sağlar. Buna karşılık, infantil birey krizle karşılaştığında hızla çözümsüzlük duygusuna kapılır, değişime direnç gösterir ve konfor alanına sığınır. Çoğu zaman geçmişin güvenli nostaljisine tutunarak sorunlarıyla yüzleşmekten kaçınır.
7-Eleştiriye kapalılık:
Olgun birey, gelen eleştirileri değerlendirip analiz eder ve öz farkındalığını geliştirmeye çalışır. İnfantil birey eleştiriyi kişisel bir saldırı olarak algılar ve savunmaya geçer. İlişkilerinde beklentileri karşılanmadığında “insanlar kötüdür” gibi genel ve katı yargılara varır. Düş kırıklığı içinde küser, ilişkiyi onarmak yerine uzaklaşmayı yeğ tutar.
8-Kurban, zorba ya da kurtarıcı rolüne sığınma:
Olgun birey, zorlayıcı ve tehdit algısı yaratan durumlarda rasyonel bir yaklaşım sergiler; önce yaşananları kabullenir, ardından çözüm arayışına odaklanır. İnfantil birey, olayları sağduyu ile değerlendirmek yerine kendisini genellikle “kurban”, “zorba” ya da “kurtarıcı” rollerinden birine yerleştirir. Bu döngü, psikolojide “Karpman Üçgeni” olarak bilinen modelle açıklanır ve kişinin sürekli tekrar eden sağlıksız ilişki dinamiklerine saplanmasına neden olur.
9-Bireysel üretkenlik eksikliği
Olgun birey, kendi potansiyelini tanır ve özgün çözümler üretmeye çalışır. İnfantil birey yaratıcılıktan uzak, taklitçi bir yaklaşımı benimser. Sürekli başkalarının fikirlerinden beslenir. “Ben neyi iyi yapabilirim?” sorusunu sormadığı için bir özgünlük geliştiremez. Bu durum, özellikle çalışma hayatında verimsizliğe yol açar.
10-Korkularla yüzleşememe
Her birimizin farklı korkuları vardır. Olgun birey, korkuları olduğunu yadsımaz, onlarla yüzleşir, anlamaya çalışır ve aşmak için çaba gösterir. İnfantil birey ise korkularını bastırma eğilimindedir, onları anlamak yerine görmezden gelir. Ancak bastırılan bu duygular, farkında olmadan bireyin yaşam enerjisini düşürür, düşünce ve davranışlarını kısıtlar.
Bu on gösterge, infantilizmin bireysel ve toplumsal düzeyde nasıl sorunlar yaratabileceğini anlamamıza yardımcı olabilir.
İçimizdeki çocuğu tanımak ve olgunlaştırmak, onu susturmak anlamına gelmez. Tam tersine onun coşkusunu korurken, yetişkinliğin gerektirdiği sorumlulukları da üstlenmeyi öğrenmek demektir. Bu bağlamda olgunluk, içimizdeki çocuğu bastırmadan, onun enerjisini yaşamımıza dâhil ederek dengeli bir benlik inşa edebilmektir. Önemli olan, içimizdeki çocuğu kucaklayıp, yetişkin benliğimizle uyum içinde yaşatabilmektir.
Öyleyse kendimize şu soruyu sorarak bitirelim: Bugün verdiğim tepkilerden hangileri gerçekten bana ait, hangileri ise hâlâ çocukluk sesimin derinlerden gelen bir yankısı?
Olga Ocaklı PhD
(*) İnfantalizm: Bedensel büyüme ve ruhsal gelişme açısından geri kalmanın yol açtığı patolojik durum
Fotoğraf: proforientir42.ru
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: