Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, 17 Mart’taki başkanlık seçimleri öncesinde yaptığı son açıklamalar üzerinde durulması gereken önemli mesajlar içeriyor.
Putin’in, ünlü Rus Gazeteci Dmitriy Kiselyov’a yaptığı kapsamlı açıklamalar içinde uluslararası kamuoyu doğal olarak en çok “teknik olarak nükleer savaşa hazırız” cümlesi oldu.
Sputnik’in aktardığına göre, Kiselyov’un “Rusya gerçekten nükleer savaşa hazır mı” sorusuna Putin, “Askeri ve teknik açıdan elbette hazırız. Nükleer güçlerimiz sürekli savaşa hazır durumda bulunuyor” yanıtını verdi.
Rusya lideri, Ukrayna’daki nükleer silah kullanmaya hazır olup olmadıkları sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“Silah, onu kullanmak için var. Kendi ilkelerimiz var. Söz konusu olan Rusya devletinin varoluşu, egemenliğimize ve bağımsızlığımıza zarar vermek ise nükleer dahil silahımızı kullanmaya hazırız. Stratejimizde her şey yazıyor, onu değiştirmedik.”
Aslında Putin’in söylediklerinde şimdiye kadar söylenmemiş yeni bir unsur yok ama söz konusu nükleer silahlar olunca ister istemez durup düşünmek gerekiyor.
Peki, Putin blöf mü yapıyor?
Yukarda aktarılan sözleri her ne kadar tehdit ya da yıldırma amaçlı gibi görünse de Putin büyük olasılıkla blöf yapmıyor.
Neden blöf yapmadığını anlamak için Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı başlatmasının nedenlerine bakılmalı.
Batı, 2014 yılından başlayarak Ukrayna aracılığıyla Rusya’nın üzerine oynadı ve tuzak hazırladı. Yani aslında Moskova’nın 24 Şubat 2022’de savaş kararı alması ABD ve müttefiklerinin tam da istediği şeydi. Bunun için NATO kartını ileri sürerek Rusların sinir uçlarıyla oynadılar; zaten yıllardır Batı tarafından çembere alındığı için sırtının duvara dayandığı hissine kapılan Rusya bir “ölüm kalım” sorunuyla karşıya bulunduğunu düşünmeye başladı. Böylece bütün gücünü, enerjisini ve konsantrasyonunu savaşa vermek zorunda kaldı.
Putin’in ve Moskova’nın resmi açıklamalarda sık sık ısrarla iddia ettiği gibi Batı’nın amacı Rusya’yı yok etmek ya da parçalara ayırmak değil, kolunu kanadını kırarak güçsüzleştirmek ve küresel rekabette zayıf düşmesini sağlamak. Çünkü Rusya’nın yok almasının ya da parçalanmasının yaratacağı kaos Batı’nın işine gelmiyor. Bu açıdan bakıldığında Batı dünyası Rusya’nın savaş alanında yenilmesini de istemiyor. Zaten bu nedenle Ukrayna’ya sadece savaşı sürdürebileceği ama kazanmasına yetmeyecek kadar yardım yapıyor.
Yeniden Putin’in nükleer silah kullanımı ile ilgili sözlerine dönersek…
Eğer Rusya devlet olarak varlığını tehdit altında hissederse nükleer silah kullanmaktan kesinlikle kaçınmayacaktır.
Kağıt üzerinde Rusya’nın nükleer doktrini saldırıya uğramadıkça nükleer silah kullanılmasına izin vermiyor.
Fakat, “Rusya’nın devlet olarak varlığının tehdit altında kalması” yoruma açık bir formülasyon.
Evet, doktrin nükleer silah kullanılmasını Rusya’nın saldırıya uğraması koşuluna bağlıyor.
Ancak diğer yandan, Moskova’nın Ukrayna’da yaşanabilecek bir gelişmeyi, örneğin Fransa’nın son zamanlarda dile getirmeye başladığı asker göndermeyi de bir tehdit olarak algılaması, dolayısıyla etkisi sınırlı taktik nükleer füze kullanması da tümüyle dışlanamayacak bir seçenek.
Gürcistan’la savaş, Suriye’ye müdahale, Kırım’ın ilhakı ve Ukrayna savaşı Rusya’nın tehdit altında kaldığı duygusuyla, biraz da panik içinde yaptığı hamlelerdi.
Bu açıdan bakıldığında Putin’in elbette gözdağı vermeye çalıştığı ama aynı zamanda blöf de yapmadığı sonucu çıkıyor.
Not: Yazı inosmi.ru sitesi tarafından Rusçaya da çevrilmiştir.
İlgili yazılar: