Cumartesi, 17 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Güney Kıbrıs’ta bir köy: Lefkara

Alper Eliçin
Son güncelleme: 17 Nisan 2025 12:51
Alper Eliçin
Paylaş
Paylaş

Bu haftaki yazım ağırlıklı olarak Türkiye’de yaşayanlara yönelik. Güney Kıbrıs’taki Lefkara Köyü’nden bahsedeceğim. Köy Larnaka Kazası’na bağlı, denizden ortalama 500 metre yükseklikte, sırtını Trodos Dağları’nın güney yamaçlarına yaslamış, 750 civarında yerleşik nüfusu olan bir yerleşke. En önemli, belki de tek gelir kaynağı turizm.

Lefkara ismi Kıbrıs’ın hem güneyinde hem de kuzeyinde çok iyi bilinir. Nedeni, çok eskilere dayanan kendine özgü motifleri olan nakışıdır. Köyde zamanında hem Rumlar, hem de Türkler yaşamış olduğundan bu nakış hem KKTC’de hem de Güney’de değişik amaçlı kullanılabilen kumaşlar üzerine işlenmektedir. Türkiye’den KKTC’ye gidenler “Lefkara işi”ni bazı mağazalarda bulabilirler. Ben Lefkoşa’daki Büyük Han’da satıldığını biliyorum. Eşim Türkiye’de veya yurt dışında birine KKTC’den değerli bir hediye götürmek istediğinde buraya uğrarız.

Lefkara işini KKTC’de en çok sahiplenen yerleşke Mehmetçik Belediyesi olmuş. Zira 1974’ten sonra Lefkara’nın Türk halkı Belediye’ye bağlı Çayırova Köyü’nde iskan edilmiş. Türkiye’den gelecekler Güney’e geçemeyecekleri için kendilerine Çayırova’ya gitmelerini ve Lefkara Evi’ni ziyaret etmelerini salık veririm. Belediyenin web sitesinde ise Lefkara işi ile ilgili çok kapsamlı bilgi var. (*) 

Geçen hafta sonu eşimin liseden sınıf arkadaşı Belgin Demirel’in önerisi ve rehberliğinde günübirliğine Lefkara’ya gittik. Metehan sınır kapısından geçtikten sonra yol tahminen bir saat sürüyor. Lefkoşa-Larnaka otoyolunun çok yakınında olması bir avantaj. Ancak bizim şansımıza hava yağışlı ve zaman zaman rüzgarlıydı.

Köyün doğal dokusunun korunması, turistik bir merkez olması için gerek devlet gerekse yerel halk epey çaba harcamış. Tarihi ve Lefkara işi nakışları ön plana çıkarılarak bir cazibe merkezi haline getirilmiş. Köyün evlerinin görünen yüzlerini yerel taşlarla örmek/kaplamak mecburi tutulmuş. Sokaklar şık taşlarla döşenmiş. Duvarlara Lefkara nakışlarında kullanılan motifleri panolar şeklinde yerleştirmişler.

Biraz film setlerini andırıyor. Ancak, yazın sahillere oranla daha serin havası, hoş mekanları ile turistler için ilginç bir yer olduğu kesin. İnsan KKTC’de neden bazı yerleşkeler bu şekilde bir hikaye yaratılarak turizme kazandırılamıyor diye sormadan edemiyor. Bellapais, Ozanköy, Karmi, Lefke aklıma ilk gelenler. Maalesef biz buralardan Kuzey’de yeterince yararlanamıyoruz. Hatta Girne gibi çoğu yeri de görgüsüzlük ve rant hırsıyla çirkinleştiriyoruz.

Lefkara’ya geri dönecek olursak, sokak aralarında turistlere para harcatacak pek çok olanak sunulmuş. Bunlardan biri de köye özgü kurabiye satan dükkan. Kurabiyenin tat olarak ne özelliği var bilmiyorum ama üzerine yapılan Lefkara motifleri son derece güzel bir görüntü sunuyor. Ayrıca Lefkara’nın, Türkiye’de Mardin-Midyat’tan bildiğimiz telkari benzeri bir gümüş işi de meşhurmuş.

Köylüler turizmin ne kadar önemli bir gelir kaynağı olduğunun bilincinde. Sadece sokaklar değil evler, pansiyonlar da oya gibi işlenmiş. Gıpta etmemek mümkün değil.

Lefkara civarında Kıbrıs’ın pek çok yerinde olduğu gibi neolitik çağa kadar uzanan buluntular varmış. Köy Orta Çağ’da, Bizans döneminde önem kazanmaya başlamış. 1192-1489 arasında ise tüm Kıbrıs gibi Fransız Lüzinyan Krallığı’nın yönetimine girmiş. Bu dönemde refah artmış. Lüzinyan dönemi tarihte Kıbrıs’ın en zengin dönemi olarak biliniyor. İddia edildiğine göre 1481’de Leonardo da Vinci de Lefkara’ya gelmiş. Köyün nakışlarından çok etkilenmiş ve bir örtü satın alıp Milano Katedrali’ne Kutsal Masa’nın üstüne serilmesi için hediye etmiş. Leonardo hikayeleri Avrupa ve Akdeniz Bölgesi’nde oldukça yaygındır. O nedenle inanıp inanmamak size kalmış.

Daha sonra başlayan ve 1571’de Osmanlıların gelişine kadar süren Venedik döneminde, Lefkara Kıbrıs’ın en büyük kenti haline gelmiş. Bugün kent dokusunu oluşturan eski evlerin neredeyse tamamı Osmanlı döneminde inşa edilmiş.

Lefkara yine tüm Kıbrıs gibi 1878’de Britanya idaresine geçmiş ve 1960’a kadar Lefkoşa’da yerleşik bir genel vali tarafından yönetilmiş. İki dünya savaşı ve büyük buhranı İngiliz idaresinde geçiren Lefkara hızla fakirleşmiş ve ciddi bir göç vermiş.

Bu şirin ve turistik köyün tarihinde ciddi katliamlar da olmuş. 1570’de Osmanlı adaya ilk çıktığında, Venedik mezaliminden bunalmış olan Lefkara köyü Osmanlıları büyük bir sempatiyle karşılamış ve kendilerine yardım etmiş. Bunu duyan Venedikliler bir gece 100 atlıyla köyü basıp, köyü ateşe vermiş ve kadınlar ve çocuklar dahil 400 köylüyü kafalarını keserek öldürmüşler. Bu olay tarihe “Lefkara Katliamı” olarak geçmiş.

Osmanlı döneminden itibaren köyde çoğunluk nüfus Rumlardan oluşuyormuş. Türkler ise azınlıktaymış.

1963 Kanlı Noel saldırılarında Lefkara’da yaşayan 450 kadar Türk 2 Ocak 1964’te Köfünye’ye (Geçitkale) kaçmak zorunda kalmış. 1967’de Rumların Köfünye’de yaptığı katliamda ise 24 Türk’ün öldürüldüğü olayı yaşamışlar. 1974’te Kuzey’e geçmişler ve yukarıda değindiğim gibi Karpaz Yarımadası’nın girişindeki Çayırova’ya yerleştirilmişler.

Avrupa’dan gelen ve sakin bir tatil geçirmek isteyenler veya kum, güneş turizmi için sahilleri seçenler arasında günübirlik turlar yapmak isteyenler için cazip bir yer Lefkara. Ayrıca Trodos yamaçlarında doğa yürüyüşleri de yapmak olasıymış.

Dönüş yolunda sahildeki Zigi Köyü’ne de uğrayalım dedik. Yağmur altında şemsiyelerle yaptığımız kısa turda dikkatimi çeken, sahil boyu inşa edilmiş olan bir marina oldu. Dalgakıranlardan ve teknelerden denizi görmek olası değildi. İçimden “yazık olmuş Zigi’ye” demeden edemedim. Etrafta arsa-ev alana AB pasaportu vaadeden ilanlar da dikkatimizden kaçmadı.

Daha sonra bir süre Limasol-Larnaka sahil yolunda gittikten sonra tekrar otoyola çıkıp, Metehan Sınır Kapısı’ndan KKTC’ye geri döndük…

(*) https://mehmetcikbelediyesi.com/2018/09/25/lefkara_evi1/

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanAlper Eliçin
Takip et:
1974 yılında Alman Lisesi’nden mezun oldu. Öğrenimine Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde devam etti. İngiltere’de Sussex Üniversitesi’nde Yöneylem Araştırması ve ABD’de Clemson Üniversitesi’nde İşletme alanlarında yüksek lisans yaptı Dünya Bankası'na değişik projelerde danışmanlık yaptı, Çukurova Metropolitan Bölgesi Kentsel Gelişim Projesi'nde ise proje direktör yardımcılığı görevini üstlendi. Gayrimenkul geliştirme projelerindeki deneyimini zaman içerisinde turizm yatırımlarına yönlendirmiştir. İş yaşamına 1990 yılından itibaren Pegasus Havayolları'nda kurucu ortak olarak devam etti, şirkette genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. İstanbul Havayolları'nda genel müdür yardımcılığı, Kavrakoğlu Management Institute’da başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Havayolu yönetimi, yeniden yapılandırılması, şirket birleştirme, ayırma ve satın almaları ve gayrimenkul yönetimi konuları uzmanlık alanlarından. Merkezi Paris'te olan Milletlerarası Ticaret Odası Havacılık Komitesi'nde uzun yıllar Türkiye'yi temsil etti, Türkiye Havacılık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği Başkan Yardımcılığı görevlerinde de bulundu. 2008 yılında BCD Eğitim ve Danışmanlık Ltd’nin kurucu ortağı oldu. Halen serbest danışman ve eğitmen olarak çalışmaktadır. Bugüne kadar Türkiye, KKTC, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Romanya, Mısır, Belçika, İsviçre ve Avusturya’da eğitimler vermiş, danışmanlık yapmıştır. Ayrıca, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde dijital yayın organlarında köşe yazarlığı yapmaktadır. Çok iyi düzeyde Almanca ve İngilizce biliyor. Dağ tırmanışları ve doğa yürüyüşlerine ilgi duyuyor, Ağrı ve Musa dağları tırmandığı dağlar arasındadır. Okumak ve seyahat etmekten büyük zevk alıyor.
Önceki Makale Rusya’da çıtayı yükselten Türk şirketi
Sonraki Makale ‘Oh olsun sana’ sendromu

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Hoca bana fena taktı!

Alper Eliçin
17 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

1900’lerin başında İstanbul

Metin Gülbay
17 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

Amerika’nın sıra dışı öyküsü

Halil Ocaklı
17 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

Türkçenin lanetlenmiş kelimesi

Adil Gürkan
17 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?