Boğaziçi Üniversitesi’nde bir yıldır çözülemeyen kriz, 2 Ocak 2021’de başladı. Daha önce AKP’de çeşitli pozisyonlarda görev alan ve üniversite dışından bir isim olan Prof. Dr. Melih Bulu, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından üniversiteye rektör olarak atandı. Buna karşılık ilk fiziki protesto 4 Ocak 2021’de “Kayyum rektör istemiyoruz” sloganıyla üniversite kampüsünde başladı. Protestoya katılan öğrencilerin kampüs içine girememesi için giriş kapısına kelepçe takıldığı ana dair görüntüler de o gün kameralara yansıdı. Öğrenciler, ertesi gün evlerine yapılan şafak operasyonu ile gözaltına alındı. Akademisyenler, rektörlük binasına karşı “sırt dönme” eylemi başlattı.
Olaylar Boğaziçi Üniversitesi ile de sınırlı kalmadı. İstanbul’daki diğer üniversitelerde ve aralarında Ankara, İzmir, Adana, Konya ve Hakkari’nin olduğu çeşitli illerde de Boğaziçi Üniversitesi’ne destek eylemleri düzenlendi. Eylemlerde polisin sert müdahalesi esnasında yüzlerce kişi gözaltına alındı, aralarında darp edilerek yaralananlar da oldu.
Boğaziçi Üniversitesi protestolarıyla ilgili en çok tartışılan konulardan biri, üzerinde Kabe fotoğrafının da bulunduğu anonim bir kolaj çalışması oldu. 29 Ocak 2021’de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, kampüste sergilenen söz konusu kolaj nedeniyle “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçlamasıyla dört öğrencinin gözaltına alındığını duyurdu, öğrencilerden ikisi tutuklandı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, tutuklu öğrenciler hakkında sosyal medyada “LGBT sapkınları” ifadesini kullandı. Soylu’nun bu paylaşımı “nefret söylemi” gerekçesiyle Twitter tarafından kısıtlandı. Tutuklanan öğrenciler Selahattin Can Uğuzeş ve Doğu Demirtaş, 17 Mart 2021’de görülen ilk duruşmada serbest bırakıldı. “Boğaziçi Sergi Davası” da olarak bilinen davanın dördüncü duruşması 9 Şubat 2022 tarihinde görülecek.
Bu süreçte çevik kuvvet polisleri kampüse ilk kez 1 Şubat 2021’de girerek burada Bulu’yu protesto eden öğrencilere müdahale etti, çok sayıda öğrenci gözaltına alındı. Çevik kuvvetin kampüse girmesi ilerleyen süreçte bir kaç kez daha tekrarlandı. Kampüsün çeşitli noktalarına güvenlik kameraları yerleştirildi, kapısına demir parmaklıklar takıldı, önünde TOMA ve gözaltı araçları bekletildi, basın mensuplarının ve Boğaziçi Üniversitesi mezunlarının kampüse girişi engellendi.
Boğaziçi Üniversitesi, yalnızca kamuoyunun değil, iktidarın da gündeminden düşmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, protestolara katılan öğrencileri “Siz öğrenci misiniz? Siz talebe misiniz? Siz rektörün odasını basmaya kalkışan, işgale kalkışan terörist misiniz?” sözleriyle hedef aldı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Boğaziçi’ne destek vermek teröre destek vermektir” ifadelerini kullandı.
Protestoların odağındaki Melih Bulu, “Bana dokunmak devlete dokunmaktır” diye açıklama yaparken, organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı ise yayınladığı bir mektupla Bulu’ya istifa etmemesi çağrısında bulundu.
Tüm bunlar olurken üniversitenin akademik, idari işleyişi ve öğrenci faaliyetleriyle ilgili de değişiklikler yapıldı. Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Aday Kulübü kapatıldı, Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu’nun çalışmaları fiilen durduruldu. Resmi Gazete’de yayınlanan 6 Şubat 2021 tarihli bir kararla Boğaziçi Üniversitesi’ne hukuk ve iletişim fakülteleri açılacağı duyuruldu. Bu karar alınırken üniversitenin üst kurullarından onay alınmamıştı.
Öte yandan rektörlük makamı, protestoların başından beri öğrencilere hukuki destek sunan akademisyen Feyzi Erçin’in derslerini iptal etti. Erçin, Boğaziçi Üniversitesi’nde sekiz yıldır yarı zamanlı olarak film dersleri veriyordu.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 24 Şubat’ta Boğaziçi Üniversitesi protestolarına dair bir ön değerlendirme raporu yayınladı. Rapora göre o tarihe dek en az 801 kişi işkence ve kötü muamele ile gözaltına alındı, en az 13 kişi yaralandı, 11 kişi tutuklandı, 228 kişiye adli kontrol, 29 kişiye ev hapsi tedbiri uygulandı. Yalnızca iki ayı kapsayan bu raporun üzerine onlarca gözaltı ve tutuklama daha yaşandı.
Boğaziçi Üniversitesi’ne ilişkin tartışmalar sürerken KONDA Araştırma Şirketi, “Toplumun Boğaziçi Üniversitesi Olaylarına Bakışı” adlı bir rapor yayınladı. 2 Nisan 2021 tarihli rapora göre o günlerde toplumun yüzde 67’si öğrencilerin rektör atamalarına karşı gösterdikleri tepkiyi haklı bulurken, yüzde 33’ü öğrencileri haksız buluyordu.
Protestolar devam ederken verdiği bir röportajda “İstifayı düşünmüyorum, başta bu krizin 6 ay içinde biteceğini öngörmüştüm, öyle de olacak” diyen Prof. Dr. Melih Bulu’nun öngörüsü gerçekleşmedi. 15 Temmuz 2021’de gece yarısı yayınlanan bir Cumhurbaşkanı kararıyla görevden alındı. Yerine Bulu’nun rektör yardımcılığı görevini kabul eden Prof. Dr. Naci İnci atandı.
İnci, göreve geldiği ilk günlerde, basın mensuplarının içeri alınmadığı üniversite kampüsünde protestoları başından beri kayıt altına alarak arşivleyen öğretim görevlisi Can Candan’ın işine son verdi. İnci bu kararında Candan’ın ders verdiği bölüm ve fakültenin görüşünü almamıştı. Bundan beş ay sonra Candan hakkında açılan soruşturmanın nedeninin TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın bir tweet’ini paylaşmak olduğu öğrenildi. Üstelik Candan’ın kampüse girişi de “rektörlük talimatıyla” yasaklandı.
İlerleyen zamanlarda üniversitede ders veren Mohan Ravichandran, Seda Binbaşıgil ve Özcan Vardar’ın derslerine de son verildi. İşten çıkarmaların yaşandığı günlerde üniversiteye dışarıdan isimler işe alındı, kararname ile açılan fakülteler için yeni kadrolar açıldı. Bir yıldır her gün rektörlük binası önünde “sırt dönme” eylemi gerçekleştiren 16 akademisyen ise rektörlüğün şikayetiyle başlatılan bir soruşturma ile karşı karşıya kaldı.
İnci’nin 4 Ekim 2021’de kampüste protesto düzenleyen öğrencileri bizzat isim vererek savcılığa şikayet ettiği ortaya çıktı. Gözaltına alınan öğrencilerden Enis Berke Gök ve Caner Perit Özen tutuklandı. Üç aydır cezaevinde olan iki öğrenci, bunun 52 gününü tek kişilik hücrelerde tecrit altında geçirdi. Onların da aralarında olduğu 14 öğrenci hakkında çeşitli oranlarda hapis cezası isteniyor, ilk duruşma 7 Ocak 2022’de Çağlayan Adliyesi’nde görülecek.
“Karşı karşıya olduğumuz şey bilinçli, sistematik bir yok etme planı. ‘Biz bu üniversiteyi temizlemeye geldik’ dediklerini bizzat kulaklarımızla duyduk” diyen Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Tınaz Ekim, DW Türkçe’ye verdiği demeçte, İnci yönetimindeki rektörlüğün yapmaya çalıştığı şeyin senatodaki oy çokluğunu bir şekilde sağlamak ve üniversite içindeki karar mekanizmalarını ele geçirmek olduğunu aktardı.
Daha önce diğer üniversiteler ve kurumlarda da benzer süreçlerin yaşandığını hatırlatan Ekim’e göre Boğaziçi Üniversitesi’nin şansı, üniversite bileşenlerinin liyakat ve özerklik gibi akademik, etik değerler doğrultusunda ortak hareket edebilme kültürü. İtirazlarını barışçıl yöntemlerle dile getirmeye devam edeceklerinin altını çizen Ekim, “Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri olarak yeni yılda sadece Boğaziçi’ne ya da üniversitelere değil, tüm kamu kurumlarına liyakat ve özerklik diliyoruz” dedi.
Türkiye’de 12 Eylül 1980 darbesinden sonra kaldırılan rektör seçimleri 1992’de geri getirilmişti. 2016 yılında yayımlanan bir kanun hükmünde kararname ile seçimler yeniden kaldırıldı. O tarihten bu yana devlet üniversitelerinde rektörler, Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri ve öğrencileri, akademide özerkliği ve liyakati zedelediği görüşüyle temelde atama sistemine karşı çıkıyor. Talepleri ise net: Atanmış rektörün istifası, tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması, kampüs içindeki güvenlikçi politikaların terk edilmesi ve tüm üniversitelerde rektörlerin seçimle belirlenmesi.
(Fatima Çelik, DW Türkçe)